Anasayfa » Büyük Düşünüp Küçük Davrananlar
Ahmet Taner Kışlalı Yazıları Cumhuriyet Gazetesi Haftaya Bakış Köşe Yazıları

Büyük Düşünüp Küçük Davrananlar

Yazı Hakkında

Başlık: Büyük Düşünüp Küçük Davrananlar
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.4)
Tarih:  23 Haziran 1993, Çarsamba

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

‘Büyük’ Düşünüp, Küçük Davrananlar!

Karabağ’ı yitirmiş.. Öz topraklarının bir kesimini Ermeni işgaline terk etmiş.. Ordusunu, sivil yönetimini kuramamış.. ‘Atatürkçü’ Cumhurbaşkanı başkentten kaçmak zorunda kalmış.. Yeniden Rus güdümüne girme yolunda bir Azerbaycan..

Edilen ‘büyük’ laflara bakarak Türkiye’yi gözlerinde büyütmüş.. Almanya’dan İsrail’e kadar birçok ülkenin Türkiye’den daha yoğun ekonomik ilişkiler içine girdiği Türkiye’ye yolladığı binlerce öğrencisinin ‘düş kırıklığı’ içinde olduğu (bir bölümünün geri dönmeyi düşündüğü) Orta Asya ülkeleri.

Vance-Owen Planı’nı beğenmeyerek yola çıkmış.. Güvenli bölgeler bile oluşturulamamış.. Müslümanların neredeyse tamamen dışlandığı, Sırplarla Hırvatlar arasında paylaşılma aşamasına gelen bir Bosna-Her-sek..

Güvenlik Konseyi’nin beş sürekli üyesinin, Türk tarafına karşı ‘açıktan’ tutum takındığı.. Ankara hükümeti’nin bir yılgınlık içinde ‘havlu atmaya hazır’olduğu izlenimini verdiği.. KKTC’nin hemen hiçbir ‘karşılık’ almadan ‘vermeye’ zorlanır duruma getirildiği bir Kıbrıs..

İşte, ‘böyyük’lerimizin ‘Türk Asrı” olacağını davul- zurna ile ilan ettikleri 21. yüzyıla yaklaşırken ‘manzara-ı umumiye’ bu!

* * *

Türkiye -KKTC’yi saymazsak- her bakımdan kendisine en yakın soydaş toplum olan Azerbaycan’ı, ayakta tutmak, demokratik bir çizgide ilerlemesini kolaylaştırmak için ne yaptı?

Niçin -Elçibey’in tüm feryatlarına karşın- düzenli bir ordu oluşturulması için ‘ciddi’ bir destek vermedi?

Niçin, laik-demokratik Türkiye’yi model olarak benimseyenlerin yıpratılması pahasına, Ermenistan’a yardımın bir ‘devlet siyaseti’ olarak önem taşıdığı izlenimini doğuran inişli çıkışlı bir yol izlendi?

Niçin, Ermeni saldırıları karşısında Türkiye’nin bir şey yapamayacağı inancı yaratılarak Azerbaycan ‘adeta’ Rusya’nın kucağına itildi?

Niçin, Elçibey yönetimi için çok önemli olduğu bilindiği halde, 250 milyon dolarlık Eximbank kredisi bile bir türlü transfer edilemedi?

Niçin Elçibey’e, yetenekli, deneyimli ve yeterli ‘danışmanlar’ yollanmadı?

Azerbaycan’ın, Türkiye’nin yeni uluslararası dengelerdeki yeri ve ağırlığının belirlenmesi açısından bir ‘mihenk taşı’ olduğu bilinmiyor muydu?!..

* * *

İsyancı ‘albay’ Suret Hüseyinov, aslında subay falan değil. (Zaten Sovyetler Birliği döneminde, Azeriler bilinçli olarak ‘silahlı güçler dışı’ tutuldukları için buna olanak da yoktu) Fabrika müdürüyken bağımsızlıktan sonra teğmen yapılmış. Şimdi de Stalinci komünistlerin ve KGB’nin desteğinde, belirli bir ‘plan’ın uygulayıcısı durumunda…

Türkiye’nin ‘aczi’nin, Azerbaycan’ı bu noktaya getireceğini tahmin etmek için falcı olmaya gerek yoktu.

Üstelik, Elçibey’e karşı ‘Rus yanlısı’ bir darbenin gelmekte olduğu konusunda Türkiye, -Batılı bazı devletler tarafından da- ‘ısrarla’ uyarılmıştı.

Ama ‘ürkek’, ‘bekle gör’ü seçen, kişilikli olduğu kolaylıkla savunulamayacak bir çizginin, böyle bir-iki uyarı ile değişmesi olanaklı mı?

“Adriyatik’ten Çin Denizine kadar” büyüklük taslayan; Turancılık ile ünlenmiş siyaset adamlarını alıp Orta Asya’larda caka satan; Azerbaycan adım adım işgal edilirken ‘sabrımız taşıyor’ diye gözdağı veren de bizdik. Sonra çaresizlik içinde boyun büküp, “Güç kullanmamız söz konusu değil ” diyen de..

Ermenistan sınırına -daha olayların patlak vereceği anlaşıldığında- yeni birlikler göndermek, Azerbaycan ile ‘savunma işbirliği anlaşması’ yapmak gibi adımları bile atmaktan çekinen de bizdik.

Nahcivan’ın konumunu ve toprak bütünlüğünü güvence altına alan ülkelerden birisi olduğumuz halde, büyük bir telaşla bunun bize ‘askeri müdahale’ hakkı vermediğini açıklayan da…

* * *

Daha birkaç ay önce şöyle yazmıştım;

“Türkiye’nin bugün Azerbaycan’da olanlar karşısındaki ‘acıklı’ çaresizliği iki hatanın bedelidir. Kendisine ‘büyük hedef ‘ koyup ‘küçük’ davranmanın, bir.. Caydırıcılıktan ‘cayma’nın, iki…”

Belki biraz duygusal davranarak eski parti ve hükümet arkadaşım Hikmet Çetin’i dışarıda tutuyor ve Türkiye’nin, bugün, ‘pısırık’ bir  Demirel-İnönü çizgisinin bedelini dış dünyada ağır ödediğini düşünüyorum!..

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz