Anasayfa » 23 Nisan, M. Kemal, Apo…

Yazı Hakkında

Başlık: 23 Nisan, M. Kemal, Apo…
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.3)
Tarih: 24 Nisan 1996, Çarşamba

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

23 Nisan, M. Kemal, Apo…

Meclis’in İstanbul’dan Ankara’ya naklinin geciktiği günlerdedir. Mustafa Kemal sinirlidir. Yunus Nadi sorar: “- Paşam niçin önemsiyorsunuz? Siz ordu istiyordunuz, Ordu işte burada!” Yanıt çok kısa ve net olur: “- Ben her kerameti Meclisten bekleyen bir insanım. Orduyu ancak milletin iradesi, yani Meclis oluşturabilir!” Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşı’nı seçilmiş bir Meclisle birlikte yapmak zorunda mıydı?Değildi! Ordu arkasındaydı. Halk arkasındaydı. Birinci Dünya Savaşı’nda zafer kazanmış tek Osmanlı paşasıydı. Daha Anafartalar’dan sonra “yaşayan efsane” haline gelmişti. Sadece Anadolu halkı
için değil, ezilen tüm halklar için özellikle de bütün dünya Müslümanları için bir “umut” olmuştu. Ama O’nun için Meclis vazgeçilemez bir kurumdu. Çünkü demokrasiye inanıyordu. Halkındaki gücü harekete geçirebilecek en iyi yolun demokrasi olduğuna inanıyordu.. Çağı hızla yakalamanın başka bir yolu olduğuna inanmıyordu! O Meclis’te, ”Hastalıklar mikropla değil, Allah’ın takdiri ile bulaşır: sıtma ve frengi ile savaşmak için yasa hazırlamak günahtır” diyenler vardı. Mustafa Kemal’e milletvekilliğini bile çok görenler. “Bugünkü sınırlar içinde doğmamış ya da bir yerde beş yıldan fazla kalmamış hiç kimse aday olamaz” diye yasa önerileri hazırlayanlar bile vardı. Ama bunların hiçbiri Atatürk’ün demokrasiye olan inancını sarsmadı. Orduya dayanarak kestirme yollardan gitmek kolaycılığına sapmadı. Çıkıp kürsüye gerçeklen dile getirdi inandığı doğruları savundu. İnsanların aklına, sağduyusuna güvendi. 1924 Anayasası hazırlanıyordu. Mustafa Kemal, her ”parlamenter demokrasi” de bulunan bazı isteklerini dile getirdi. Devlet başkanına,yasaları veto yetkisi tanınmasını istedi. Belirli durumlarda Meclis’i fesih yetkisinin verilmesi gerektiğini söyledi. Şiddetle karşı çıkanlar oldu. Başlarında da Mahmut Esat Bozkurt ile Şükrü Saraçoğlu vardı. Ve Meclis, Mustafa Kemal’e değil onlara hak verdi: büyük önderin önerileri reddedildi! Ne yaptı Mustafa Kemal? Kızıp da askerleri ile Meclis’i mi dağıttı? Ele başlarını mı tutuklattı? Hayır!.. Kişiliklerini ve birikimlerini kanıtlamış olan Bozkurt ve Saraçoğlu’na saygı duydu… Ve onları bakan yaptı. Şu sözler Atatürk’e aittir: “Bozuk zihniyetli milletlerde büyük çoğunluk başka hedefe, aydın denen sınıf başka zihniyete sahiptir. Aydın telkinle, aydınlatma ile büyük çoğunluğu kendi amacına göre ikna etmeyi başaramayınca, başka yollara başvurur. Halka zorbalık etmeye başlar. Başarıya ulaşmak için aydın sınıfla halkın zihniyet ve hedefi arasında tabii bir uyum olması gerekir. Yanı aydın sınıfın halka telkin edeceği ilkeler, halkın ruh ve vicdanından alınmış olmalıdır. Bu halk, bir defa karşısındakinin samimiyetle kendine yardımcı olduğuna inanırsa, her türlü hareketi derhal kabule hazırdır. Bunun için gençlerin her şeyden evvel millete güven vermesi gereklidir.” Bu sözlerde ne var? Halkına inanç.. İnsana saygı.. Seçkinciliğe ve demokrasi dışı yollara karşıtlık.. Haftasonunda İzmir’de, “Dünya ve Türkiye Açısından Atatürk” konulu uluslararası bir konferans vardı. İzmir Atatürk Platformu’nun düzenlediği, dört ünlü yabancı bilim adamının da katıldığı iki gün süren -çok yararlı ve etkili- bir toplantıydı bu. Konuşmam sırasında, hazır bulunanlara iki soru yönelttim;

– Atatürk, halka demokrasiyi, özgürlükten öğretmek ve benimsetmek için “Medeni Bilgiler’ kitabını yazmıştı… Demokrasinin adını bile duymamış olan, demokrasinin hiçbir koşuluna sahip bulunmayan bir halka, demokrasiyi öğretmek ve benimsetmek için kitap yazmış bir diktatör tarihte tanıyor musunuz? Olabilir mi?

– Atatürk, Serbest Fırka’nın kurulması için büyük çaba göstermişti… Kendi eliyle muhalefet yaratmak için çaba göstermiş bir diktatör, tarihte var mıdır? Olabilir mi?

Sorularım herkeseydi. Ama “Mustafa Kemal ile Apo’nun yaptıkları aynı şeydir” diyebilen “cahil”, “gafil” yada “hain”olanlara değildi!

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz