Anasayfa » ‘Aydın’lar ve ‘Entel’ler

Yazı Hakkında

Başlık: ‘Aydın’lar ve ‘Entel’ler
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.3)
Tarih: 17 Aralık 1999, Cuma

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

‘Aydın’lar ve ‘Entel’ler!

Geçen bayram günlerinde, gazetelerdeki koskoca bir
ilan -herkes gibi- benim de dikkatimi çekti. EP dergisinin
kapağında şu sözler okunuyordu:

“Demokrasi mücadelesi, Cumhuriyet gazetesindeki
bürokratik zihniyet aşılmadıkça çok olumlu adımlar atamaz…”

Yapılan reklam başarılıydı. 1970’lerin -cezaevinden
tünel kazarak kaçan- “Dev- Yol önderinin” nasıl bir akıl
yürütme ile bu sava vardığını merak etmemek doğrusu
olanaksızdı.

Dergiyi aldım, okudum. Okurken dilimin ucuna gelenleri okurlarımla paylaşmazsam rahat edemeyeceğimi anladım… Ama güncel olayların ağırlığı, çok kişinin gülüp geçtiği bu sava benim zorunlu yanıtımı geciktirdi,

★★★

12 Eylül sonrasının hızla çözülen insan değerleri ve onu kolaylaştıran kavram kargaşası içinde; önce “uygar”
ile “medeni”yi ayırmak gerekti. Ama daha da önemlisi, “aydın” ile “entel”i ayırmak bir zorunluluk oldu.

“Aydın”, kendini toplumundan sorumlu sayan insandır. “Entel” içinse toplum, sadece bir araçtır; amaç, “kendi kendini tatmin”dir..

“Aydın” gerçeği arar. “Entel” ise “moda olan düşünce”nin peşindedir.

İlhan Selçuk’un ‘tatlısu entelleri’ olarak nitelendirdiği
-ve çok iyi çözümlediği- bu eskinin “hızlı solcu”su dönekler, acaba hangi düşüncenin peşindeler?

Bir zamanlar Atatürk’ü ‘sosyalizmi kurmadı’ ve Lenin’in izinden gitmedi diye eleştirirlerdi.

Tarih Lenin’i değil Atatürk’ü haklı çıkarınca, bu kez de
hızlı bir özgürlük ve demokrasi yanlısı kesildiler. 1990’larda bile tam olarak kurmakta zorluk çektiğimiz bir demokrasiyi, Atatürk’ün 1920’lerde niçin kurmadığının hesabını sormaya başladılar.

‘Aydın’ için düşünce tutarlılığı önemlidir. ‘Entel’ ise ‘en
ileride’ (!) görünmek uğruna her şeyi yapabilir.

Örneğin “resmi tarih” anlayışını yıkmak için Fatih Sultan Mehmet’i de sorgulayabilir; “İstanbul’u aldıktan sonra niçin telefon şebekesi kurmadı” diye…

“Aydın”ı, çağdaş ve hakça bir düzen isteyenler alkışlarlar.

“Entel”lere destek ise genellikle sağcılardan gelir…

★★★

1970’li yıllarda Türkiye’nin ve dünyanın koşullarını yanlış değerlendiren bazı gençler ve onların “düşünce arkadaşları”, büyük bir düş kırıklığı yaşamışlardı.

Kimisi yanılgısını çok pahalı ödedi. Kimisi de yanılgısını ‘topluma’ çok pahalı ödetti.

Kendi toplumlarındaki gelişmelerle inançları yıkılmayanlar; bu kez de dünyadaki gelişmeler üzerine bunalıma düştüler. Ve “entelleştiler”…

Doyumu ‘para’da ya da Özalcı TV ve gazetelerin baş köşelerinde aramaya başladılar.

“Dinci” ve “Kürtçü”lerden aldıkları “aferin”lerle de mutluluk buldular.

Ben ise Atatürk’e ve Atatürkçü düşünceleri savunan
Cumhuriyet’e yönelik saldırıların ‘düşünce’ temellerini
araştırdığımda, genellikle fazla bir şey bulamadım. Ama
‘ruhsal’ temellerinde ciddi bir ortak nokta yakaladığımı
sanıyorum:

“Geçmiş ‘yanılgı’ ve ‘yenilgi’lerin acısı!..”

★★★

“Demokrasi mücadelesi, Cumhuriyet gazetesindeki
bürokratik zihniyet aşılmadıkça çok olumlu adımlar atamaz.” suçlamasının yanıtı da içinde gizlidir!

“Bürokratik zihniyet”ten kastın aslında “Atatürkçü bakış açısı” olduğu gözden uzak tutulmadan, sormak gerekir;

Niçin Cumhuriyet gazetesi, okur sayısının çok ötesinde, Türkiye’deki siyasal gelişmeleri bu ölçüde etkileyebilecek bir güce sahip?

Cumhuriyet gazetesi; eğer Atatürkçü çizgiden sapsaydı, bugün “cumhuriyet”i numaralama sevdalılarının, ‘en büyük engel’ olarak gördükleri konumunu acaba koruyabilir miydi?

Cumhuriyet gazetesi doğru çizgiyi koruduğu için
güçlüdür, yoksa güçlü olduğu için savunduğu düşünceler ‘doğru’ görülmemektedir!.

Cumhuriyet tarihi, Kemalizmden kopan solun ne hale
geldiğini gösteriyor.

“Yanlış bilinç” ve onun ürünü olan “yanlış eylem”lerin
yarattığı “büyük düş kırıklığı”nın bireyleri bazen nerelere
ittiği de ortada: Kimisi “sol” Özalcı, kimisi “sol” dinci, kimisi “sol” Kürtçü oldu..

Ama Cumhuriyet gazetesi değişmedi. ‘Entel’lerin değil ‘aydın’ların gazetesi olma özelliğini korudu. Ve o nedenle de yenik ve güçsüz düşmüşlerin kızgınlığını çekecek kadar ‘güçlü’ kaldı.

Çünkü, düşünceler, ancak doğrulara oturdukları zaman güç kazanırlar!..

(Cumhuriyet, 16 Haziran 1993)

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz