Anasayfa » Cehalet ya da İhanet Bitmedi ki, Savaş Bitsin!
Ahmet Taner Kışlalı Yazıları Cumhuriyet Gazetesi Haftaya Bakış Köşe Yazıları

Cehalet ya da İhanet Bitmedi ki, Savaş Bitsin!

Yazı Hakkında

Başlık: Cehalet ya da İhanet Bitmedi ki, Savaş Bitsin!
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.4)
Tarih: 16 Ocak 1994, Pazar

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

Cehalet ya da İhanet
Bitmedi ki, Savaş Bitsin!

En ilginç yeni yıl kutlaması, bu yıl Suudi Arabistan’dan geldi. Türkiye’de uzun yıllar kalmış yabancı bir dostları:

“Buraya mutlaka gelmelisin. Atatürk’ün Türkiye için yaptıklarının değerim bin kez daha iyi anlayacaksın. Atatürk gözünde bin kez daha büyüyecek.”

Oysa Türkiye’de yaşarken Atatürk’ün öneminin abartıldığını düşünüyordu.

Satırları bana Sayın Ertuğrul Dayıoğlu’nu anımsattı.

Manisa’nın bu ünlü belediye başkanı da bir zamanlar Kemalizme karşıydı. DP’den gelen bir çizginin hep içinde ve yerel olarak önünde yer almıştı.

Günün birinde Tunus’u gördü. Cezayir’i yaşadı. Ve herkesi Atatürk’ün diktiği bayrak altında mücadeleye çağırmaya başladı.

Üstelik ne Tunus ne de Cezayir bir şeriat devleti idi. Suudi Arabistan’daki gibi bir ‘din polisi’ yoktu. Ramazanda Türk işçilerinin şantiyeleri basılıp, çaydanlık sıcak mı soğuk mu diye denetlenmiyordu.

Suudi Arabistan’dan gelen mektup, Fransa’dan gelen bir başka mektupla ve 30 DYP’li milletvekilinin ünlü mektubuyla çakıştı.

Fransa’da oturan Sayın Ali Taş bugünkü düzenin ‘tek alternatifi’nin İslam olduğuna inanıyor ve şöyle diyor:

“Demokrasi aldatmacasını asla kabul edemeyiz. Demokrasi, Allah’ın susturulup(!). insanların sez hakkına sahip bulunduğu bir sistemdir. Müslüman, laik, demokratik olamaz. Kainatı yaratan Allah’ın, bir devleti idare etmekten aciz olmadığına inanıyorum.”

Bana, ‘zevkleri yok eden ölümü’ sıkça düşünmemi salık veren Sayın Taş hemen ekliyor: “Fikrinize saygım yok ama fikirlerin özgür bir ortamda seslendirilebilmesinden yanayım.”

İyi güzel de demokrasi ‘aldatmacası’nın kabul edilmediği bir düzende, ‘özgür bir ortam’ nasıl olacak?

İran’daki gibi mi? Suudi Arabistan’daki gibi mi?

Ya da daha iktidara gelmeden ‘Batı müziği plak ve kasetleri’ni yasaklayan satanları ölümle tehdit eden Cezayir İslamcılarının kafalarındaki gibi mi?

Yoksa bu savunuları, Aziz Nesin’ e ve Sivas’taki 37 canlı ‘meşale’ye tanınan benzeri bir özgürlük mü?

DYP’nin 30 sayın milletvekili de Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın “;Şeriat yasaktır” sözüne bozulmuşlar.

Sayın Özden’e yolladıkları mektupta, önce ‘şeriat’ı övüyor ve insanları yüceltmeyi amaçladığını savunuyorlar. Sonra da Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in İslam, ‘Demokrasi ve Laiklik’ adlı kitabından alıntılar yapıyorlar.

“Türkiye laikliği dinsizlik olarak anlamış, yanlış tatbikatlar yapmıştır. Din ve vicdan hürriyetinin bir rahatsızlık vesilesi sayılması kadar yanlış bir şey düşünemiyorum…”

Bir ‘yanlış’, Cumhurbaşkanı’nın ağzından çıkınca ‘doğru’ mu olur?

Sayın Cumhurbaşkanı’nın söyledikleri büyük bir ‘iftira’dır!

Türkiye, hiçbir dönemde, laikliği dinsizlik olarak anlamamıştır Laiklik yanlıları, hiçbir zaman, din ve vicdan özgürlüğünden rahatsız olmamışlardır.

Bu topluma kötülük edenler laiklik yanlıları değil, laikliği ‘dinsizlik’ olarak karalayanlardır. ‘Din ve vicdan özgürlüğü’ maskesi altında başkalarının inançtan üzerinde baskı kurmaya çalışanlardır.

Ve ettikleri ‘yemin’e bile saygı göstermeyerek, laiklik karşıtlığını TBMM ye kadar sokanlardır.

Anayasa Mahkemesi Başkanı ise anayasanın şeriata kapalı olduğunu söylerken sadece bir gerçeği dile getirmiştir.

Eğer anayasanın ‘şeriat’ düzenine açık olduğunu ya da açık olması gerektiğini savunan milletvekilleri varsa, onların da Sayın Özden kadar ‘açık’ ve ‘yürekli’ olmaları gerekir!

Atatürk ve laiklik düşmanları aslında özgürlük istemiyorlar. Kendileri gibi düşünmeyenlerin özgürlüklerini ellerinden almak istiyorlar.

Geçenlerde ölen Fransa’daki milyonlarca Müslümanın manevi önderi Şeyh Abbas söyle demişti: “Mustafa Kemal haklıydı! O cehalete karşı savaştı. İslam’a karşı değil.”

Cehalet (ya da ihanet) bitmedi ki savaş bitsin!

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz