Anasayfa » ‘Askeri Demokrasi!’

Yazı Hakkında

Başlık: ‘Askeri Demokrasi!’
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.3)
Tarih: 28 Haziran 1998, Pazar

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

‘Askeri Demokrasi!’

Bir haftada yaşanan üç olay ve ilginç bir “sonuç” var.

İsviçreli bir bayan milletvekili, PKK sözcüsü gibi bir “Kürt raporu’ hazırladı. Rapor, Avrupa Konseyi’nde yumuşatıldı, ama “Korucuları kaldırın’ istemiyle kabul edildi… Ve “adı açıklanmayan bir kaynak” kulaklara fısıldardı:

– Ağustosta ordu komuta kademelerinde önemli değişiklikler olacak. Sonuçta da askerler siyasetten ellerini çekecekler..

Üç olay da iyice aydınlatılmalı.

Aydınlatılmalı ki, kimse “yanlış hesap” yapmasın!

★★★

Konu, 1991 Körfez bunalımı sonrasında Kuzey Irak’takı Kürtlerin durumu… Konu ile ilgili rapor İsteyen Avrupa Konseyi… Raporu hazırlayan İsviçreli Vermont-Mangoid

Peki nasıl otur da, iş dönüp dolaşıp PKK ağzıyla Türkiye’yi suçlamaya dönüşür?

Olayın iki suçlusu var.

Birisi Türkiye… Birisi de İsviçre…

Türkiye’yi Avrupa Konseyi’nde temsil edenler suçlular… Çünkü raporun varlığı ve içeriği aylar öncesinden biliniyor. Ama raporun oylanma aşamasına kadar gerekenler yapılmamış.

İsviçre adına Avrupa Könseyi’nde “arz-ı endam” eden Bayan suçlu… Çünkü kendi ülkesinin suçlu geçmişini unutturmanın en kolay yolu olarak Türkiye’yi suçlamayı seçmiş.

Uzun yıllar İsviçre’de görev yapmış olan sınıf arkadaşım Büyükelçi Gündüz Aktan bakın ne diyor:

“Bütün dünyada insan haklarını ve Ermeni soykırımının tanınmasını güzel güzel savunurken, bu ülkenin birdenbire ikinci Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanyası’yla çok sıkı ilişkileri olduğu, Nazilerin, Yahudi soykırımıyla elde ettikleri altınları İsviçre’de yıkadıkları iki ülke bu işlevini yeni yeni alanlarda sürdürüyor!.. Yahudilerin güvenerek İsviçre bankalarına yatırdıktan paraların üstüne yattığı, savaşta sınırına dayanan Yahudileri ya geri çevirdiği ya da alıp kamplarda çalıştırdığı ortaya çıkmasın mı?”

★★★

Türkiye biraz canlanınca rapor kuşa dönüyor. Ama Avrupa gene de işaret parmağım sallıyor:

Koruculuğu kaldırın!

Bir şey Avrupa istediği için yanlış olmaz… Ama Avrupa istediği için doğru da olmaz!

M. Ali Kışlalı, koruculuğun kaldırılmasını içte dışta isteyenlere geçenlerde beş soru soruyordu:

1- Sistem kaldırılsa, sayıları 70-80 bine ulaşan bu genç Kürt kökenli vatandaşlar ne olacak?

2- PKK 7-8 bin militanı ile ‘Kürtler adına’ mücadele verdiğini iddia ederken, karşısına 70-80 bin Kürt kökenli korucunun çıkmasının anlamı nedir?

3- PKK niçin kendisine 1 numaralı hedef olarak köy korucularını seçmektedir?

4- Koruculuk sistemi kaldırıldığı takdirde, şimdi onların bulunduğu köyler PKK baskısından nasıl korunacak?

5- Cezayir, Vietnam, Malaya gibi ülkelerde, ayaklananlara karşı daima ‘köy korucuları’ türü güçlerin kullanılmış olmasını nasıl açıklarsınız?”

★★★

Üçüncü konu da. Türkiye’deki asker-siyaset ilişkisiyle ilgili.

Komutanlar değişince ordunun tutumu değişir mi? 12 Mart’ta reform isteyen askerler, nasıl oldu da bundan vazgeçtiler?

12 Mart’ta orduda “görüş birliği” yoktu. Reform istekleri, askerler açısından “yaşamsal” değildi.

Ama iki konu var ki, cumhuriyetin kuruluşundan bu yana, ordu için hep “yaşamsal” sayılmıştır.. Ve de ordu içinde her zaman “görüş birliği” oluşturmuştur.

Birincisi… Ulusal birlik ve ülkesel bütünlük.

İkincisi… Laiklik.

Ne Kürtçütüğe karşı ne de dinciliğe karşı ordu içinde görüş ayrılığı vardır. Komutanların değişmesi bu özü hiçbir zaman değiştirmez… Sadece o özden yola çıkarak sergilenen tutumun “biçimini” değiştirebilir.

★★★

PKK… Koruculuk… “İrtica“…

Üç konuda da askerlerin “ileri düzeyde’ sorumluluk üstlendikleri doğru.

MGK’nın anayasamızdaki konumunun… ve Genelkurmay Başkanı’nın, Milli Savunma Bakanı’nın önünde ve üzerinde olmasının, demokratik ülkelerde pek alışılmış bir durum olmadığı da doğru.

Avrupalıların, “Türkiye’deki askeri demokrasidir” demelerinin arkasında bunların bulunduğu da biliniyor…

Ama bilinen bir şey daha var,

Halkın en güvendiği kurum ordu. En güvenmediği de siyasetçiler.

Eğer günün birinde, sivil kadrolarda “güvenilirlik” kazanırlarsa, “sivil demokrasi”nin önündeki engeller de kalkmış olur.

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz