Anasayfa » Bir Uzun Yürüyüş…

Yazı Hakkında

Başlık: Bir Uzun Yürüyüş…
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.3)
Tarih: 12 Ağustos 1998, Çarşamba

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

Bir Uzun Yürüyüş…

Sayın Nezihe Sanal üç çeyrek yüzyıllık bir cumhuriyet savaşçısı… Atatürk’ün eğitim ordusundan… Şimdilerde ADD Bursa Şubesi’nin başkanı.

Mektubunda iki ilginç örnek olayı aktarıyor.

Herkesin ve özellikle de cumhuriyete sahip çıkanların bilmesi ve üzerinde düşünmesi gereken iki olay.

Geçen yıl kentin iki kenar semtinde yaz okulu açmak istemişler. 22 öğretmen gönüllü olmuş. Yazın boş olan okullarda kendilerine sadece üç derslik temin edilmesi için valiliğe başvurmuşlar.

Koca Bursa’da bu olanağın bulunamadığı bildirilmiş kendilerine… “Ve yaz boyu çocuklarımız üzerinde etkili olma olanağı, resmi ellerle, yalnızca Kuran kurslarına bırakılmış!”

Bu kez bir öğrenci yurdu kurmak için kolları sıvamışlar. Hiç değilse bir avuç öğrenciyi dinci yurtlarından kurtarabilmek için. Bağışların hızlanması için de bir hesap numarası ilan etmişler.

Savcılık “usulsüz para toplamak “tan dava açmış. Ama yargıç, derneği aklamış ve paralarrı serbest bırakmış. Buraya kadar iyi.

Ama birden ne olmuş biliyor musunuz? Valilik, kararı bozulması için resmen başvurmuş!

Sayın Sanal ve arkadaşlarının savaşımı sürüyor.
İnançla, gerilemeden, umutsuzluğa kapılmadan.
Devletin valilerine, kaymakamlarına, bilmem nelerine karşın sürüyor?

Tıpkı Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’nda söylediği gibi…

“Demirel’in İsparta’sı” ile ilgili yazdıklarım birçok kişiye esin kaynağı olmuş. Aslında “Demirel’in Türkiye’si” deyişinin daha doğru olduğunu savunmak için sarılmışlar kaleme.

Konya’dan yollanmış olan bir mektupta ilginç bilgiler var.

Konya’ya çağdaş, cumhuriyetin temel ilkelerine sahip çıkan bir milli eğitim müdürü atanmış. O da açıktan ‘irtica’ya destek çıkan ve yolsuzluklar yapan birkaç okul müdürünü görevden almış.

Sen misin bunu yapan?

Şimdi iki bakanlık müfettişi bu ilimizde hani hani çalışıyormuş. Suçlananları aklamak ve de onların üstüne gideni cezalandırmak için… Tıpkı Isparta örneğindeki gibi?

İlkokul öğrencilerini namaz kılmaya zorlayanlar… Öğrencilere “ADD’den uzak durun. PKK örgütünden daha tehlikelidir” diyenler… 8 yıllık zorunlu temel eğitime açıktan karşı çıkanlar… Din dersi kitabının başındaki Atatürk resmini yırtanlar… Atatürk’e, cumhuriyete, orduya saldıran bir dergiyi okullarda dağıtanlar…

Onların hepsi suçsuz (!). Ama onların üzerine gidenler suçlu (!).

★★★

Milli Eğitim Bakanı Sayın Uluğbay çağdaş bir insan. Cumhuriyetin temel değerlerine inandığına kuşku yok.

Ama REFAHYOL döneminin müsteşarı gene koltuğunda oturuyor. Aynı dönemdeki birçok üst düzey bürokrat daha da önemli görevlere geldi.
Örneğin personel atama müdür yardımcısı, genel müdür yapıldı. Atama daire başkan yardımcısı, genel müdür yardımcısı oldu.

Sonuç?

Bakan gibi düşünenler eziliyor. Bakanın karşı olduğu çizgiyi savunanlar kollanıyor.

Bir süre önce ‘kaymakamlar kararnamesi’ çıktığında sevinç çığlıkları yükselmişti; “İrticacı kaymakamların hiç değilse bir bölümü görevden alınıyor” diye… Sonunda anlaşıldı ki görevden alınma değil sadece yer değiştirme söz konusu.

Herhalde irtica tohumları biraz da başka tarlalara serpilsin diye!

★ ★★

Başbakan Mesut Yılmaz, askerlere güvence vermiş.

– İrticayı siz bana bırakın!

İçişleri Bakanı, Sayın Yılmaz’ın partisindendi.
Millî Eğitim Bakanı ise Sayın Ecevit’in partisinden…
ve işte ‘manzara-i umumiyet’.

Anlaşılıyor ki, karanlık güçlerle savaşım sadece ona buna bırakılamayacak kadar ciddi bir iş ADD’lerin, ÇYDD’lerin uzun yürüyüşü sürmek zorunda.

Ne demiş Atatürk, Bursa’da bir avuç gerici sesini
yükseltince:

“Bu memleketin polisi, savcısı, yargıcı var…demeyeceksin!”

Özellikle de “Nasıl olsa bu memleketin başbakanı, bakanı, valisi, kaymakamı, müfettişi, falanı filanı var” demeyeceksin!.. Yürüyeceksin!..

Yolun çok uzun ve çok zahmetti olduğunu bilerek!
Ve de yolun sonunun kesinkes aydınlık olduğuna inanarak!

Fikret Bila’ya hoş geldin!…

Gazeteler mutsuz haberlerle dolu. Onca mutsuzluğun içinde sevgili Fikret Bila’nın yeniden yazılarına başlaması büyük bir mutluluk oldu.

Acılar paylaşıldıkça azalırken, sevinçler paylaşıldıkça artıyor. Ne güzel!

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz