Anasayfa » Türk İslamı mı, Arap-İran İslamı mı?
Ahmet Taner Kışlalı Yazıları Cumhuriyet Gazetesi Haftaya Bakış Köşe Yazıları

Türk İslamı mı, Arap-İran İslamı mı?

Yazı Hakkında

Başlık: Türk İslamı mı, Arap-İran İslamı mı?
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.3)
Tarih: 24 Ekim 1999, Pazar

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

Türk İslamı mı, Arap-İran İslamı mı?

Önemli bir tartışma yarı yolda kesildi.

Tartışma, Başbakan’ın Hacı Bektaş’ı anma törenlerinde yaptığı konuşma ile
başlamıştı. Sayın Yılmaz, bu konuşmasında şöyle diyordu:

“Bugün Türk Müslümanlığı’nın berrak sularını bulandırmak isteyenler vardır. İthal Acem-Arap, gerici bir zihniyeti getirmek isteyenler bulunuyor…”

Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlhan Kılıç da bir konuşmasında benzer
şeyleri söylemişti:

“Güzel dinimizin çağdaş Türk Müslümanlığı rengini karartmak isteyenlere fırsat vermeyiniz… ”

Ben de mutlu olmuştum… Yıllardır aynı düşünceyi kitaplarında, yazılarında,
konuşmalarında savunan bir kişi olarak.

Tepkiler gecikmedi.

Diyanet İşleri’nin sayın başkanı da hemen kolay yola başvurdu:

“İslamda ırk ayrımı olamaz. Türk, Hint veya Arap Müslümanlığı diye ayrım olmaz. Din tektir… ”

Olayın aslında bir “ırk” sorunu değil
“kültür” sorunu olduğunu, sanırım bilerek görmezden geldi.

Marksizm de “tek”ti… Ama Marksist rejimlerin hangisi birbirine benziyordu?
Rusya’nınki, Çin’inki, Arnavutluk’unki, Küba’nınki, Yugoslavya’nınki birbirinin
aynı mıydı?

Demokrasi de “tek”tir… Ama ABD’ninki ile İtalya’nınki, İsveç’inki ile Hindistan’ınki arasında az mı fark vardır?

İslam şeriatı ile yönetilen ülkelere bakın!.. Suudi Arabistan’dan İran’a, Sudan’dan Pakistan’a; benzemezliklerin listesini kolay kolay çıkarabilir misiniz?

Bugün Türkiye’de, İslam adına dayatılmak istenen bir sürü kural ve uygulamanın, Müslümanlıkla ilişkisi olup olmadığını gidip ilahiyatçılara sorun! Size bunların çoğunun, bazı ülkelerin İslam öncesinden bu yana süren adet ve geleneklerinden kaynaklandığını söyleyeceklerdir.

Yani Müslümanlıkla hiçbir ilişkilerinin olmadığını anlatacaklardır.

Kaç kez yazdık. Bıkmadan yinelemekte yarar var. Farklılık daha İslam öncesinden başlıyor.

Göçebe Türklerde Şamanizm vardı. Kadında kutsal bir güç olduğuna inanılıyordu. Din görevlisi demek olan şamanlar genellikle kadındı. Şaman erkek olduğunda da dinsel törenlerde kadın giysileri giyiyordu.

Eski Türklerde kadın-erkek eşitliği vardı.

Tekeşlilik esastı. Ev ve çocuklar üzerinde, kadınla erkek eşit haklara sahiptiler. Kadın kale komutanı, elçi, hatta devlet başkanı olabiliyordu.

Ahmet Yesevi “dergâhta ve cemiyette” kadınla erkeğin yan yana olmasını
savunuyordu. Türklerin Müslümanlığı kabul edişinden neredeyse 500 yıl sonra Timurlenk’in yabancı elçilere verdiği şölenlere, erkekler karıları yla birlikte katılırlardı.

Türkler Anadolu’ya gelirken bu geleneklerini de beraberlerinde taşıdılar. Ve
Anadolu’nun çok etnikli, çok kültürlü ortamında; farklıya “hoşgörü”yü buldular.

Atatürk’ün devrimi, işte bu geçmişin, bu Kültür birikiminin üzerine oturdu.

Bu temel olmasaydı, Kemalist Devrim de olmazdı!

★★★

İran’ın geçmişinde, kadını “şeytanın simgesi” sayan Zerdüşt dini var… Arabistan’ın geçmişinde, kadını “deveden bile değersiz” sayan “Cahiliyye dönemi” var…

Neremiz benziyor ki, Müslümanlığı anlama ve uygulama biçimimiz benzesin?

Niçin Arap ve Iran kökenli tarikatlar hep “Allah korkusu” üzerine kuruludur
da Anadolu kökenli tarikatlarda hep “Allah sevgisi” egemendir?

Niçin İran’ın Şiisi’nin katılığı ve hoşgörüsüzlüğüne karşılık, Anadolu’nun Alevisi bunca sevecen ve ilericidir?

Arapça dualar beni pek etkilemiyor…
Ama Türkçe Mevlid’den duygulanıyorum.

Arapça ezan beni etkilemiyor.,. Ama çocukluğumun Türkçe ezanını unutamıyorum. .

Bir Yasin suresinin Arapçasını dinleyin… Bir de Atatürk’ün yaptırdığı Türkçesini:

“O, her şeyi yaratan, gören, bilen, bildiren;

Ol deyince olduran, öl deyince öldüren.

O’nunla varoldunuz. O’nunla gerçeksiniz.

O’ndan kopup geldiniz, O’na döneceksiniz.“

Arap’ın, Acem’in kültürünü din adına Türkiye’ye dayatmak isteyenler.. Sadece
bu ülke insanına değil, Müslümanlığa da kötülük yapıyorlar.

Eğer, gerçekten de İslam’a hizmet etmek istiyorlarsa, gidip de Anadolu İslâmı’nı anlatsınlar, o karanlıkta yaşayan Müslüman toplumlara!…

(23 Eylül 1998 tarihli yazısıdır.)

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz