Anasayfa » Beşikçi’nin Mektubu…

Yazı Hakkında

Başlık: Beşikçi’nin Mektubu…
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.3)
Tarih: 15 Aralık 1995, Pazar

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

Beşikçi’nin Mektubu…

Düşüncelerinden dolayı yaklaşık 100 yıla mahkûm bir tutukludan.. SBF’den sınıf arkadaşım olan İsmail Beşikçi’den, ekleriyle birlikte 25 daktilo sayfası tutan bir mektup aldım… Hem de dar aralıklarla yazılmış. Bir kızgınlık patlaması olduğu belli.Hakaret ve suçlama dolu.Bir aydının -ve olaya onun gibi bakanların- dramını çok iyi yansıtan bir mektup. Yerim elverse tümünü yayımlamak isterdim. İnsanlar doğrularla yanlışların
nasıl bu ölçüde iç içe girebileceğini görsünler ve üzerinde düşünsünler diye. Ve de “düşünen bir kafa”nın dört duvar arasına sıkıştırılmasının ıstırabını ve yanlışlığını yüreklerinde duysunlar diye!.. Sevgili Beşikçi, “Kürt sorunu” konusunda kendisinden farklı düşünen herkese kızgın… Yaşar Kemal ile Leyla Zana arasında yaptığım ayrımdan özellikle rahatsız olduğu anlaşılıyor. Benim şu satırlarımı, mektubunun girişine almış:

“Yaşar Kemal Kürttür, ama Kürtçü değildir! Birçok Kürt ya da Türk aydını gibi devletle sorunu vardır, ama bölücü değildir! ”

Beşikçi’ye göre;

“Kürt” ve “Kürtçü” ayrımı bir devlet söylemidir. (Oysa Kürt-Kürtçü ve dindar-dinci ayrımını ilk yapan kişi İlhan Selçuk’tur.) Kimin Kürtçü olduğu belli değildir ama,Türkçüler ve ne yaptıkları ortadadır. Güneydoğu’da dağlara taşlara “Ne Mutlu Türküm Diyene” ya da ”Türk Öğün, Çalış, Güven” yazanlar onlardır. Kuzey Irak’ta Kürt çocuklarına okuma yazma öğretirken,tahtaya “Ne Mutlu Türküm Diyene” yazanlar onlardır. Beşikçi’ye göre; “Kemalist ideoloji,Kürtler açısından ırkçı ve sömürgeci bir içeriğe sahiptir. Güney Afrika’da bir zamanlar yaşanan ırkçılıktan çok daha barbardır. Güney Afrika’da ırkçı beyaz yönetim yerlilere şöyle söylüyordu: ‘Siz bize benzemiyorsunuz. Siz bizlerden ayrı yerlerde, ayrı mahallelerde oturun. Otelleriniz, parklarınız, lokantalarınız,okullarınız ayrı olmalı’,Türkiye ise Kürtlere şöyle söylüyor: ‘Sen benimle birlikte ve bana benzeyerek yaşamaya zorunlusun. Kendi dilini,değerlerini unutacaksın (…) 12 Eylül rejiminde, Diyarbakır zindanlarında, Kemalist ilkeler insanlık dışı baskı ve zulmün, işkencenin bir aracı olarak kullanılıyordu.” Ve sıra geliyor, beni “kişisel olarak” suçlamaya:

“… Sizi eleştirenlerin çeşitli cezai yaptırımlarla karşı karşıya kalmaları durumunda, duyarsız olduğunuzu da biliyoruz… Yazarların ağır hapis cezalarıyla, ağır para cezalarıyla bunaltılmaları konularında tek bir satır bile yazmadınız… Kürtler için zaman zaman dile getirilen küçücük iyileştirme projelerine bile şiddetle karşı çıkıyorsunuz. ‘Kürtçü televizyon olmaz’. ‘Kürtçe eğitim olmaz’ diyorsunuz… Zaman zaman devlet terörünü alkışladığınız da oluyor… Siz, dünyada bir eşi daha bulunmayan ırkçı ve sömürgeci bir sistemi ilericilik, solculuk olacak savunuyorsunuz… ‘Kürt asıllı Türk’, ‘Kürt asıllı Arap’, ‘Kürt asıllı Fars’ kavramları hiç yerinde değildir…” Bir.. Beşikçi, Atatürk’ün “Türk” derken, bu topraklar üzerinde yaşayan herkesin ortak bir “üst kimliği”ni kastettiğini, bir ırkı ya da etnik kesimi kastetmediğini bilmiyor ya da anlamak istemiyor. Uluslaşamadan çağdaşlaşılamayacağını Atatürk’ün -bu topraklar üzerinde yaşayan insanlar arasında bir    “biz” duygusu yaratmaya çalışırken- ulus anlayışım,bin yıllık bir “kültür bireşimi” üzerine oturttuğunu.. Kürt, Türk,Boşnak,Çerkez,Arnavut vb.. Anadolu’da var olan 24 etnik kökenin, birer “altkimlik”olarak varlığını sürdürmesinin bununla çatışmasının zorunlu olmadığını göremiyor. Daha bir yıl önce,Le Monde gazetesinin.. Kemalizmin, bir etnik kesimin diğer etnik kesimler üzerindeki baskısı olmadığım, ”demokratik bir bütünleşme ideali “ni yansıttığını savunan başyazısını unutuyor. Kendi düşüncelerine çok uygun bir “Yugoslav modeli”nin, yıkılırken arkasında nasıl bir “insanlık enkazı” bıraktığını unutuyor. Türkiye Kürtlerinin, komşu ülkelerin hepsinden daha demokratik bir ortamda yaşamalarına karşın., “etnik terör”ün niçin onlarda değil de bizde ortaya çıktığı gerçeğine, sorunun dış boyutlarına gözlerini kapıyor… İki… Beşikçi. 12 Eylül’ün Güneydoğu’daki uygulamalarını eleştirirken haklı. Kuzey Irak’taki Kürt çocuğuna “Ne mutlu Türküm” diye okuma yazma öğretilmesini eleştirirken haklı. Hatta devletin bugünkü bazı uygulamalarını eleştirirken de haklı. Ama bunları Kemalizm sanması yanlış… 12 Eylül’ün -Kemalistler dahil- bütün solu ezip geçtiğini,Atatürk’ün hemen tüm kurumlarını kapattığını, “Türk-İslam sentezi” resmi ideoloji yaptığını, devlet bürokrasisinde bile Kemalistlerin dışlandığını görmek istememesi yanlış… Bugün Türkiye’deki demokratikleşmenin, toplumsal barışın ve Güneydoğudaki insanların çok daha insancıl koşullarda yaşamasının önündeki en büyük engelin.. PKK olduğu gerçeğine sırt çevirmesi yanlış!.. Gelelim sevgili Beşikçi’nin hakkımdaki suçlamalarına…Ne -iki buçuk yılda dokuz baskı yapmış olan- “Atatürk’e Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği” başlıklı kitabımın, “Güneydoğu Sorunu” bölümünü okumuş.. ne de Beşikçi’nin, Gerger’in, Alınak’ın, Başkaya’nın katılmadığım düşüncelerinden dolayı mahkûm olmalarındaki yanlışlığı vurgulayan çeşitli yazılarımı. Bana bu konuda teşekkür mektubu yazan Sayın Alınak’ı da, herhalde “resmi ideoloji” yanlısı bir Kemalist falan sayıyor olmalı. Devletin değil ama özel kişilerin “Kürtçe TV ve eğitim” yapmaları yolunun açılmasını yıllardır savunduğumu ise hiç bilmiyor!.. Beşikçi’nin mektubuna üzüldüm… Ama mektubu sabırla okuyup bitirdiğimde, devlete de müthiş bir öfke duydum. Çok değer verdiğim niteliklere sahip olan bir insanı,bu hale soktuğu için!..

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz