Anasayfa » Kadınlarımız…

Yazı Hakkında

Başlık: Kadınlarımız…
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.3)
Tarih: 17 Mart 1996, Pazar

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

Kadınlarımız…

Bir “Kadın Haklan Günü “nü daha gende bıraktık.

Kurtuluş Savaşı’nın en sıcak günlerinde, Mustafa Kemal Ankara’da bir öğretmenler kurultayı toplamıştı. Düşman ilerliyordu “TBMM’yi Kayseri’ye taşısak daha güvenli olmaz mı?” tartışmaları yapılıyordu.

Ve Mustafa Kemal, öğretmenler kurultayına şu görevi
vermişti:

“Türk kadın ve erkeğine verilecek eğitimin ilkelerini
saptamak. ”

Türk kadınına yasal hakların sağlanması için ilk adımlar savaş alevlen arasında atıldı. Hem de, kadının “vatandaş” sayılmasına bile karşı çıkan milletvekillerinin neredeyse çoğunlukta olduğu bir TBMM’de.

Öyle bir ortamda bile, kadına -hem de erkeğin önüne
geçirerek- verdiği bu önem acaba nedendi? Niçin, kadını toplumsal yaşama kazandırabilmek için, olağanüstü bir çaba sarf etmek gereğini duymuştu?

Çünkü kadın bu toplumun yarısıydı.

Çağdaşlaşma savaşına katabilirseniz, hızınızı iki katına çıkarabilecek olan bir güçtü!

Anadolu kadını, diğer Müslüman ülke kadınlarından
çok farklı.. Bu fark İslam öncesinden başlayıp, Kemalizmle güçleniyor.                    Eski Türklerin dini Şamanizm, kadındaki “kutsal güç “e dayalı; eski Türklerde kadın-erkek eşitliği var… Eski İran’ın
dini Zerdüşlükte, kadın şeytanın simgesi. Eski Arabistan’da ise, kadın deveden bile değersiz.

İslâm dini, Arap ve Acem kadını için bir kurtuluş. Yan
hayvanlıktan ikinci sınıf insanlığa kadar yükseliş.. Ama
Türk kadını açısından durum çok farklı.

Hz. Mubammed -kadının eşya gibi alınıp satılabildiği,
mirasla devredildiği bir toplumda- cinsiyetler arasında
eşitliği kabul ettirebilir miydi?

Müslümanlığın kabul edilmesinden dört yüzyıl sonra bile, Timurlenk’ ın şölenlerinde kadınla erkek yan yanaydı.
Orta Asya’da peygamberden sonra en yüce kişi sayılan
Ahmet Yesevi, “cemiyette ve dergâhta kadın ve erkek
birlikteliği”ni savunuyordu.

Türkler öncesi Anadolu da, kadın hakları açısından oldukça ileriydi… Hititler bu geleneği sürdürüp daha da geliştirmişlerdi. Tek eşle evlilik esastı. Hitit kadını ticaret yaşamında oldukça etkiliydi. Önemli belgeler kral ve kraliçe tarafından birlikte mühürleniyordu.

Tıpkı eski Türklerde, “Emirname”terin Hakan ve Hatun
tarafından imzalanmadan yürürlüğe girememesi gibi…

İşte Kemalist devrim, bu birikimin üzerine oturduğu için
başarılı olabildi… Oysa Erbakan çizgisi -bu birikime ters
düştüğü için-sınırlı bir başarının ötesine geçemedi ve geçemeyecek!

Bugün Türk kadını, toplumsal yaşamın her yerinde var.
Hem de etkili olarak var.

Tüm dünyada IBM’de çalışan kadın oranı yüzde 20’lerde, Türkiye’de ise bunun tam iki katı.. Almanya’da, üniversite öğretim üye ve yardımcıları arasındaki kadın oranı sadece yüzde 1. Oysa -tarikatçı rektörlere emanet edilmiş- yeni üniversiteleri dışarıda tutarsanız; Türkiye’de bu
oran tam 30 katı.

20 yrl önce ilk kadın bakanın hükümete girmesi olay olmuştu. Şimdi kadın başbakanları bile artık kimse yadırgamıyor. Ama kadın milletvekili sayısı gene de az, Çünkü – araştırmaların da gösterdiği gibi- kadınların siyasete
ilgisi genelde az…

İskandinav ülkelerini dışarıda tutarsanız: kadın milletvekili oranı Batılı ülkelerde de ancak yüzde 5 dolaylarında… İsveç parlamentosunda ise bu oran yüzde 43’e, İsveç bakanlar kurulunda daha da yukarıya çıkıyor.

İsveç niçin farklı?

Bu sonucun alınmasında, İsveçli kadınların sendikalar
İçinde etkin olmasının büyük rolü var. “Kadınlar Partisi”
girişiminin, bütün partileri kadınların siyasal temsiline daha çok önem vermeye zorlaması da ayrı bir etken… İsveçli kadınların “İktidarın yansını, ücretlerin tamamını istiyoruz” yaklaşımı etkili olduysa, bunun nedenini,onların siyasal yaşama gösterdikleri ilginin düzeyinde aramak
gerekiyor.

Evely Reed şöyle diyor:

“Dünyada yalnız son altı bin yıl ataerkil düzen görülmektedir. Daha önce tam bir milyon yıl, toplulukları kadınlar yönetmişlerdir. Erkekler sürekli olarak avlanmakta ve savaşmaktaydılar. Kadınlar bir arada çalışmaktaydılar.
Anaerkil toplum, insanların birbirlerine karşı kardeşçe
duygular beslediği bir başka toplumsal ortam yarattı. Kadınlar erkeklere, birbirleriyle ve diğer türdeşleriyle geçinmeyi öğretti. ”

Ne ölçüde doğru, bilmiyorum.

Ama kadınların siyasal yaşamdaki sayısının artmas ölçüsünde, demokrasimizin sağlığına kavuşacağına inanıyorum!

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz