Anasayfa » Batı’nın Niyeti!?

Yazı Hakkında

Başlık: Batı’nın Niyeti!?
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.3)
Tarih: 07 Ağustos 1994, Pazar

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

Batı’nın Niyeti!?

“Ayı ile Yatağa Girmek!” başlıklı yazımın çıktığı sabah, ilk telefon günün erken saatlerinde gelmişti. Dostum Prof. Alpaslan Işıklı‘dan.

Ana düşünceyi gönülden paylaşıyor, ama bir noktada karşı çıkıyordu:

“- Yazıdan, ABD’nin eski düşünün Güneydoğuyu Kürtlerle Ermeniler arasında pay etmekmiş gibi bir anlam çıkıyor. Oysa Sevr’de dayatılmak istenen çözümde
Kürtlere Hakkari. Türklere İç Anadolu bozkırları uygun görülürken, aslan payı Ermenilere ayrılıyordu!.. ”

Sayın Işıklı ‘ya göre “Kürtler, kestaneyi ateşten alan maymun” rolündeydiler. Batı onların dostu değildi, sadece kullanıyordu.

Katılmamak olanaklı mı?

Biraz tarih bilgisi ve biraz soğukkanlılık “Batı’nın niyeti’’ni anlamak için yeterli.. Neden, Ermeni sevgisi mi, petrol sevgisi mi, yoksa sadece “genel çıkarlar’in önceliği mi?

Önemli olan sonuç!

★★★

Sendikacılık uzmanı olan Işıklı ‘ya bir öneri ile gelmişler “Sendika yönetimlerinde Kürt kökenlilere kontenjan ayıralım!” diye.

Bir incelemişler ki, böyle bir şey yapılsa Kürtler zararlı çıkacak!

Türk-İş Genel Başkanı Bayram Meral‘den tek kadın sendikacı Yaşar Seyman‘a kadar, nüfusa oranlarının çok üzerinde Kürt kökenli sendikacı var..

Sevgili Uğur Mumcu da “yüksek yargıçlar” arasında Kürt kökenlilerin çoğunlukta olduklarına dikkatimi çekmişti.. TBMM’de ise yüksek oranda temsil zaten ortada.

Niçin böyle?

Bunun iki nedeni var.

Birincisi: Türkiye’nin en geri kalmış yöresinden çıkan insanların, kendilerini kabul ettirmek, toplumda bir yerlere gelebilmek için daha çok çaba göstermeleri.. Daha
çok dayanışma içine girmeleri..

İkincisi; Anadolu insanının, herhangi bir konuda seçimini yaparken “kökene bakmak” gibi bir alışkanlığının genellikle olmaması.. Ve de Türk hukuk sisteminin, böyle bir ayrıma insanları zorlamaması..

Siyaset aynı zamanda toplumda bir yerlere gelebilmenin ve bir “kimlik” edinmenin de aracıdır! Yörelerinden kopup gelmiş insanların, boşlukta tutunabilmeye çalışan insanların siyasete daha çok ilgi duymaları doğaldır..

İstanbul siyasetine niçin bir zamanlar Karadenizliler egemendi?

Onlar “yerleştikçe” rahatladılar, sorunları ve dolayısıyla da siyasete ilgileri azaldı.. Yerlerini Güneydoğu ve Doğu’dan gelenler aldı.

Toplum; İnsanlarına, yeteneklerine ve birikimlerine göre değil de “etnik köken terine göre bir ayrım uyguladığı zaman, bundan tüm toplum zararlı çıkar Ama öncelikle de azınlıkta olanlar zararlı çıkarlar!..

★★★

Elbette Türkiye’de toplumsal ve siyasal barışın önünde çok ciddi engeller var. En büyük engel de 12 Eylül ürünü “ilkel” anayasa..

Koşabilecek bir toplumun, topallayarak ve koltuk değneğine yaslanarak yürümesinin nedeni, giymeye zorlandığı tek paçalı pantolondur.. Sol paçası olmayan bir pantolon.

Türkiye’de Kürt kökenli okumuşların demokratik sorunları var da işçilerin, memurların, üniversite hocalarının, gençlerin yok mu? Türkiye’de “sol”da yer alan hangi kesim, “eşit” koşullarda “sağ’ın karşısına çıkabiliyor?

Türk demokrasisinin neşter altına yatırılması gerektiği doğruda Batı’nın bu konudaki “iyi niyeti ‘çok kuşkulu!

Batı’nın etki ve desteği altındaki bölgedeki çağdışı rejimlerde niçin en ufak bir özgürlük esintisi bile yok’Batı, topla tüfekle koruduğu Kuveyt’e bile “en ufak” bir demokratikleşme İçin dahi niçin baskı yapmadı ve yapmıyor?

Almanya’daki milyonlarca ülke niçin oy hakkı tanınmıyor? Avrupa’daki yüzbinlerce Türk işçisinden kaç tanesi sendikaların yönetimine katılabiliyor? Niçin “Demokratik Avrupa”nın, altında imzası bulunan belgelere karşın. Türk işçilerinin “serbest dolaşım” hakkı çiğneniyor?

12 Eylül anayasası, Türkiye’nin Amerikan etkisine en çok açık olduğu bir dönemde hazırlanmadı mı?

Batı Trakya Türklerinin siyasal temsilcileri hapse atılırken Batı ‘da ses yok.

Yeitsin “meşru” parlamentoyu topla yıkarken Batı’da ses yok.

Sıra Türkiye’yi parçalamaya yönelik bir harekete gelince. “demokrasi havarisi” Batı da ses çok..

Atatürk Batı’nın desteğiyle değil, Batı’yla savaşa savaşa çağdaşlaşma yolunu açmıştı. Öyle anlaşılıyor ki o yolu izleyebilmek için, bir kez daha Batı ya değil, Batının artık temsil etme iddiasını yitirdiği “insancıl değerler” bakmamız gerekiyor!

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz