Anasayfa » Bu Sese Kulak Verin!

Yazı Hakkında

Başlık: Bu Sese Kulak Verin!
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.4)
Tarih: 08 Eylül 1993, Çarşamba

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

Bu Sese Kulak Verin!

Fısıltılar kesilmişti. Kimse artık yanındaki ile konuşmuyordu. Dikkatler konuşmasını büyük bir heyecanla sürdüren kişide toplanmıştı.

O sözleri -orada bulunanlardan- bir başkası söylese, bu ölçüde önemsenmeyeceği kesindi. Söyleyenin kimliği, söylenenin önemini arttırıyordu.

– Ben eskiden Atatürk’e de, kurduğu partiye de karşıydım. Yaşamımın çok büyük bir kesimi, Kemalizm’e karşı mücadele ile geçti. Ama son yıllarda dünyanın ve Türkiye’nin tanık olduğu olaylar beni de değiştirdi. Tunus’u gördüm. Cezayir de olanları izledim. Türkiye’nin
nereye götürülmek istendiğini anladım. Ve Atatürk ün büyüklüğünü kabul etmek zorunda kaldım. Artık ben de -sonuna kadar- sizinle beraberim. Türkiye’nin selamete çıkması için sosyal demokratlar Kemalizm bayrağı altında birleşmelidirler!..”

Konuşmacının adı Ertuğrul Dayıoğlu idi. Manisa’da orta sağ adına iki donem belediye başkanlığı yapmış olan Dayıoğlu.

Öncü nitelikli kişilerden oluşan toplantının amacı da “solda bütünleşme” idi.

İste, tatilde, çarşıda pazarda dolmuşta, falanca devlet dairesindeki kuyrukta.. Eski bir dostunuzdan, hiç tanımadığınız birisinden, yıllardır görmediğiniz bir sınıf arkadaşınızdan Atatürk dönemini görmüş bir yaşlıdan ya da General Evren’in “nutuk”larını bile anımsamayan bir lise öğrencisinden..

Benzer şeyler duyuyorsunuz:

– Atatürk adı eskiden bana heyecan vermiyordu. Değiştiğimi hissediyorum. Neredeyse fanatik bir Atatürkçü kesildim.

– Kızım duvardaki ünlü şarkıcı resimlerini attı. Şimdi odasını Atatürk’ün resmi ile Uğur Mumcu’nunki süslüyor.

– Atatürk’e saldırıları yanıtlayan böyle bir kitabın çıktığının farkında bile değildim. Lisedeki oğlumun elinde gördüm.

– Doğum günlerinde ya da başka vesile ile birbirlerine Atatürk ve Kemalizm ile ilgili kitap armağan edenler var.

Kemalizmin “öz”üne değil de bazı “biçimsel uygulamaları”na sahip çıkanlarla geçmişte “gardırop Atatürkçüsü” diye dalga geçen kesimden solcu bir dostla konuşuyordum. “Bazen ‘Ben gardırop Atatürkçüsüyüm! İtirazı olan var mı?’ diye bağırmak geliyor içimden ve yapıyorum” diyordu.

Türkiye ve Türkiye ile birlikte Türk solu bir yol ayrımında.

Ama kitlelere önderlik etmek isteyenlerin çoğu bunun henüz “tam” ayrımında değil!

★★★

Türk solu nasıl kurtulur?

Bunun iki yolu var.

Ya, solun “doğal taban”ının hangi toplum kesimlerinden oluşması gerektiğini “çıkış noktası” sayarsınız. O tabanı temsil edecek nitelikte bir “örgüt” oluşturursunuz. O tabanın sorunlarına çözüm getirecek bir “program” hazırlarsınız. Ve kendinize “mesaj”ları kitlelere iyi iletecek bir “önder” seçersiniz.

Bu tutarlı yapı sizi mutlaka başarıya götürür. İktidarda olmadığınız zamanlarda bile, ağırlığınızla olaylara yön verme olanağını elde edersiniz.

Ya da “tarihsel” bir fırsat çıkar karşınıza. Topluma heyecan veren bir “dava”nın bayrağını taşıma şansını elde edersiniz. Önce bayrağı çekersiniz sonra o bayrağın altında toplanan milyonların özelliklerine göre bir “yapı” oluşturursunuz.

Kitleler sizi  “omuzlarında” iktidara taşırlar. (Hareketin uzun ömürlü olup olmaması, gene sizin oluşturacağınız yapının “tutarlığına” bağlıdır!..)

Bugün “sol”da üç yanlış yapı var. Dolayısıyla da üç başarısız model.

Ama bu şanssızlığın yanında bir de büyük “şans” var. Milyonlarca kişiyi Uğur Mumcu’nun arkasında ayakları ya da düşünceleriyle yürümeye iten etken neydi?

Kimdi Uğur Mumcu?

Ödünsüz, yürekli, bilinçli bir Kemalist!

Alın elinize o bayrağı, inançla dalgalandırın! Solun bölünmüşlüğü de, güçsüzlüğü de sona erecektir!..

★★★

Yarın 9 Eylül. CHP Atatürk’ün attığı temeli kutlamaya hazırlanıyor.

Üç gün sonra da SHP yeni genel başkanını seçecek.

Bir yıl önce bazı “ikinci cumhuriyetçi”lerle yola çıkan Deniz Baykal, siyasal deneyimi ile yanlışlığı görmekte gecikmedi. Büyük bir viraj aldıç Kemalizme sahip çıktıkça taban kazanmaya başladı.

SHP de ise “çarpık yapılanma” adayları da etkiledi.
Yapı düzelebildiği ölçüde, ideolojik yanlışlar da düzelecek..

Türkiye’de Kemalizmden soyutlanan bir sol partinin başarı şansı yoktur!

Kemalizmden soyutlanan sol, geçmişte -kaçınılmaz olarak- kitlelerden de soyutlandı. Yalnızlık umutsuzluğu, umutsuzluk şiddeti getirdi.

Bugün artık “sol sapma” olanağı da kalmadı. Kemalizmden soyutlanan sol (!) için artık tek seçenek “sağ sapma”dır. “Yeni sağ”dır.

Yani “ikinci cumhuriyetçilik”tir… Özalcılıktır…

Kitleler ayrıntıları ayıramaz.

Kemalizmi çekip alırsanız “sol particiklerin” ANAP ve DYP den farkı “Osmanlı Bankası” farkı olur..

O zaman da yeni bir parti kurulur, bayrağı alır ve diğerlerini -tüm günahları ile- “tarih”e gömer!.

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz