Anasayfa » Özeleştiri…

Yazı Hakkında

Başlık: Türk Soluna İki Mesaj…
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.3)
Tarih: 04 Ekim 1995, Cuma

 

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

Türk Soluna İki Mesaj…

Türk solu bunalımda.
Bugün köşeme, bunalıma ışık tutacak nitelikte iki mesaj getiriyorum: Birisi, Marksist, ötekisi de “sosyal demokrat” soldan…

Birinci mesaj rahmetli M. Ali Aybar‘dan… İkinci mesajın sahibi ise, halen savaşımın içinde.

★ ★ ★

Sayın Azmi Güran, M. Ali Aybar’ın bir yakını. İsviçre’de yerleşmiş. Benim ve kızı Güllü‘nün Aybar’ın ölümü üzerine yazdığımız yazılardan duygulandığı anlaşılıyor. Yolladığı ilginç mektup, çoktandır masamın üzerindeydi.

Şöyle diyor:

“50’li yılların başıydı. Hapisten yeni çıkmıştı. Gazetede, Fransa’ya yerleşmek için başvurduğunu okumuştum. Kendisine sorduğumda, kesinlikle hakikat olmadığını söylemişti.
Her İstanbul seyahatimde kendini muhakkak ziyaret eder, güzel manzaralı evinde tatlı tatlı sohbet ederdik. Laf arasında, uğradığı haksızlıklara rağmen, yabancı ülkelere yerleşmemesinin sebebini öğrenmek istemiştim. Bana verdiği cevap enteresandır. ‘Ancak kahve köşelerinde birkaç Türkü bir araya getirerek, yabancı devletlerin oyuncağı olurdum’ demişti.
Hiçbir yabancı TV ve gazeteye Türkiye aleyhine konuşmamıştır. 12 Eylül sonrasındaydı. Türkiye karşıtı yazılarıyla tanınmış
Tages-Anzeiger gazetesinin muhabiri Werner van Gent kendisiyle mülakat yapmak istiyordu. Bana telefon edip, gazete hakkındaki fikrimi sordu. Kendisine, bu gazetede sözlerinin, ancak Türkiye ile ilgili olumsuz bölümlerinin yayımlanacağını söyledim. Bunun üzerine mülakatı iptal etti.”

★ ★ ★

M. Ali Aybar, Hareket Ordusu Komutanı Hüseyin Hüsnü Paşa‘nın torunuydu. Genç kolağası Mustafa Kemal de, paşanın yaveriydi. Sayın Güran’ın bana yolladığı mektuptaki fotoğraflardan birinde, paşa ve yaveri yan yana görülüyordu.
Ve fotoğraflara, açıklayıcı birkaç satır eklenmişti:

“İdeal sosyalist olan Aybar, fevkalade Atatürk hayranıydı. İlişik Pennsylvania Gazette’te görülen Atatürk resmi çok enderdir. Aybar bana 60×50 boyutundaki o resmi hediye etmişti. ”

Niçin bilmem; mektubu okurken, Türk solunun birçok ünlü ismi gözümün önünde geçit yaptı. Kimisi Aybar’ın dostu, iyi niyetli ve içtenlikli… Kimisinin içtenliği ve iyi niyeti kuşkulu; Aybar’ın dostluğunu da, elbette ki hiçbir zaman kazanamamış…

★ ★ ★

İkinci mesajın sahibi, Av. Mübeccel Erten,

1971’den bu yana, uzun yıllarını sosyal demokrat partilere vermiş. 9 aylık hamileyken bile köy köy dolaşmış. Son yıllarda İstanbul’da yaşadıklarını anlatıyor:

“500 nüfuslu olan ve partiye 10 oy çıkan bir mahalleden, 1500 üye kaydırma oldu. Önlerine telefon rehberini alan, yüzlerce kişiyi üye kaydediyordu. Çünkü delege sayısı üye sayısına bağlıydı. Üye çoğunluğunu birbirlerine kaptırmak istemeyenler, kayıtların son günü saat 5’e kadar beklediler. Beşe 5 kala, ellerinde bavul dolusu üye kaydıyla ilçeye geldiler… İlçe ve il yönetimleri böyle oluştu.

“Seçimler sonrası, yeni ilçe yönetimini kutlamak ve parti çalışmalarına katılmak için gittim. Yönetim kurulunun çoğunluğu oradaydı. Anlamadığım bir dil konuşuyorlardı, bana ilk soruları, ‘Ne istiyorsunuz?’ oldu.”

★ ★ ★

Sayın Erten’in uzun mektubu şöyle sonuçlanıyor;

“Bugünkü CHP’de yer alanları dörde ayırabiliyorum:
a) Menfaat peşinde olanlar;
b) Makam peşinde olanlar;
c) Sosyal demokratlıkla uzaktan yakından ilgisi olmayanlar;
d) Gerçek partililer…
Bu sonuncuların sayıları devamlı azalıyor. Artık bıktılar ve diğer üç kesimle başa çıkamaz hale geldiler. Niçin CHP adının alındığını halka kimler anlatacak? Halkın kadrolarına güven duymadığı bir partinin, adı değişse ne olur?”

Bu mektubu okurken de, bazı dostlarım ya da yakından tanıdığım kişiler gözümün önüne geldi. Hepsi de tanınmış kişiler. Kimisi partide önemli görevler de üstlenmiş. Ve -tüm uğraşmalarına karşın- “Yeni CHP”nin defterlerinde üyelik kayıtları yoktu!..

Son söz olarak eklenecek bir şey de yok!

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz