Anasayfa » “Doğu Raporu”un Düşündürdükleri…
Ahmet Taner Kışlalı Yazıları Cumhuriyet Gazetesi Haftaya Bakış Köşe Yazıları

“Doğu Raporu”un Düşündürdükleri…

Yazı Hakkında

Başlık: “Doğu Raporu”un Düşündürdükleri…
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.3)
Tarih: 09 Ağustos 1995, Çarşamba

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

“Doğu Raporu”nun Düşündürdükleri…

“Tarih Lenin‘i değil Atatürk‘ü haklı çıkardı'” dediğimde kızanlar var.

Şimdi onlara başkaları da eklenecek: Çünkü tarih, Tito‘ya karşı da Atatürk‘e hak verdi! Titocu model çökerken Kemalist model yeniden güncelleşti.

Tito, Yugoslavya’yı, “farklılıkları koruyarak” daha da öte kurumlaştırarak ayakta tutabileceğini sanmıştı. Yugoslavya ve meclisinde tam altı dil konuşuluyordu. Her milletvekilinin başında bir kulaklık bulunuyordu. Altı tane de usta çevirmen.
Efes şenliğine katılan Yugoslavya halkoyunları ekibinin, Anadolu’nun sayısız halkoyunları gruplarından farkı yoktu.
O zamanlar – birçok Batılı solcu aydın gibi – bizler de bu sisteme hayranlık duyuyorduk. İşte “farklılık içinde birlik” bu olmalıydı!

Belgrad’da katıldığım “Özyönetim semineri” sırasında öğrendiğim bir tek şey, “azıcık” canımı sıkmıştı: Hırvatistan ve Slovenya gibi varlıklı “federe devlet”ler, homurdanmaktaydılar. Çünkü onların gelirinden alınan küçük paylarla, geri kalmış yörelere “yardım” yapılıyordu.
Böylesine “ideal sistem” içerisinde, onların “bencilliğine” kızmıştık.

Derken takke düştü ve kel göründü. Tito sonrasında, Yugoslavya Federasyonu ilk fırsatta paramparça oldu. Federasyonu oluşturan ve daha düne kadar aynı binalarda oturan ve “aynı devletin, siyasal ve kültürel açıdan eşit haklara sahip yurttaşları” olan “etnik gruplar” da tarihin tanıdığı en acımasız savaşlardan birinin taraflarını oluşturdular…

★ ★ ★

Şimdi önümüzde, Odalar Birliği’nin hazırlattığı bir “Doğu Raporu” var.

Ne diyor bu rapor?

Kendileri ile görüşülenlerin yüzde 40.3’ü, kendisini “Kürt” olarak tanımlamış. Yüzde 22.3’ü “Türk” olduğunu söylemiş. Yüzde 10,5’i “Müslümanım” demiş. Yüzde 3.2 de kimliği olarak “aşiret”ini göstermiş.

Peki bu neyi gösterir?

Bir; kendileri ile görüşülenlerin çoğunluğu için ulus bilincinin henüz etnik ya da dinsel kimliğin önüne geçmediğini… İki; “Kürt kıimliği”ni öne çıkaranların, -tahminlerinin tersine – bölge halkının yarıdan azını oluşturduğunu…
Gene aynı rapora göre görüşme yapılan kişilerin yüzde 42.5’i “federasyon”, yüzde 13’ü “özerklik”, yüzde 13’ü “Kürt devleti”, yüzde 19.4’u “yerel idare reformu” istiyormuş.

Bu ne anlama gelir?

Büyük çoğunluğunun -her şeye karşın- Türkiye’den ayrılmak istemedikleri anlamına…

Bu rapor üzerinde düşünmeli, ama verilerini genelleştirmekten de kaçınmalıyız!..

Bölge dışında yaşayan -ve sayıları bölgede yaşayanlardan daha fazla olan- Kürt kökenli yurttaşlarımızla konuşuldu mu? Sadece “Güneydoğu’daki insanlarımızla” ve özellikle de “sorunlu olanlarla” konuşarak yapılan bir araştırmanın sonuçları genelleştirilebilinir
mi?
Daha da önemlisi; sokaktaki gence, “İş mi istersin, yoksa Kürtçe eğitim mi” diye soruldu mu?

★ ★ ★

Tito, farklılıkları öne çıkardı, kurumlaştırdı.. Ve o farklılıklar, sonunda toplumu “bir arada olmaz” hale getirdi. Paramparça etti.

Atatürk, benzedikleri öne çıkardı. kurumlaştırdı.. Ve o benzerlikler, Güneydoğu’daki tüm yanlışlıklar ve başarısızlıklara karşın, 24 etnik grubun “bir arada olma” istencini güçlendirdi.

Yıllardır yaşanan bunca olumsuzluğa karşın; “sorunlu” kesimlerin bu ölçüde ağırlıklı olduğu bir araştırmada bile, “ayrılma” isteyenlerin oranı bu ölçüde “güdük ” kalabildi…

Elbette ki isteyen Kürtçe konuşmalı!.. Elbette ki isteyen Kürtçe öğretmek için kurs açmalı!.. Elbette ki Zazaların, Kırmançilerin, Soranilerin kültürleri yok olmamalı!. Elbette ki isteyen çocuğuna istediği ismi koymalı!. Elbette ki insanlar kökenlerini saklamak gereğini duymamalılar!
Elbette ki özellikler, bir mozaiğin renkleri gibi yaşamalı!..

Ama devlet, farklılıklar üzerine değil, benzerlikler üzerine kurulmalı! Yurttaşların dillerine, dinlerine, âdetlerine, yani “alt-kültür”lerine göre ayırmamalı!

Yurttaşların mesleksel örgütleri, siyasal örgütleri, okulları, mahalleleri, etnik kökenlerine göre olmamalı!…

Olursa ne olur?

Giderek toplumumuzda bugün ancak çok küçük bir azınlığın istediği olur: “ayrılma” kaçınılmazlaşır!

İmam-hatip okullarının getirdiği “ayrı eğitim” bugün toplumu bütünleştiriyor mu yoksa bölüyor mu?

Ayrılmanın yararına inananların, Kürtçe eğitim yapan okullar istemesi de tutarlıdır, Kürt partisi istemesi de.. Ama benzer önerileri, “ayrılma karşıtı”olanların ya da öyle görünenlerin yapması tutarsızdır.

“Araç”, elbette ki “amaç”a göre seçilmelidir! Yoksa seçtiğiniz araç, giderek sizi hiç istemediğiniz bir sonuca götürür!

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz