Anasayfa » Akdeniz’den…

Yazı Hakkında

Başlık: Akdeniz’den…
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.3)
Tarih: 10 Nisan 1996, Çarşamba

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

Akdeniz’den…

Bu kez sırada Antalya ve Manavgat vardı.

Antalya’nın en büyük salonunda, 650 kişilik koltuklar gelenlere yetmemişti. İnsanlar saatler boyu ayakta beklediler…

Küçük Manavgat’ın tatil gününde ise, güzel havayı ve nefis doğayı bırakıp öğleden sonralarını Kemalizme ayıranların sayısı 300’ü buluyordu.

Ve konuşmaların sonunda, iki soru hep gündeme geliyordu:

– Ülkenin karanlığa dönmemesi için biz ne yapabiliriz?

– RP niçin orduya saldırıyor? O saldırının arkasında bazı dış güçler mi var?

İnsanlar artık çözümü devletten beklememek gerektiğini seziyorlardı. Sezmemelerine pek olanak da yoktu zaten… Antalya Havaalanı’nda bazı THY çalışanlan yanıma geldiler:

– Şimdi Güneydoğu’dan dönen polisler koruyor burayı… Ve onların düşmanca bakışlarından, Cumhuriyet gazetesi okumaya bile korkuyoruz!

★ ★ ★

Bugünkü ortamda da, elbette ki herkesin yapabileceği bir şeyler var.

İlk adım, ülkenin gidişinden kaygı duyanların bir araya gelmesi…

Zaten ADD şube ve üye sayısında, bundan dolayı bir patlama görülüyor. Ama genel merkezin olanakları, bu kadar hızlı bir gelişmenin gereklerini kaldıracak düzeyde değil.

Artık ADD’nin, kendi malı, yeterli bir genel merkez binasına gereksinmesi var. Sürekli çalışan bir kadroya gereksinmesi var…

Bunu sağlamak için, Türkiye genelinde ve hatta yurtdışında bir yardım kampanyası açılmalı.

Bu aşamadan sonra, genel merkezin stratejisinin de değişmesi gerekiyor.

1) Para gücü olmayan toplum kesimlerine dayanan örgütler, ancak “bilinç ve disiplin” düzeylerine bağlı olarak ağırlık kazanırlar. Her şube kendi adına dergi çıkarmamalı. Yalan yanlış yorumlar, bir kahvehane didişmesi havasında yayımlanamamalı. Düşünce ve eylem birliği sağlanmalı.

2) Önemli güncel konularda, genel merkez açık ve kararlı bir tutum takınmakta gecikmemeli. Örneğin, RP orduyu din karşıtlığı ile suçladığında, bunun gereken yanıtı anında verilmeli.

3) Din eğitimi ve 8 yıllık temel eğitim gibi tartışmalarda, somut çözümler önerilmeli. Kamuoyu oluşturulması için Türkiye genelinde çaba gösterilmeli.
Çözümler TBMM önüne geldiğinde, gerekiyorsa miletvekilleri üzerinde teker teker “ikna” çalışmaları yapılmalı… Milletvekillerinin seçim çevrelerindeki
ADD şubelerinin, “yerel baskı” olanakları harekete geçirilmeli.

★ ★ ★

Osman Duran‘ın başkanlığını yaptığı. ADD Manavgat şubesi ciddi bir çaba içinde… Prof, Dr. Güven Lüleci yönetimindeki Antalya ADD ise, örnek
bir dinamizm sergiliyor, öncelikli “hedef kitle” olarak gençler seçilmiş.

Öğrencilere burslar veriliyor. Okul kitaplıklarına, Atatürk‘ü doğru anlatan kitaplar kazandırılmaya çalışılıyor. Özellikle gençlerin ilgisini çekecek etkinliklere öncelik tanınıyor. Ve salonları gençler dolduruyor. (“Kemalizm, Laiklik ve Demokrasi” kitabımın, Akdeniz Üniversitesi’nde ders kitabı olarak okutulduğunu duymak da, beni ayrıca mutlu etti.)

Antalya ADD, şu ana kadar tam 13 bin imza toplamış.

Ne İçin?

Sekiz yıllık temel eğitimin zorunlu hale getirilmesi için… Yani, imam-hatip okullarının lise bölümlerinin kalıp orta bölümlerinin kaldırılması için…

Meslek okulu çıkışlıların, sadece kendi dallarında yükseköğrenim yapabilmesi için…

Yani, din adamı olmak için yetiştirilmiş -okudukları derslerin yüzde 60’ı dinle ilgili olan- kişilerin, vali, kaymakam, yargıç, savcı, emniyet müdürü olmaması için…

Yani 12 Eylül’ün, bir büyük yanlışının daha düzeltilmesi için!

★ ★ ★

Manavgat toplantısını izleyenler arasında, Zaman gazetesinin genç muhabiri de vardı. Soru sormak için elini kaldırdı:

– Siz, dindarların Atatürk’e karşı olduğunu söylediniz…

Sözünü kestim. Böyle bir şeyi hiçbir zaman söylemediğimi. “dindar” ile “dinci” ayrımı yapmaya her zaman özen gösterdiğimi anlattım. Kendi ailemden ve tanıdığım bazı çok önemli din adamlarından örnekler verdim.

Devam etti:

– Ben de dindarım, ama laiklikten yanayım ve Atatürk’ü çok seviyorum!..

Mutlu oldum!

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz