Anasayfa » Bir Kurultayın Düşündürdükleri…

Yazı Hakkında

Başlık: Bir Kurultayın Düşündürdükleri…
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.4)
Tarih: 14 Mart 1993, Pazar

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET T ANER KIŞLALI

Bir Kurultayın Düşündürdükleri…

Uğur Mumcu’nun ölümü, niçin, etkileri bugün bile çok canlı olan bir “başkaldırı” duygusu yarattı –özellikle- “orta sınıf”larda?..

Niçin Mumcu?

Çünkü Mumcu, Kemalizmin inançlı, bilinçli ve yürekli bir savunucusu idi.

Niçin Kemalizm?

Çünkü Kemalizm, değişen dünya ve Türkiye koşulları içinde yeniden güncelleşti.

Bir yandan, asıl “evrensel” değerleri Lenin’in değil, Atatürk’ün yakalamış olduğu anlaşıldı. Öte yandan Kemalizmin topluma kazandırdıklarının yitirilmesi tehlikesi belirince, o kazanımların anlamı ve öneminin yeniden bilincine varıldı.

Niçin “orta sınıf”lar?

Çünkü öncelikle onlar, Kemalizm aradan çekilirse boşlukta kalacaklarını hissettiler. Güvencelerinin Kemalizm olduğunu hissettiler.

CHP Kurultayı, bu gerçeğin anlaşılmakla olduğunun işaretlerini verdi.

“Altı Ok”un tek sahibinin CHP olması amacına yönelik önergenin yarattığı coşku düşündürücüydü. Hem CHP Parti Meclisi’ne giren bazı açık ya da yarı-gizli “2. Cumhuriyetçiler” ve onları oraya sokanlar için. Hem de SHP’deki sipere yatmış “Kemalizm karşıtları” için.

Altı çizilmesi gereken bir başka olgu da laikliğin en önemli temellerinden birisi olan “eğitimin birliği” ilkesine kurultay tarafından verilen önemdi. Gerek Sayın Baykal’ın konuşmasında konuya verilen ağırlık, gerek kurultayın o bölüme gösterdiği ilgi, gerekse bu konuda daha
sonra oybirliği ile alınan karar. CHP’nin geleneksel tabanındaki duyarlılığın artarak sürdüğünü gösteriyordu.

Kemalizm yadsınarak Türkiye de sosyal demokrat ya da demokratik solcu olunabilir mi?

Kemalizm yadsınarak Türkiye’de genç kuşaklara heyecan verilebilir mi?

Kemalizm yadsınarak Türkiye’de olsa olsa “sol fraksiyon” olunur. Ama siyasal dengeleri etkileyebilecek ağırlıkta sol bir parti olunamaz!

Taban bu gerçeğin farkında. Ama egzantrik birtakım “solcu Özalcılar (!)dan medet” uman bazı “tavan” öğelerinin varlığı da bir başka gerçek.

Eğer cesaretleri varsa, çıkıp kurultayın önüne “Kemalizmi bırakıp 2. Cumhuriyete bakın” desinler. Yok eğer onu yapamıyorlarsa, gidip ANAP’ın kapısını çalsınlar.

Ve bıraksınlar Türkiye’nin demokratik soluna kötülük yapmayı!

Bir siyasal partinin başarısı, her şeyden önce toplumsal taban ile örgüt yapısı ve ideolojisi arasında tutarlılık olmasına bağlıdır.

CHP’nin geleneksel tabanı orta sınıflardır. Kemalizm de öncelikle bu toplum kesimlerinin ideolojisidir.

Sadece bu tabana dayanmak bile Türkiye solunu bugünkü çıkmazından kurtarır. Siyasal dengeleri etkileyen bir konuma getirir.

O konuma geldikten sonra da sınıfsal çıkarları bu tabanla çatışmayan emekçi toplum kesimlerini kendi bayrağınız alanda toplamanız kolaylaşır. Tıpkı 1970’lerde Sayın Ecevit’in yaptığı gibi.

Çünkü “güç” inandırıcılık demektir!

Tıpkı tutarlılığın inandırıcılık, inandırıcılığın da güç kazandırması gibi.

“2. Cumhuriyetçilik”, ister sağcılık isterse solculuk görünümü altında yapılsın “Özalcılık”tır. Kültür Bakanı’nın “başdanışmanı” olan sosyal demokratların içine sızmış olanlarına kadar bütün “2. Cumhuriyet” yanlıları açık ya da “gizli” birer Özal hayranıdır.

Aradan Kemalizmi çekip aldığınız zaman, partilerin birbirlerinden farkı, Osmanlı Bankası farkı olmaktan öteye gitmez.

Soldaki partilerimiz birtakım azınlık kesimlerini yanlarına almaya çalışmadan önce, Uğur Mumcu’nun arkasından ayakları ya da kafaları ile yürüyen milyonları yanlarına almalıdırlar.

Üstelik bu hem kolaydır hem de kendilerine tutarlık, inandırıcılık ve güç kazandırır.

Ama o milyonları yanlarına almak için açık olmak,herkese mavi boncuk dağıtmaktan vazgeçmek, temel ilkelerden ödün vermemek gerekir.

Ve elbette. Atatürk’ün sağlığında yaptıklarının bekçiliği ile yetinmenin Kemalizm değil “tutuculuk” olduğunu da unutmamak gerekir!

Kemalist olabilmek için Atatürk’ün “izinde değil, yolunda” olmak gerektiğini bilmek gerekir!

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz