Anasayfa » “Bask Modeli” Öcü mü, Çözüm mü?
Ahmet Taner Kışlalı Yazıları Cumhuriyet Gazetesi Haftaya Bakış Köşe Yazıları

“Bask Modeli” Öcü mü, Çözüm mü?

Yazı Hakkında

Başlık: “Bask Modeli” Öcü mü, Çözüm mü?
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.3)
Tarih: 20 Ekim 1993, Çarşamba

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

“Bask Modeli” Öcü mü, Çözüm mü?

Bazı konular var ki gecikerek değinmek, hiç değinmemekten iyidir.

“Bask modeli” tartışması da öyle.

İspanya’nın Bask terörüne yaklaşım biçimine “mucize ilaç” gibi -ve de sanki yeni bir şeymiş gibi- sarılmak ne kadar yanlış ise.. Konunun tartışılmasına bile tepki göstermek de o kadar aptalca..

(Hele Sayın Çiller’in “Vallahi ben Bask modelini ne bilirim ne de düşündüm” diyecek kadar panik havasına girmesini anlamak çok zor..)

Elbette ki “elektriği yeniden keşfetmeye gerek yok”. Elbette ki “etnik terör” ya da “etnik sorun” ile yıllardır “demokratik” yöntemlerle mücadele eden ülkelerin deneyimlerinden yararlanmalı.

Ama -bunu yaparken- BASK modeli, Korsika modeli, hatta Galler ve İskoçya modelleri arasındaki farkların nereden kaynaklandığı da unutulmamalı.

Her toplum kendi çözümünü, kendine özgü koşulları gözönüne alarak oluşturmak zorundadır. Hiçbir çözüm -o koşulların aynısına sahip bulunmayan toplumlar için- “aynen” geçerli olamaz.

★★★

Güneydoğu Anadolu’nun tersine, Bask bölgesi -terörden önce İspanya’nın en gelişmiş, en varlıklı bölgesiydi. Ayrılıkçı akımlar özendiren nedenlerden birisi de kuşkusuz buydu.

Tıpkı -parçalanmadan önceki Yugoslavya’daki- Slovenya ve Hırvatistan’ın eğitimleri gibi..

Çünkü Hırvatistan ve Slovenya da -Yugoslav Federasyonu içindeki- en gelişmiş, en varlıklı öğelerdi. Kendi ürettiklerinden geri kalmış bölgelere pay aktarılmasını içlerine sindirmiyorlardı.

Daha önceleri de yazdım, yeri geldiğinde de yineledim. Yıllardır devlet, Doğu ve Güneydoğu’ya, yarattığından çok daha fazla kaynak ayırıyor.

Kürt kökenli işadamları, bölgeden elde ettikleri gelirleri gelişmiş bölgelere taşırken devlet tersini yapıyor. Birliği korumak için, bilinçli olarak yapıyor.

Ve toplumun hiçbir kesimi de buna itiraz etmiyor..

Ama Güneydoğu ya “özerklik” verdiğiniz andan itibaren, hiç kuşku yok ki durum değişecektir. Ege’nin, Marmara’nın, Trakya’nın “seçmen”i, “Benim ürettiğimden oraya pay vermeye hakkınız yok” demeye başlayacaktır.

★★★

İspanya ile Türkiye’nin toplumsal yapıları ve koşulları arasında “benzemezlik”ler o kadar çok ki.

Sınırın öteki yanındaki Fransa, “Bask milliyetçiliği”ne hoşgörü ile baktığı sürece.. İspanya “terör”e karşı ne ölçüde başarılı olabiliyordu?

Bir an için, Suriye’nin, Irak’ın, İran’ın, Ermenistan’ın PKK’ya destek vermekten “kesinlikle” vazgeçtiklerini varsayın. Güneydoğu’da “terör”ün boyutları ne duruma gelirdi?

Başka bir nokta..

İspanya’da Basklılar -çok ufak bir kesim dışında- Bask bölgesinde yaşıyorlar. Diğer bölgelerde de durum aynı. Her etnik grup, kendi bölgesinde yaşıyor.

Oysa Türkiye’de, Kürt kökenli yurttaşlarımızın en az yarısı yurdun diğer yörelerine dağılmış durumda.

Yarın Güneydoğu’ya özerklik verseniz ne olur?

Diğer bölgelerin insanları, Kürt kökenlilerin oraları terkedip “kendi sınırlarına” çekilmesini istemeye başlarlar. Almanya’daki “yabancı düşmanlığı”nın bir benzeri gündeme gelir.

Çünkü Kürt kökenliler “yabancı” sayılmaya başlarlar!..

★★★

Hepsi bir yana..

Sayın Çiller niçin harıl harıl “özerklik” modeli arıyor?

“Terör”ü sona erdirmek için.

Bask bölgesine özerklik -diğer 16 bölge ile birlikte- 1979 yılında verildi. ETA’nın siyasal kolu olan Herri Batasuna’nın oyları bu bölgede yüzde 14’e kadar düştü. Ama aynı dönemde terör 10 katına tırmandı..

Fransa’nın sorunu olan Korsika’da da durum aynı.

İnsan hakları güvence altında. Bir tür özerklik verilmiş. Üstelik 240 bin nüfuslu ufacık bir ada 1990 yılında, tüm bu koşullara karşın, o küçücük Korsika’da 28 siyasal cinayet işleniyor ve 197 yer bombalanıyor..

Bütün dünyada “terör uzmanları”nın bildiği bir gerçek var: “Hiçbir ödün teröristi tatmin etmez!..”

★★★

Bugünkü koşullarda Güneydoğu’ya özerklik verilirse ne olur?

“Özerk” yönetim PKK’nın eline geçer. Bölünme süreci hızlanır. Diğer bölgelerde de bir Türk-Kürt çatışması başlar..

Ama özerklik, bu koşullarda ne kadar sakıncalı ise bugünkü yönetim biçimini korumak da o ölçüde yanlış!

Yerel yönetimlerin “yetki ve sorumluluk”ları bir an önce arttırılmalı. İnsanlar kendilerini çevreleyen sorunların çözümüne daha çok katılmalı.. Sorumluluğa daha çok “ortak” edilmeli..

Edilmeli ki suçu devlette arayamasınlar. “Ayrılma”nın çözüm değil, “çözümsüzlük” olacağını görsünler!..

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz