Anasayfa » “Bozkırdaki Kıvılcım”…

Yazı Hakkında

Başlık: “Bozkırdaki Kıvılcım”…
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.3)
Tarih: 17 Nisan 1996, Çarşamba

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

“Bozkırdaki Kıvılcım”…

Rahmetli Muammer Erten’den dinlemiştim. CHP’de ve hükümette İsmet İnönü’ye yakın olmuştu. Bir yemek sırasında fırsatım bulmuş ve sormuş:

– Paşam, Köy Enstitüleri’ne nasıl kıydınız?

Biraz gerilmiş İnönü:

– Bu benim içimde büyük bir acıdır… Partimin içinden tepkiler geliyordu. Dayanıyordum Ama bir gün Mareşal geldi karşıma; ‘Paşam bu komünist yuvasını ne zaman kapatacaksınız” dedi. Artık yapacak bir şeyim kalmamıştı!

Aslında söz konusu olan,Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü’nün kapatılmasıydı. Böylece Köy Enstitülerine öğretmen yetiştiren kaynak kurutulmuş oluyordu. Köy Enstitülerini tümden yok etme utancı ise Demokrat Parti’nindir. Köy Enstitüleri, gerçekten de “Bozkırdaki Kıvılcım’’ idi. Mahmut Makal’ın aynı adı taşıyan kitabı, o kıvılcımın örnekleriyle dolu. Köy Enstitüleri, köylü çocuklarını, koyu çağa taşıyacak “öncü”ler olarak yetiştiriyordu. Kendi köylerinin öncü öğretmenleri olarak.. Atatürk’ün aydınlanma devriminin öncüleri olarak.. Derslerin sadece yarısı “kültür” dersleriydi. Diğer yarısı ise “tarım”a ve “teknik” konulara ayrılmıştı. Duvarcılıktan marangozluğa, demirciliğe kadar, hemen her konu öğretiliyordu. Demokratik bir eğitim veriliyor. Öğrenciler, okul yönetimini bile serbestçe eleştirebilmekteydiler. Enstitüler, temel ilkeler çerçevesinde kendi eğitim programlarını kendileri yapma olanağına sahiptiler. Arifiye Köy Enstitüsü’ndeki atölyelerden birinde araba yapmak öğretiliyordu. Okulu bitiren her öğrenci, arkadaşlarıyla birlikte yaptıkları bir arabaya kurularak gidiyordu köyüne. En ileri tarım tekniklerini bilen de o gençlerdi.. Köylünün hayvanlarını tedavi etmesini bilen de.. Bedri Rahmi Eyüboğlu,Hasanoğlan Köy Enstitüsünde tanık olduğu bir olayı şöyle anlatıyor:

“Okulun koca baş hayvanlarını barındıran ahırda bir çocuk gördüm. Gece nöbeti ona düşmüş,elinde bir kitap vardı, dalmıştı. Shakespeare okuyordu. Okuduklarını nasıl kavradıklarını da ertesi gün oynadıkları piyeste gördük.”

Peki niçin kapatıldılar? Köylü çocuklarının “ahlak”ını bozdukları ve onları “solcu yaptıkları için (!). O “milli ve manevi değerlerden uzak” yetişmiş gençlerden işte size iki örnek: Mustafa Akın Akseki’nin bir köyünden çıkmış. Aksu da yaptıklarını anlatıyor: “Bataklıklar kurutuldu. Taşlar yakılarak kireç haline getirildi. İnşaat öğretmenimiz Kerim Bey öğretti, temeller kazıldı, inşaatlar başladı. Bir yıl içinde, uygarca barınacak barınaklar tamamlandı. Günde sekiz saat ders, ertesi günü de sekiz saat inşaat ya da tarım işleri yapılırdı. İsmail Hakkı Tonguç baba, her gelişinde bizlerle birlikte horon teper, kazma kürek sallardı” Ve ekliyor: “Okulda her sabah kahvaltıdan önce 20 dakika milli oyunlar oynanır ve çeşitli yörelerden derlenen türküler söylenirdi.” Çifteler Köy Enstitüsü son sınıfında öğrencilere bir Türkçe ödevi verilmişti. Beş yıllık eğitim surecinde nasıl bir değişim geçirdikleri soruluyordu. Hemen tüm öğrenciler benzer şeyler yazmışlardı. Bunlardan birisi de Mehmet Ali Ergül’dü:

“Köyde yapılan haksızlıklara hiçbir zaman göz yummayacağım. Köylüden, köy namına yapılan işler için toplanan paraların yenmesine engel olacağım. Ayda bir köylüyü toplayarak, bu toplanan paraların nereye harcandığı hakkında, muhtar ve azaları hesap vermeye mecbur tutacağım. Parası toplanmış fakat yapılmamış çeşmeleri, yollan, camiyi, halk odasını yaptıracağım.” Ve ekliyordu: “Bunları yaparken, şu hısımmış, şu akrabammış, şu ağa imiş demeden yapacağım. Çünkü, enstitünün bana verdiği vazifede hatır gönül tanınmaz. Bunlarda muvaffak olmam için eksik bir tarafım varsa, o da
tecrübesizliğimdir. Bunu da öğretecek hayattır.” Seyfi Koryürek ile Hayati Tahsin Yılmaz’ın ‘Öğrenci Gözüyle Köy Enstitüleri” kitabında bu satırlardan çok örnekler var. Halk türküleri söyleyip, halay çeken gençler. Köylerine çeşme, yol, köy odası yanında “cami” de yaptırmayı düşünen gençler öğrenen, üreten, özgürce tartışan, dürüst gençler.. Yurt sevgisi ile dopdolu, “idealist” gençler.. Ve o gençleri “ahlâksızlıkla, ‘komünistlikle suçlayan, aydınlık korkusu içindeki bir avuç çıkar sahibi… Birinciler kaybetti, İkinciler kazandı. Köy Enstitüleri kapatıldı, imam okulları yaygınlaştırıldı.

Ve Türkiye bugünlere geldi…

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz