Anasayfa » ‘Fikir Mezara, Heykel Pazara…’

Yazı Hakkında

Başlık: ‘Fikir Mezara, Heykel Pazara…’
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.3)
Tarih: 11 Eylül 1994, Pazar

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

‘Fikir Mezara,Heykel Pazara..’

Varın 12 Eylül.

Önemli olayları, aradan geçen zaman uzadıkça, daha soğukkanlı değerlendirmek olanağı doğar. Artlar eksiler yan yana kondukça da toplum önemli bir deneyim kazanmış olur

12 Eylül darbesi, tüm demokratik çıkış yollarının tıkandığı bir noktada yapıldı. Bu nedenle de başlangıçta kamuoyunda çok büyük destek gördü.. Can güveni iği sorunu. tüm diğer endişelerin Önüne geçmişti 0 ortam nasıl yaratıldı?

1960’tan sonra hizla sola kayan gençliğin karşısına, silahlı ve örgütlü, devlet destekli sağcı bir gençlik nasıl çıkarıldı? Devletin gözleri Önünde açılan kamplarda, bir partinin gençlik örgütü, nasıl askeri bir eğitimle yetiştirildi?

Polis, nasıl silahlı sağın destek gücü haline getirildi?

Milliyetçi Cephe hükümetleri eliyle toplum, nasıl açıktan açığa ikiye bölündü? Devlet nasıl militanlaştırıldı?

Bazı önde gelen işadamlarımız, Amerika ile kol kola, nasıl demokrasi dışı çözümlere destek verdiler? Amerikalı generaller Türk meslektaşlarına, “Daha ne bekliyorsunuz?’ demek cesaretini nasıl buldular?

Halkı, “Can güvenliği sağlarısın da ne olursa olsun!”
noktasına getirmek için, iç ve dış karanlık güçler neler yaptılar?

12 Eylül’e gelinmesinin astı sorumluları sivillerdir!.. 12 Eylülden çıkılırken bırakılan Türkiye’nin asıl sorumluları da askerler değildir, beş generaldir!

Asker, -can güvenliğini sağlayarak- 12Eylül’ü yapmanın ‘meşru’ nedenini ortadan kaldırmış, görevini yerme getirmiştir. Türk demokrasisini -Kemalizm dahil- sola kapatan; Amerika’nın ‘yeşil kuşak! öğretisine sahip çıkarak komünizme karşı ‘din’silahına sarılan; 12 Eylül’e gelinmesinin en büyük siyasal sorumlularının kendilerini cezalandırır görünürken, düşüncelerini devlete mal edenler onlar dır!

Türkeş, -12 Eylül döneminde- “Düşüncelerimiz iktidarda. o düşünceleri savunanlar adalet önünde ” derken haksız mıydı? Türk-İslam Sentezini resmi ideoloji haline getirenler ve bugüne gelen yolu açanlar kimlerdir?

Geçmişte ülkücü’ kampları açılmıştı. 12 Eylülü izleyen dönemde şeriatçı’ kampları açıldı. Geçmişte ülkücü’yurtları vardı. 12 Eylül döneminden başlayarak şeriatçı’ kampları yaygınlaştı.

Geçmişte ‘ülkücü’ kesimin kaynak sorunu yoktu.. Şimdi de şeriatçı kesimin yok.

Geçmişte devlet ‘ülkücü’ kesimle iç içe idi.. Şimdi de şeriatçı kesimle iç içe.

Geçmişte toplum sağcı-solcu diye ikiye ayrılmıştı..
Şimdi bir yanda ‘şeriatçılar’, onların yanıbaşında Kürtçüler’ ve de ‘diğerleri olarak, çok daha karmaşık ve tehlikeli bir bölünme söz konusu .

Ama geçmişte olan bazı şeyler bugün yok.

Artık toplum, olumsuzluklara karşı set oluşturabilecek temel örgütlü güçlerden yoksun! Ne Atatürk’ün CHP’si var ne gerçek anlamda sendikalar ne de üniversiteler..

12 Eylül onları bitirdi!

De Gaulle bir tarihte şöyle demişti:

“Askerler siyasette her zaman aklanmışlardır. Onların dramlarını anlıyorum. Çıkarları ile değil, yurtseverlik duygularıyla hareket etmişlerdir. Ama yurtseverlik bazen insanları gözü kapalı harekete sevk eder!”

De Gaulle ün kendisi de askerdi ve büyük bir devlet adamıydı. Tıpkı Atatürk ve İnönü gibi.. Tıpkı -Perikles’ten başlayarak-tarihteki birçok örneği gibi..

Askerliğin kazandırdığı bazı önemli nitelikleri ‘sivil mantık’ ile bütünleştirebilenler büyüdüler.. O çapta olmayanlar ise ‘yurtseverlik duyguları’ içinde, ‘iyilik’ yaptıklarını sanarak toplumlarının geleceklerini kararttılar.

Türkiye’de en Kemalizm karşıtı sivil iktidarlar bile ne Atatürk’ün kurduğu partiyi kapatabilmişti ne -Atatürk’ün vasiyetini çiğneyerek- Türk Dil ve Tarih Kurumu’na el koyabilmişti nede zorunlu dindersini anayasaya sokabilmişti!

12 Eylül’ün en güzel tanımını bir komşum yaptı geçenlerde:

Atatürk’ün fikirlerinin mezara, heykellerinin pazara
yollandığı dönem…”

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz