Anasayfa » Bugün Susan Yarın Konuşamaz!

Yazı Hakkında

Başlık: Bugün Susan Yarın Konuşamaz!
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.3)
Tarih: 14 Temmuz 1996, Pazar

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

Bugün Susan Yarın Konuşamaz!

Hep Amerikan filmlerinde görürüz. Nikâh ya da taç giyme törenlerinde, papaz hazır bulunanlara sorar:

– Bir itirazı olan var mı? Varsa ya şimdi söylesin ya da sonsuza kadar sussun!

Şimdi sonsuza kadar susmak istemeyenlerin seslerini yükseltmeleri zamanıdır. Sadece “Türkiye’nin layık olmadığı, olmaması gereken” bu hükümete karşı değil; bugüne gelinmesine katkı yapmış herkese karşı…

O kişiler bugün yaşamıyor olsalar bile!

O kişiler bugün REFAHYOL’un karşısında olsalar bile!

Ve seslerini yükseltmek gereğini duyanlar; kendilerini duyurabilmek için, saflarını sıklaştırmak zorundadırlar… Partilerde aradıklarını bulamıyorlarsa, tüm yurdu artık bir ağ gibi saran ADD’lerde, ÇYDD’lerde buluşmak zorundadırlar.

Normal yöntemler normal dönemler içindir. Artık normal bir dönemde değiliz!

Yabancı bir devlet adamının bir tarihte dediği gibi; “Öylesine koşullar içindeyiz ki; siz siyasetleuğraşmazsanız, siyaset sizinle uğraşacaktır!”

Menderes’ten Demirel’e, Marmaris’teki adamdan Özal’a ve artık insanların çirkin bulmaya başladıkları “sahte sarışın” bayana kadar yarım yüzyıllık aymazlığın atlama taşlarını artık herkes biliyor.

Ne var ki, “Düşmanımın düşmanı benim dostumdur” kolaycılığı ve yanlışlığı bir kez daha gündemde.

Çiller’in ve etek öpücülerinin hiçbir saygınlığı kalmadı. Ama onlara “yuh” çekenler, o da “yuh” diyor diye, örneğin bir Köksal Toptan’ı alkışlıyorlar.

Kuran kurslarını “temel eğitim” kapsamı içine alma çabası gösteren Milli Eğitim Bakanı kimdi?
Seçim bölgesindeki üç buçuk oy için, imam-hatip okullarının laik eğitimin yerini adım adım almasının koruyuculuğuna soyunan Milli Eğitim Bakanının adı neydi?..

Hele bir de ANAP’ı ve sayın önderini alkışlayanlar var.

O ANAP değil miydi, yerel yönetimlerde RP’nin kuyruğu işlevini gören? Atatürk’ün adını taşıyan cadde isimlerinin değiştirilmesine oy veren?

O ANAP değil miydi, TBMM’de anayasanın laiklikle ilgili bazı hükümlerinin değiştirilmesi için RP ile görüşbirliği içinde olan?

O ANAP değil miydi, kadın eli sıkmayan kaymakamlarla kadroları dolduran bir Abdülkadir Aksu’yu İçişleri Bakanı yapan?

Sayın Mesut Yılmaz değil miydi, bugün RP’nin payandası olan BBP’yi Meclise taşıyan? Sayın Yılmaz değil miydi, Gökhan Maraş’ların, Agâh Oktay Güner’lerin kafataslarını Kültür Bakanlığı’nın başına geçiren?

Ve de -daha dünkü ANAYOL hükümetinin başbakanı olarak- imam okullarının orta bölümlerini, sekiz yıllık temel eğitimin dışında tutma savaşı veren?

Bunları görmeyenler ya da unutanlar, geçmişten hiçbir şey öğrenmemişler demektir. Bugüne niçin gelindiğini anlayamamışlar demektir!

★★★

Kimse kendini aldatmasın: Ne faşizm İtalya’ya bir günde geldi ne de Nazizm Almanya’ya!

Hitler, komünistleri toplarken, sosyal demokratlar sustular… “Onlar da fazla ileri gitmişlerdi” diye.

Hitler, sosyal demokratları toplarken, liberaller sustular… “Meydan bize kalıyor” diye.

Hitler, liberalleri toplarken zaten artık konuşacak kimse kalmamıştı!..

Peki yalancılık, çıkarcılık, yolsuzluk ve karşı-devrimciliğin bu çirkin nikâhı karşısında ne yapmalı?
Tavır takınmak için, bir sürü sakat çocuğun doğmasını mı beklemeli?

Yanıt, Atatürk’ün bir sözünde gizli:

“Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır ve o satıh bütün vatandır!..”

Zaman laikliği, demokrasiyi, çağdaşlığı, özgürlüğü; yani Kemalizmin attığı temelleri karış karış, göğüs göğüse savunmak zamanıdır!

Demokrasi zor kazanılır, kolay yitirilir. Ve tarih, kendinden ders almayanları asla affetmez!

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz