Anasayfa » CHP Gerçekten Hükümette mi?

Yazı Hakkında

Başlık: CHP Gerçekten Hükümette mi?
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.3)
Tarih: 11 Haziran 1995, Pazar

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

CHP Gerçekten Hükümette mi?

Üçlü ideolojik ayrım, giderek netleşiyor.

Dinciler, Kürtçüler ve numaracı cumhuriyetçiler,
ortak düşmanda birleştiler: “Atatürk’e de hayır, Kemalizme de”

Altıoklu bayrakla- altındaki tüm ihanetlere karşın; Atatürk ile Kemalizmi bir bütün olarak benimseyenlerin sayısı da giderek çoğalıyor. Kazandırdıklarını ytirme tehlikesi arttıkça, Kemalist devrimin yaşamsal önemini kavrayanlar da artıyor.

Geriye kalıyor, “Atatürk’e evet, Kemalizme hayır!” diyenler.

Bu süreç içinde yitiren onlar!

Çünkü tutarsızlar… Menderes’ten Demirel’e, Özal’dan Evren’e, bugünkü bunalımın asıl sorumlusu da onlar!

★★★

Sokaktaki adamın bile miras hakkına dokunulamazken, 12 Eylül’de Atatürk’ün miras hakkı çiğnendi.

Atatürk’ün demek olarak kurduğu Türk Dil ve Tarih kurumları -hukuka aykırı olarak- devletleştirildi
Atatürk’ün vasiyeti ile onlara bırakılmış olan miras gelirlerine -hukuka aykınrı olarak- el konuldu. (“Hukuka aykırı “lıkları ben söylemiyorum; Anayasa Mahkemesinin Sayın Başkanı söylüyor!)

Yerlerine de aynı adları taşıyan, kukla iki “devlet dairesi” oluşturuldu.

Ve 12 Eylül ün atadığı, çoğunluğu “Türk-İslam sentezi” ideolojisine bağlı memurlar eliyle Atatürk’e ihanet sürdürüldü… Dil Kurumu, Atatürk’ün dil devrimine ihaneti görev edindi. Tarih Kurumu da Atatürk’ü
küçültmek amacıyla tarihin tersyüz edilmesinin seyirciliğine ve bazen de onaycılığına soyundu.

Türk Tarih Kurumu’nun eski üyelerinin çoğu, bu durumu içlerine sindirdiler. Ya miras paylaşımından pay aldıkları için ya da kendilerini güçsüz ve yalnız hissettiklerinden sustular.

Ama “gerçek” Türk Dil Kurumu susmadı!

Eski üyelerin çoğu bir araya geldi. Ve “Dil Derneği ” adı ile “yeniden” doğdu. Son Başkanı Prof. Şerafettin Turan’ı “yeniden” aynı göreve getirdi.

“Atatürk’ün kurumu” adına layık olduğunu kanıtladı,

“Dil Devrimi”ni sürdürdü… “Dil Bayramı” sürdürdü…

Ve Atatürk’ün partisinin adını alan bir partinin iktidar ortağı olduğu sırada, bir dilekçe verdi hükümete. “Kamu yararına demek” niteliği kazanmak istedi.

Yani “doğal hakkının çok küçük bir bölümünü talep etti

Dil Derneği’ne geçenlerde gelen kısa yanıtta şu satırlar yer alıyor:

Söz konusu demek tüzüğünün 3. ve 4. maddelerinde özetlenen amacı, bir kamu kuruluşu olan Atatürk Kültür Dil ve Tarih Kurumu tarafından ilmi ve
akademik kurum ve kuruluşlarla işbirliği halinde daha detaylı gerçekleştirildiğinden, anılan derneğin talebi şimdilik uygun görülmemiştir.

Uygun görmeyen devlet memuru ise İçişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Muharrem Göktayoğlu adlı “zat-ı muhterem”.

Ve bunu, CHP’nin hükümet ortağı olduğu bir sırada yapmakta da hiçbir sakınca bulmuyor.

Peki Türkiye’de bir İçişleri Bakanlığı varken, polislerin üyesi olduğu demek ya da vakıf yok mu? Orman Bakanlığı varken ormancıların; üniversiteler varken öğretim üyelerinin üye oldukları dernekler, vakıflar yok mu?

Bunların çoğu da “kamu yararına demek” değil mi?

★★★

Yaklaşık dokuz yıl önce, Sayın Demirel’e sormuştum:

Türk Dil ve Tarih kurumlan, Atatürk’ün vasiyetiyle yaşayan özel hukuk kurumlarıydı. Devletleştirilmiş olmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yanıtı netti:

Onlar normal zamanın tasarrufları değildir. Kapalı rejimde yapılmış olan tasarruflar tartışılmalıdır. Ben tartışılmadan yapılan tasarrufların tümüne karşıyım!

Bugün Demirel Cumhurbaşkanı CHP hükümette. Ve özelleştirme isterisi herkesi sarmış durumda.

Ama Atatürk’ün devletleştirilmiş, zorla el konulmuş “özel” kurumlarını yeniden özelleştirmeyi gündeme getiren bile yok!

Devletin mamurları, o kurumlara “kamu yararına demek” niteliği bile tanımıyorlar.. CHP’nin hükümette olmasını bile iplemiyorlar!..

★★★

Türkiye’yi bu duruma RP getirmedi!

Atatürk ve Kemalizm düşmanı “kutsal ittifak’’ da getirmedi!

“Atatürk’e evet, ama Kemalizme hayır” diyen ikiyüzlüler getirdi!

Asıl acıklı olan, “Kemalizmi tarihe gömmek” heveslisi bazı isimlerin, hem de CHP bayrağı altında bakanlık koltuğunda oturuyor olmalarıdır… İmamı öyle olan cemaatten ne bekliyorsunuz?

Bakanı “öyle” olan bir CHP’nin, DYP’nin müsteşar yardımcısının da “böyle” olmasına diyecek bir lafı kalır mı?

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz