Anasayfa » Bir Tartışmanın Eğitsel Anatomisi…
Ahmet Taner Kışlalı Yazıları Cumhuriyet Gazetesi Haftaya Bakış Köşe Yazıları

Bir Tartışmanın Eğitsel Anatomisi…

Yazı Hakkında

Başlık: Bir Tartışmanın Eğitsel Anatomisi…
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.3)
Tarih: 02 Eylül 1998, Çarşamba

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

Bir Tartışmanın Eğitsel Anatomisi…

Yeni Yüzyıl gazetesinin sayfaları, “ibret” verici bir tartışmaya tanık oldu.

Bir yanda tarihçi Prof. Mete Tunçay vardı. Öte yanda da Avukat Şevket Çizmeli .. Tunçay’la Atatürk karşıtlığını sergilediği söyleşi, iki bölüm halinde yayımlandı. Çizmeli’nin yanıtı ise kısaltılarak tek güne sığdırıldı.

Tunçay, Bilgi Üniversitesi’nde dekan. Üstelik Cumhuriyetin 75. yılı nedeniyle TÜBA’nın öncülüğünde düzenlenen uluslararası bir toplantının da yöneticilerinden!

Olay hem içeriği nedeniyle ilginç.. Hem de Sayın Tunçay’ın kimliği ve üstlendiği görevler nedeniyle…

★ ★★

Tunçay’ın “resmi tarih”i yalanlayan savları ve Çizmeli’nin ona verdiği yanıtlar özetle şöyle:

1) Tunçay: Tarih saptırıldı.. Hititlerin, Sümerlerin Türklerle aynı kökenden olduktan ve Orta Asya’daki kuraklık nedeniyle Anadolu ya geldikleri doğru değil.

Çizmeli: Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ‘ın kitabın da yer alan Sümer tabletlerinde açıkça yazılı Atalarının kuzeydoğu yönünden, dağlık bir ülkeden geldiği ve bu göçün nedeninin de kuraklık olduğu vurgulanıyor. Üstelik iklim değişikliği ve göç olayı, birçok Batılı tarihçi tarafından da doğrulanıyor.

2) Tunçay: Atatürk başlangıçta İttihatçı idi,  Cumhuriyet’ten sonra onlardan ayrıldı. Atatürk’ün asker-siyaset ayrımını istemesinin nedeni Enver Paşa kıskançlığıdır.. Atatürk Abdülhamit örneğinden ders alarak orduyu “bir siyasi tehdit teşkil etmemesi için’ çok güçlendirmeden kaçınmıştır.

Çizmeli: Atatürk’ün İttihatçılarla düşünce ayrılığı çok önce başlamıştı. Enver öldükten  sonra da, Atatürk yakın arkadaşlarını siyaset ve askerlik arasında tercih
yapmaya zorladı.. Bir yandan Cumhuriyet dönemin de “militer” bir yapı olduğunu öne sürmek, öte yandan da Atatürk orduya fazla yatırım yapmadı, demek çelişkidir. Kurtuluş Savaşı sonrasında komşularıyla ve tüm dünyayla barış içine giren Atatürk’ün, ülkenin kıt kaynaklarını silahlanmaktan çok kalkınmaya yönlendirmiş olmasını alkışlamak gerekir.

3) Tunçay: İsmet Paşa Enver’in stratejist ve büyük çaplı, Atatürk’ün ise taktisyen ve daha küçük kuvvetlere kumanda eden, Kurtuluş Savaşı gibi küçük muharebeleri kazanan biri olduğuna dair bir gazeteciye demeci var. Enver Sarıkamışta 90bin askerin ölümü ne neden olmuş olabilir; “büyük olmak, haklı ve doğru olmak, yenilmemek demek değildir”

Çizmeli: Ne İnönü Vakfı ve İnönü ailesi, ne de diğer kaynaklar böyle bir bilgiyi doğruluyorlar. İnönü’nün, Enver’le ilgili yargısı “Maceracı ve ihtiraslı yapısı ülkeye çok pahalıya malolmuştur” biçimindedir. Savaşların önemi katılanların sayısı ile değil, sonuçları ile ölçülür. Örneğin İslamiyetin yayılmasında önemli bir aşama olan Uhut Savaşı’nda Müslümanların kaybı 73, müşriklerin ise 23’tür.

4) Tunçay: Mustafa Kemal, Türk tarihinde dini siyasete en fazla alet eden insandır Hacı bayram’ı  ziyaret etmiştir, Birinci Meclisi kurban ve dualarla açmıştır.

Çizmeli: Dini kullanmak olarak masum bir dua gösteriliyor. Başka bir yerde de “kullanacağı başka bir şey de yoktu” deniyor Ama gene de Atatürk “en büyük din istismarcısı” sayılıyor. Bu Menderes, Demirel, Evren ve Erbakan gibi siyasetçilere haksızlıktır.

5) Tunçay: Çerkez Ethem olayı, nizami ordu ile gerillanın mücadelesidir. Kuvayı Milliye gerillaydı. Ethem’in Yunan’la birlikte Türk kuvvetlerine karşı çarpıştığı doğru değildir. Atatürk Nutuk’ta bir kez daha tarihi “tahrif” etmektedir.

Çizmeli: Gerillanın nizamı orduya dönüştürülmesi çabası yanlış mıydı? Ethem’in Yunanlılarla aynı anda ama başka cephelerde Türk ordusuna karşı savaştığı doğru değil mi? Yunan’a iltica ettikten sonra uçaklardan atılmak üzere “beyanname” imzaladığını da bizzat Tunçay’ın kendisi söylüyor. Bütün bunlar “hain”lik değil midir?

6) Tunçay: Mustafa Suphi, Yahya Kahya, Ali Şükrü, Topal Osman… Bu cinayetler zinciri bir hayli karmaşık. Yahya Kahya’yı Cumhurbaşkanlığı Muhafız
Alayı Komutanı öldürmüş.. Topal Osman ise zalim bir çeteci.

Çizmeli: Öldürülme olaylarında üstü kapalı Mustafa Kemal suçlanıyor, ama hiçbir kesin kanıt gösterilmiyor. Mustafa Suphi, Doğu Halkları Kurultayı’nda Enver’e ve İttihatçılara karşı çıkmıştı Onlar tarafından Trabzon’da öldürüldüğünü Attilâ İlhan söylüyor.. Dedem ve dedemin kardeşleri Rum kurşunlarıyla, çiftliklerinde çalışan beş kişi ise Bafra’da vahşice yakılarak öldürüldüler. Topal Osman’ın mukabelesindeki aşırılıklar, olaylann gerçek yüzünü saptırmayı mı gerektirir? Tarihi kim tahrif etmektedir?

★★★

Bilgi Üniversitesi’ne Atatürk’le ilgili bir konferans için çağırılmıştım. Eski dostum Prof. Uğur Alacakaptan‘ı kıramadım ve gittim.. Ama pişman oldum.

Ortam tatsızdı. 0 saatlerde dersleri olan hocaların tutumu daha da tatsızdı..

Aslında bu üniversitenin adının “İkinci Cumhuriyet Üniversitesi” olması gerekirdi diye düşünmüştüm Alacakaptan ve benzer bir-iki “göstermelik” hoca; gerisi tümden aynı çizginin ünlüleriydi…

Sayın Mete Tunçay da o tabloda hak ettiği yeri almıştı.

Bir tartışmanın eğitsel anatomisini sizlerle paylaşmak istememin nedeni de bu zaten. O tabloyu birazcık olsun okurlarım da görsünler diye!..

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz