Anasayfa » ‘Onlar’dan Sorular…

Yazı Hakkında

Başlık: ‘Onlar’dan Sorular…
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.3,13)
Tarih: 01 Mayıs 1994, Pazar

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

‘Onlar’dan Sorular…

Yerel seçimlerden sonra bir şeyler değişti.

Laikliği ve dolayısıyla demokrasiyi yıkmak isteyenler yüreklendiler. Artık kendilerini saklamak ya da olduklarından daha farklı göstermek gereği duymuyorlar.

Eskiden konuşma yaptığım topluluklarda ya bulunmazlardı ya da sadece dinlemekle yetinirlerdi. Şimdi yanıt veriyorlar. Soru soruyorlar. Bazen de susturmaya çalışıyorlar.

Demokratik kurallara uymak koşuluyla, yararlı bir gelişme..

Düşüncelerindeki ya da bilgilerindeki yanlışları düzeltmek fırsatı doğuyor.

“Ne yapalım?” diyen gençlere hep aynı yanıtı veriyorum:

– Okuyun, öğrenin ve örgütlenin.. Demokrasiyi yıkmak isteyenler nasıl kapı kapı dolaşıyor, bir kişiyi yanlarına alabilmek için bile büyük çaba sarf ediyorlarsa, siz de aynı şeyi yapın. Onlar giyimleriyle sakallarıyla topluma bir mesai vermek, bir baskı mı oluşturmak istiyorlar? Siz de göğüslerinize Atatürk rozetleri takarak aynı şeyi yapın!..

Bursa’da kalabalıktan bir genç bu sözlerime sinirlendi; “Yaptığınız bölücülük değil mi?” dedi.

Belli ki TV’deki ya da gazete köşelerindeki bazı ‘abi’lerinden iyi esinlenmiş.

‘İnananlar-inanmayanlar’ diye toplumu bölecekler, susacaksınız.. Atatürk’ü ve laikliği yıkmak için en ‘adi’ yalanlardan bile medet umacaklar, susacaksınız. Devleti adım adım ‘işgal’ edecekler, devlet eliyle, demokrasiye düşman kuşaklar yetiştirecekler, seyirci kalacaksınız…

Bunun adı da ‘demokratlık’ olacak!

‘Cehalet’in ya da ‘ihanetin’ adı ne zamandır ‘demokratlık’ oldu ki?!..

★★★

Sakallı bir genç soruyor:

– Atatürk döneminde inananlara eziyet edildiği, şapka giymedikleri için Menemen’den İzmir’e kadar binlerce kişinin yol boyu asıldığı yalan mı?

Elbette yalan!

Ama Kemalist devrim sayesinde kurulan cumhuriyetin en yüce konumuna yükselmiş bir ‘rahmetli’ kişi, çıkıp da Manisa’da, “Bu memlekette şapka giymedikleri için insanlar asıldı!” demişse.. O sakallı gencin o ‘yalan’a inanmış olmasını kınayabilir misiniz?

SHP’nin, hem Kültür Bakanı hem de Genel Sekreter yaptığı kişinin ‘başdanışman’ı, kalkıp da TV’de “İstiklal Mahkemeleri 30 bin kişiyi öldürttü” derse.. Siz belgelere göre gerçek sayının sadece 350 olduğunu kaç kişiye anlatabilirsiniz?

Atatürk’ün kendisinin kasketli çok sayıda fotoğrafı varken şapka giymedikleri için insanların asıldıklarını söylemek, Kemalistlere ‘iftira’, tarihe ve bu topluma da ‘saygısızlık’tır.

Ama Yunan serpuşu ‘fes’ diye alınırken “Din elden gidiyor!” diye bağıranların, fes yasaklanırken de “Din elden gidiyor!” diye ayaklandıkları doğrudur.

Elbette Türk devriminde de kan döküldü!

Tarihte hangi devrim kansız olmuştur ki? Hangi dev-

■ Arkası Sayfa 13’te

■ Baştarafı 3. Sayfada

let, kendi düzenini yıkmak isteyenlere çiçek vermiştir ki?

Fransız devriminde sadece oy hakkının genelleşmesi için bile, 59 yıl süren bir savaşım ve on binlerce işçinin ölmesi gerekmemiş midir?

Lenin mi daha az kan dökmüştür, yoksa Humeyni mi?

Kemalist devrim, tarihin rastladığı belki de en kansız devrimdir!..

★★★

Kocaeli Üniversitesi’ndeki konuşmamda, sorularına aldığı yanıtlarla güç duruma düşen sakallı bir genç, sonunda bas bas bağırmaya başlıyor:

– Siz ne yaparsanız yapın, şeriat mutlaka gelecek!..

Ve TV’de Sayın Ruşen Çakır, ‘laikçi’lere çatıyor; ‘onlar ve bizler’ ayrımı yapmanın yanlış olduğunu söylüyor..
Pası alan Sayın M. Ali Birand da yapıştırıyor soruyu:

– Biz laikler ne yanlış yaptık?

Bir gerçek bundan güzel tersyüz edilemez!

Ne toplumu ikiye ayırma yanlışlığı laiklik yanlılarına aittir ne de laiklik karşıtı akımın güçlenmesinin sorumluluğu.

Yanlışlık ve sorumluluk, Türkiye’nin son kırk yılına damgasını vuranlardadır! Laiklik ve demokrasi düşmanlarının devleti adım adım ‘işgal’ etmelerine göz yumanlardadır!

Çağdaş devlete düşman bir kuşağı, devlet eliyle yetiştirenlerdedir!

Suçlu ne Erbakan’dır ne de RP… Onların varlığı, demokrasinin bir gereğidir. O görüşleri paylaşan bir kitle varsa, onları temsil eden bir parti de olacaktır, olmalıdır!..

Suçlu, ortamın sonuçlarını değerlendirenler değil, ortam hazırlayanlar ve de onlara çanak tutanlardır!..

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz