Teşekkürler Kaddafi, Teşekkürler Erbakan!..

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

Teşekkürler Kaddafi, Teşekkürler Erbakan!..

Kaddafi’ye ve Erbakan’a Refah’a baş koymuş olanların kızmasını anlıyorum. Refah’a oy vermiş olanların kızmasını da anlıyorum.

Ama Refah’a karşı olanların kızmasına bir türlü anlam veremiyorum.

Bir serinkanlılıkla düşününün!.. Türkiye’de laikliğe, demokrasiye, Kemalizme bundan daha büyük bir hizmet yapılabilir miydi?

Bazı gerçekler yıllarca yazıldı, çizildi, söylendi. Bazı gözlerin açılması için, “Yeni” Osmanlı’nın şu son Afrika seferi kadar etkili oldu mu?

Ne demiş atalarımız:

“Bir musibet bin nasihattan evladır!”

Takke düştü, kel göründü.

Takkenin altının kel olduğunu ise biz zaten biliyorduk… Ama bilmeyenler, bilenlerin söylediklerine inanmayanlar vardı.

“Adil düzen” safsatasına “İslam dünyasının lideri Türkiye” düşlerine inananlar vardı.. Mısır’da İslam adına cinayet işleyen “Müslüman Kardeşler”e arka çıkmanın bedeli olan aşağılayıcı davranış ilk şamardı. Kaddafi’nin ise her tümcesi bir şamar oldu…

Gökten yardım istercesine tavanlara bakan adamın suratına… REFAHYOL iktidarının suratına…

Şimdi bazıları Erbakan’a kızıyor; Libya’nın başındaki ruh hastasının Atatürk’ün cumhuriyetine yönelik suçlamalarını yanıtlamadı diye. El insaf!

Nasıl yanıtlasın?

Erbakan’ın şu sözleri “Al Anbaa” adlı Mısır gazetesinde yayımlanalı, şunun şurasında kaç yıl oldu?

“Atatürk; laik rejimi empoze ederek camilerde ibadeti yasakladı. Camilerin bir kısmı atlara yarış sahası haline getirildi. Peçeyi yasakladı. İslam ilmi ile uğraşanları öldürttü.”

Bunları söylemiş olan bir insanın Kaddafi’ye edecek lafı olabilir mi?

★★★

Erbakan Erbakanlığını yaptı. Kaddafi de Kaddaficiliğini…

Biri Türklere en büyük hakaretleri etti, biri sustu… Biri tükürdü, biri de “Yarabbi şükür” dedi..

Gerçek kimliklerini bundan daha açık gösterebilirler miydi? Türk halkının gözünü açmak için bundan daha iyi davranabilirler miydi?

Hele Libya kuklasının bir son sözü var ki, bayıldım.

“Ben Türkiye’deki bütün insanları RP’ye katılmaya çağırıyorum!..”

Kim söylüyor bunları?

Daha birkaç ay önce, aleyhine bağıran gençlerin üzerine ateş açtırıp; yüzlercesini öldürten, yaralatan bir adam…

İşte “o adam” hele bir de “Umudumuz Erbakan” diye bağırabilseydi, ne güzel olurdu. Tadından yenmezdi..

Teşekkürler Kaddafi!.. Teşekkürler Erbakan!..

★★★

Demokrasimize büyük hizmetlerden birisini yapan isim de Cemil Çiçek!

TBMM’nin açılışında bu yıl Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasının konser vermesini, ağır bir dille eleştirmiş. Yabancı bestecilerden parçalar çalınmasını, ağır bir dille yermiş. Bundan “azap” duymuş. Hakaret yağdırmış.

CSO, 1828 yılında “Mızıkaı Hümayun” adıyla kurulmuştu. Opera uvertürleri, marşlar, popüler parçalardan oluşan potpuriler çalıyordu.

Bir ara önemini yitirir gibi oldu. Ve kim onu yeniden canlandırdı biliyor musunuz?

Sultan 2 Abdülhamit!

Ve Atatürk 1 Mart 1924 tarihinde TBMM’yi CSO’nun bir konseri ile açtırdı… Tam 72 yıl sonra, CSO’da, geçenlerde TBMM’nin açılışında gene “aynı programı” çaldı…

Adam 70 yıl öncesinden geride… 170 yıl öncesinden geride… Hatta Abdülhamit’ten bile geride…

Ama milletvekili… Ve de Özal’ın bakanı!

Geçen akşam CSO Dostları Derneği’nin düzenlediği nefis bir “Carmina Burana” konseri vardı. Dernek Başkanı Güneş Gürseler konuşmasını salona sığmayan kalabalığın uzun uzun alkışladığı şu sözlerle noktaladı:

– Türk halkı çadırda değil bu salonda. O halkı yeniden çadıra sokmaya kimsenın gücü yetmeyecektir!

Elbette yetmeyecektir!

Bunu hepimiz biliyoruz. Ama toplumun huzura kavuşabilmesi için; bu gerçeği, umudunu Kaddafi’nin çadırına taşımış olan kafaya da sokmak gerekiyor.

Elbette o da ateşin yakıcı olduğunu bir gün anlayacak… Ve eğer, elini ateşe sokmadan anlayabilirse herkes için daha iyi olacak.

Hem toplum için, hem de kendisi için!