Anasayfa » KİT’leri Özelleştirenler, TDK’yı Unutuyor musunuz?
Ahmet Taner Kışlalı Yazıları Cumhuriyet Gazetesi Haftaya Bakış Köşe Yazıları

KİT’leri Özelleştirenler, TDK’yı Unutuyor musunuz?

Yazı Hakkında

Başlık: KİT’leri Özelleştirenler, TDK’yı Unutuyor musunuz?
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.5)
Tarih: 15 Aralık 1991, Pazar

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

KİT’leri Özelleştirenler, TDK’yı Unutuyor musunuz?

Kenan Evren, artık son yıllarını yaşadığını bildiği Çankaya Köşkü’nde, bir kısım yazar ve sanatçıyı kabul etmeye karar vermişti. Bir ara en büyük hakaretler ettiği aydınlarla, sanki,
giderayak barışmak istiyor gibiydi. Çağrılı olanlardan Yaşar Kemal’in sözleri bugün gibi aklımda:

— Ben Türk Dil Kurumu’nu kapatmış olanların elini sıkmam!..

Atatürk’ün mirasına bile saygı göstermek gereğini duymazken hâlâ kendilerini ”Atatürkçü” ilan edenlere yönelik bir tokat gibiydi bu sözler. Yanıt, ünlü yazarın cüssesiyle orantılıydı…

Kuşkusuz ki kimse Atatürkçü olmak zorunda değil. Bir süre önce Emin Çölaşan’ın yazdığı gibi, kimse Atatürk’ü sevmek zorunda da değil. Ama bu topraklar üzerinde yaşayan herkes ona saygı borçlu olduğunu unutmamak zorundadır.

Bir yandan Atatürk’e ihanet ederken öte yandan kendini “Atatürkçü” ilan etmek ise Atatürk’e en büyük saygısızlıktı.
Atatürk’e saygı gösterenlere en büyük saygısızlıktı

Atatürk, Türk Dil ve Tarih Kurumlarını birer özel hukuk kurumu olarak oluştururken ekonomide devletçilik egemendi.
Tek parti dönemiydi. Üstelik bunu, “her şeyin devletin içinde”
olduğu, “hiçbir şeyin devletin dışında ve karşısında olamadığı” faşizmin dünyadaki yükselme rüzgârları eserken yapmıştı.

Ne kadar uzak görüşlü olduğu zamanla anlaşıldı. Sağcı
iktidarlar döneminde devlet, dil ve tarih başta olmak üzere,
kültürde geriye dönüş için çaba gösterirken Atatürk’ün iki kurumu yollarına inançla ve etkileri artarak devam ettiler.
Çünkü devletin tek kuruş yardımına muhtaç değillerdi. Çünkü Atatürk’ün -yasal anlamında- mirasçısıydılar. Onun İş Bankası’ndaki paylarının geliri, bağımsızlıklarını güvence altına alıyordu.

İşte Kemalist Kültür Devrimi’ne karşı olanların bir türlü içlerine sindiremedikleri olgu buydu.

12 Eylül yönetimi, Atatürk’ün kurduğu, cumhuriyete damgasını vurmuş olan partiyi de kapattı. Bu, üyesi olmaktan hâlâ onur duyduğum bir partiydi. Ama CHP’nin kapatılması bile TDK ve
TTK’nın devletleştirilmeleri kadar Atatürk’e saygısızlık oluşturmadı. Çünkü bu iki derneğin devletleştirilmesi, her yurttaşa tanınmış olan miras hakkının esirgenmesiyle, Atatürk’ün miras hakkının çiğnenmesiyle gerçekleştirildi. Hukuk çiğnendi.

“İşte TDK ve TTK gene var ve Atatürk’ün mirasından gene yararlanıyorlar” diyerek halkla, sağduyu ile, hukuk ile alay edildi.

12 Eylül döneminde, olayı anlamakta zorlanan bir Amerikalı gazeteciye şu örneği vermiştim:
— Diyelim ki vasiyetinizde evinizi Ronald adlı oğlunuza bırakıyorsunuz. Ama siz öldükten bir süre sonra devlet evinizi
oğlunuzdan alıp Ronald adlı bir başka gence veriyor ve gerekçe olarak da şöyle diyor: “Ronald yaramaz bir genç oldu, ülkeyi yönetenlerin sözünü dinlemiyor. Oysa evi verdiğimiz genç akıllı, uslu. Üstelik onun da ismi Ronald olduğuna göre vasiyete saygı gösterilmiş olmaktadır.”

DYP-SHP ortaklığının, 12 Eylül’ün kapatıp mallarına el koyduğu partilerin yeniden doğmalarına izin vereceği anlaşılıyor. Ama çok daha büyük bir hukuk cinayeti ile ilgili olarak, ne koalisyon protokolünde tek satır vardı ne de hükümet üyelerinin ağzından tek cümle çıkıyor.

1986 yılı kasımında, Sayın Demirel ile aramızda şu konuşma geçmişti:

— Türk Dil ve Tarih Kurumları, Atatürk’ün vasiyetiyle yaşayan özel hukuk kurumlarıydı. Devletleştirilmelerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

— Onlar normal zamanın tasarrufları değildir. Kapalı rejimde yapılmış olan tasarruflar tartışılmalıdır. Ben tartışılmadan yapılan tasarrufların tümüne karşıyım!

Bu sözlerini Sayın Başbakan’a hatırlatıyorum. CHP’nin ve
dolayısıyla Atatürk’ün mirasının temsilcisi olmak iddiasındaki
SHP’nin hükümetteki sayın üyelerine hatırlatıyorum. Ve bir
yurttaş olarak sormak istiyorum:

KİT’leri özelleştirirken Atatürk’ün 12 Eylül yönetimince el konmuş olan, devletleştirilmiş olan “miras”ını unutacak mısınız?

12 Eylül Anayasası’nın geçici 15. maddesini değiştirip dönemle ilgili olarak yargı yolunu açarken Atatürk’ün “miras”ının çiğnenmesi olayını görmezlikten mi geleceksiniz?..

Yanıtınızı, benim gibi milyonlarca yurttaş da bekliyor!

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz