Anasayfa » Demirel, YÖK ve Ötesi…

Yazı Hakkında

Başlık: Demirel, YÖK ve Ötesi…
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.16)
Tarih: 05 Temmuz 1992, Pazar

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

Demirel, YÖK ve Ötesi…

Üniversite rektörlerinin seçimi ile ilgili yasa, kimya deneylerindeki turnusol kâğıdının işlevini gördü. Sayın Demirel’in ve çok Sayın DYP’nin bileşimini, yani gerçek niteliğini unutanlara hatırlattı…

Başlarında ünlü bir ırkçı, anti-laik, demokrasi karşıtı kişinin bulunduğu 20 kadar DYP milletvekili, koalisyon protokolünün çiğnenmesi amacıyla muhalefet ile işbirliği yaptılar.

Üniversitenin yeni rektör ve dekanlarının belirlenmesini, bir kez daha YÖK’ün ve Sayın Özal’ın ellerine teslim ettiler.

Hem de bunu sürpriz olarak değil, adım adım, göstere göstere gerçekleştirdiler.Önce ilgili komisyonda, arkasından da -günler sonra- Meclis Genel Kurulu’nda…

Pekiyi Sayın Demirel, “geliyorum” diye kendini adeta ilan eden bu tehlikeyi önlemek için ne yaptı?

“Bu. bizim partimizin taahhüdüdür” diye Meclis’te YÖK’ü devredışı bırakmak için oy verilmesi amacıyla DYP’de “grup kararı” mı aldırdı?

Bilerek partisinin aday listelerinin başına geçirdiği ünlü faşistleri, -komisyondaki oyunlarından sonra- karşısına çekip; “Kendinize gelin, verdiğimiz sözlere, koalisyonun inanılırlığına ve partimizin doğrultusuna gölge düşürmeyin” mi dedi?

•••

Hayır, Sayın Başbakan bunların hiçbirini yapmadı, ama
tam ünlü oylamanın yapılacağı gün. Yavuz Donat’a şunları
söyledi:

– “Nazar değmesin, tek parti hükümetinden farkımız yok.
Meclis’te farklı oy verilmesi ayn bir konu. Amerika’da bir
konu Meclis’e geliyor. Bakıyorsunuz iktidar partisi milletvekillerinden yarısı oy vermemiş, muhalefet milletvekillerinin de yarısı oy vermiş. Batı da bu böyle yürüyor Türkiye de alışacak bunlara. ”

Kulaktan dolma bilgi ile edildiği belli bu sözlerdeki yanlışlıkların hangisini düzelteceksiniz! Amerika dışında bunun örneğinin olmadığını mı? Amerika’nın partiler sistemi ile Türkiye’deki partiler sistemi ve koşulların hiçbir benzer yanı bulunmadığını mı? Eğer ona gerçekten de “alışılırsa “, Türk siyasal sisteminin tamamen felç olacağını mı?…

Ama önemli olan o yanlışlıklar değil…Önemli olan,o
sözlerin altında yatan niyet!…

Önemli olan, SHP’yi kendi elindeki bir kukla durumuna
düşürecek olan mantık!..

•••

Elbette ki koşulların değişmesi ölçüsünde, insanların
düşünce ve davranışlarının değişmesi doğrudur, doğaldır
ve sağlıklıdır.

Ama o insanların, hangi koşulların etkisiyle değişime
uğradıklarını unutmamak da bugünkü kişilikleri hakkında
yanlış bir kanıya sahip olmamak için gereklidir.

Örneğin Sayın Demirel. bir zamanki anti-laik tutumundan ne zaman “kısmen” vazgeçti? Laikliğin önemim kavradığı zaman mı, yoksa anti-laik oyları korumasına olanak kalmadığını gördüğü zaman mı?

Örneğin, “Hani, kitle örgütleri anayasanın neresinde yazıyor?” mantığından katılımcı demokrasinin yararı düşüncesine; işçi hakları karşıtlığından, sendikal haklar savunuculuğuna ne zaman geldi? İnandığı zaman mı,yoksa büyük kentlerin oylarını almadan iktidar olamayacağını anladığı zaman mı?

Örneğin 12 Eylül’e ne zaman karşı çıktı? Ertesi gün mü,
yoksa 12 Eylül’ün kendisini de bitirmek niyetini keşfettiği
gün mü?

Darbeden tam bir yıl sonra 5 general tüm partileri kapatırken bile Sayın Ecevit’in “ortak bildiri” yayımlama önerisini acaba niçin kabul etmedi?

20 Ekim seçimleri öncesinde alanlarda, “sosyal demokrat” nutuklar atarken, acaba aday listelerinde eski faşistlere niçin özel bir özen gösterdi?

…Bunları unutmamak yetmez! Meclis’teki son oylamada, DYP’li sağ uç kanada en büyük desteğin ANAP’tan
geldiğini de unutmamak gerekir!..

Bunlar unutulmamalı ki ANAP’a ve DYP’ye verilmiş olan
eski CHP oylarının yeniden “yuva “ya dönmesinin önemi
bir kez daha anlaşılsın!

Bunlar unutulmamalı ve her fırsatta yeniden hatırlatılmalı ki ANAP ya da DYP’de serap gören bazı gençler ve okumuşlar ayılsınlar!

Ve bunlar unutulmamalı ki CHP çatısı altında yeniden
büyüyebilme şansını, kişisel hesaplar uğruna heba edecek davranışlara kimse cesaret edemesin!..

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz