Anasayfa » İki SHP’li, Bir Yaklaşım

Yazı Hakkında

Başlık: İki SHP’li, Bir Yaklaşım
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.4)
Tarih: 05 Eylül 1993, Pazar

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

İki SHP’li Bir Yaklaşım

Önümde bir mektubun kopyası duruyor:

Sayın Fikri Sağlar,

Ülkemizin Kültür Bakanı olarak sizden çok önemli hizmetler beklediğimiz bir gerçektir. Bu hizmetler için, birikimi olan çeşitli insanlardan görüş almanız da son derece doğaldır ve gereklidir.

Ancak CHP kökenli bir bakan olarak cumhuriyetimizin ve Atatürk’ün düşmanlığını yapan ve laik Türkiye Cumhuriyetinin ayakta kalması için çaba gösteren değerli Kemalist insanlara, bir sokak kabadayısı ağzıyla hakaretler yağdırabilecek yetenekte bir danışmanı hâlâ
kadronuzda bulundurmanızı anlamak olanaksızdır.

19 ağustos tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde, Sayın Ahmet Taner Kışlalı’nın yazısında alıntısını okuduğum hakaretleri kendime yapılmış sayıyor, şiddet ve nefretle kınıyorum.

Bir yandan şeriatçı güçlerin, bir yandan da II. Cumhuriyetçi Atatürk düşmanlarının 70 yıllık devletimizi parçalamak için her türlü yolu denedikleri açıktır.

Demokrat gözükmek uğruna verilen ödünlerin ne denli yanlış olduğunun anlaşılamaması ise çok üzücüdür.

Siz SHP ilkelerine bağlı Sayın Bakanımızdan, kadronuzu bu Cumhuriyet ve Atatürk düşmanlarından arındırmanızı ve bunu kamuoyuna duyurmanızı rica ediyoruz.

Saygılarımızla.”

Mektup Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği adına Genel Başkan Prof. Dr. Türkan Saylan imzasını taşıyor..

★★★

Sayın Kültür Bakanı’nın söz konusu danışmanına ve benzer yakınlarına karşı tutumunu değiştireceğini sanmıyorum.

Buna benzer mektupları -değişik tarihlerde- başta Anayasa Mahkemesi Başkanı Sayın Yekta Güngör Özden ve Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı Sayın Prof. Dr. Özer Ozankaya olmak üzere, birçok kültür ve düşün adamından aldığını biliyorum.

Ve -o mektuplarda da yer alan- “somut” gerçekleri, yeri geldiğince köşemden sergiliyorum..

Sonuç?

Ya Sayın Bakan’dan “hakaret” dolu mektup geliyor. Ya da pek muteber danışmanı köşesinde “küfür” yağdırıyor..

Belli ki bayrağında “altı ok” taşımayı sürdüren bir partinin önde gelen bu sayın temsilcisi, o yakın çalışma arkadaşlarının “söz konusu” tutumlarından şikâyetçi değil!

Hatta belki de -dışa vurmadığı, vuramadığı- bir memnunluk duyuyor.. Belki de zaten ’o niteliklerinden dolayı’ onları seçmiş!..

★★★

Yazımın başlığındaki ikinci SHP’li ise dostum Aydın Güven Gürkan.

Geçen haftaki, “SHP’de Adaylar ve Yanılgılar” başlıklı yazımdaki eleştirilere sinirlenmiş, bana bir mektup yollamış. Ama düşüncelerimi yanıtlamaktan çok, benim kişiliğime saldırıyor.

Beni “başka bir adayın kurmay heyeti içinde yer almak”la, “küçük organik ilişkilere, küçük beklentilere sosyal demokrasiyi ve ülkemizi feda etmekle” suçluyor..

Tıpkı Sayın Sağlar gibi “söylenen”i bırakıp “söyleyen”le uğraşmanın kendisini aklayacağını sandığı belli.

Sayın Gürkan, Yazımdaki eleştiriye birtakım dedikodu ya da düş gücüne dayalı nedenler arayacağına, çok daha kolay bir şey yapabilirdi.

Şöyle diyebilirdi:

Hayır, ben ne Karakaş’ın ne Çakmur’un görüşünü paylaşıyorum! Türkiye’de sosyal demokrasi Kemalizm’den soyutlanamaz; soyutlanırsa tükenir.. Tarihsel koşullar Atatürk ‘ün haklılığını bir kez daha kanıtlamıştır. 2. Cumhuriyetçilerin SHP’de yeri olamaz, olmamalıdır. Atatürk’ü ve Kemalizm’i yıkmaya yönelik her adım, Türkiye’yi çağa değil; çağdışılığa götürür!..”

Eğer bana iki satırla bunu yazsaydı, kendisini bu köşede yürekten alkışlardım. Yöneltmiş olduğum eleştiriyi de -büyük bir memnunlukla- geri alırdım.

Her şey bu kadar açık ve yalın!

Ve sayın ve sevgili Gürkan, bu olanağı hâlâ kutlanabilir! . (Eğer 3-5 “ırkçı delege” oyu gibi “büyük” beklentiler(!) uğruna, “sosyal demokrasiyi ve ülkemizi feda etmek” niyetinde değilse tabii!..)

Benim ne yapmak istediğimi, bu köşenin okurları çok iyi biliyorlar.

Ben Atatürk yıkılarak bu toplumda olumlu “herhangi bir şey” yapılabileceğine inanmıyorum! Ben Kemalizm’den vazgeçilerek Türkiye’de demokratik solcu olunabileceğine inanmıyorum!

Ben Atatürk’ü yadsıyanların, Türkiye’nin parçalanmasına ve “şeriat devleti” kurulmasına -isteyerek ya da istemeyerek- “hizmet” ettiklerine inanıyorum!

Ve Atatürk’ü yadsıyan düşüncede olanlarla mücadele ediyorum, bunlara karşı olanları da destekliyorum.

Hiçbir partinin -açık ya da kapalı- içinde değilim.

Ama inandığım düşüncelere ve “yapı”ya sahip çıkarılan -sonuna kadar- desteklemeye de hazırım..

Ve bir kez daha yineliyorum: Her şey bu kadar açık ve yalın!..

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz