Anasayfa » Abant’ta Neler Oldu?

Yazı Hakkında

Başlık: Abant’ta Neler Oldu?
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.3)
Tarih: 25 Temmuz 1999, Pazar

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

Abant’ta Neler Oldu?

Genco Erkal’ın nefis yorumunun da etkisiyle olacak, düşümde “Yalınayak” Sokrates ile karşılaştım, Damdan düşer gibi, sorularına başladı:

– Sizin toplumunuzda din önemli mi, değil mi?

– Elbette ki önemli.. Hem de çok önemli!

– Peki dindarları, İslam dininin laiklikle de, demokrasi ile de bağdaşmayacağı yönünde koşullandırmaya çalışan güçlü akımlar var mı. yok mu?

– Elbette var.. Hem de çok!

– Güzel!.. İnsanların kendilerinden saydıkları kişiler mi daha çok etkiler, yoksa kendilerine karşı olduklarına inandıktan kişiler mi?

– Elbette ki insanlar kendilerinden olanlara inanırlar.

– Öyleyse siz Kemalistler, Abant toplantılarına ne demeye karşısınız ya da sonuçlarını görmezden geliyorsunuz?

“Dur” falan demeye kalmadan, yalınayak bilge, “Hadi bana eyvallah!” deyip kayboldu…

★★★

Abant toplantılarının bu yıl ikincisi yapıldı.

Fethullahçılar.. Fethullahçı olmayan dinciler.. Dinci olmayan ilahiyatçılar.. Az buçuk ya da tam tamına ikinci cumhuriyetçiler.. Ve de benim düşünce çizgime çok yakın bazı saygın bilim adamı ve gazeteciler…

“Din-devlet” ve “din-toplum” ilişkisini tartıştılar.. Enine boyuna.. Uzun uzun..

Bir kere, önemli bir konuda, farklı dünya görüşlerine sahip olan insanların bir araya gelip “uygarca” tartışmaları güzel bir şey. Eğer demokrasinin bir hoşgörü ve uzlaşma rejimi olduğuna inanıyorsak, bunun yolunun da bu tür etkinliklerden geçtiğini kabul etmek zorundayız.

Ama daha da önemli olan, Abant toplantısından çıkan sonuçlardır.

Bakın görüş birliğine varılan noktalar arasında neler var:

Bir.

“Batı’daki oluşum, bazı çevrelerin zannettiği gibi, Hıristiyanlığın demokrasiye ve laikliğe elverişli olduğu, buna karşılık İslam dünyasında demokrasinin gelişmemesi ise, İslamın buna elverişsiz olduğu iddiası ile açıklanamaz.”

İki.

“On dokuzuncu yüzyıl Osmanlı toplumunda başlayan ve Atatürk‘le birlikte büyük bir atılım yapan çağdaşlaşma çabaları, dinin özüne değil, din olarak kabul edilen geleneğe, tezahürlere ve eskimiş kurumlara karşı tavır aldı. Bu oluşum sürecinde, Batı ‘ya benzer şekilde bazı sıkıntı ve sürtüşmelerin yaşanması doğaldır.”

Üç.

“Dini kimlik bireyseldir.. Sadece dini gericilik yoktur. Bütün gericiler dindar değildir, bütün dindarlar da gerici değildir.”

Dört.

“Gerek din kaynaklı gibi takdim edilen toplumsal gelenekler, gerekse siyasal ve ideolojik dayatmalar, kadını kısıtlayıcı rol oynamaktadır. Kadın özel ve kamusal alanda, özgür iradesiyle hareket etme hakkına doğal olarak sahiptir.”

Bunlar bu köşede zaman zaman sergilenen düşüncelerden farklı mı? Kemalistlerin özünde savundukları şeylerin, şimdi dindar ağırlıklı ve temsil niteliği olan bir toplantıda kabul görmesi olumsuz bir şey mi?

★★★

Avni Özgürel, Abant katılımcılarından önemli iki ismi TV’de bir araya getirdi. Üçü birlikte toplantıyı ve sonuçlarını değerlendirdiler.

Özgürel, Ali Bulaç ve Prof. Mehmet Aydın

Üçü de Kemalist değil Ama üçü de aynı noktada birleşti.

– Gerçek dindarların Kemalizmden rahatsız olmaları için bir neden yoktur!

“Takıyye” mi?.. “Meşrulaştırmak” için bazı saygın isimleri ve Kemalizmi kullanmak çabası mı?

Öznel nedenleri bilemeyiz, ama nesnel sonuçlar ortada!

Ve bu sonuçlara “olumsuz” demenin zor olduğunu kavrayabilmek için, ille de Sokrates olmak gerekmiyor.

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz