Anasayfa » Demokratik Sol mu? Sosyal Demokrasi mi?
Ahmet Taner Kışlalı Yazıları Cumhuriyet Gazetesi Haftaya Bakış Köşe Yazıları

Demokratik Sol mu? Sosyal Demokrasi mi?

Yazı Hakkında

Başlık: Demokratik Sol mu? Sosyal Demokrasi mi?
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.16)
Tarih: 07 Haziran 1992, Pazar

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

Demokratik Sol mu? Sosyal Demokrasi mi?

Demokratik Sol deyiminin yüksek sesle ilk kullanılışı, 1970 yılı kasım ayına rastlar. İstanbul’da CHP Gençlik Kolları tarafından düzenlenen “Birinci Demokratik Sol Düşünce Forumu”nda, parti dışından üç konuşmacı vardı: Rahmetli Şevket Süreyya Aydemir, İsmail Cem ve ben.

Oysa, üniversitelerdeki CHP eğilimli gençler, o ana kadar “Sosyal Demokrasi Dernekleri Federasyonu” bayrağı altındaydılar.

Sanıyorum “Demokratik Sol” deyimi seçilerek, daha geniş bir kesimin tartışmanın içine çekilmesi amaçlanmıştı. Belki Demokratik Sosyalizm demek daha doğruydu; ama toplumun önemli bir kesimi sosyalizm ile komünizmi eşdeğerli sayıyordu.

Ben orada da, 1974’te Ankara’da yapılan “İkinci Demokratik Sol Düşünce Forumu”nda da aynı şeyi savundum:
“Demokratik Sol, sosyalizm ile liberalizmin tarihsel bir sentezidir!”

Liberalizm, burjuvazinin gereksinmelerini karşılayan bir ideoloji olarak doğmuştu. “Yasalar önünde eşitlik” ve özgürlük ilkeleri böylece evrenselleşmişti. Sosyalizm de yaşamını emeği ile sağlayanların gereksinmelerini karşılamaya yönelikti. Emekçilerin en büyük gereksinmesi ise “para” idi. Liberalizmin getirdiği özgürlükler ancak
sahip olunan ekonomik olanaklar ölçüsünde bir anlam taşımaktaydı.

Özgürlük uğruna toplumsal adaletten, ya da toplumsal adalet uğruna özgürlükten vazgeçmenin sağlıksızlığını tarih gösteriyordu. İşte “özgürlük içinde sosyal adalet'”demek olan demokratik sol bu nedenle tarihsel bir sentezdi.

Ama savunduğum tez partinin sağ kanadının şimşeklerini üzerime çekmeme yetmişti.

★★★

Tarihsel evrim içinde bazı komünist partilerin “Sosyal Demokrat” adı altında doğmuş oldukları doğru. Avrupa’daki hemen tüm sosyal demokrat partilerin Marksist kökenleri var.

Ama bugün “Sosyal Demokrasi” dendiği zaman, akla hemen “sosyalizm ve demokrasi” gelmiyor mu? Yani artık evrenselleşmiş olan Sosyal Demokrasi kavramı da sosyalizm ile liberalizm arasındaki bir sentez değil mıdır?

İster sosyal demokrat isterse demokratik sol diyelim, ikisinde de Marksizmden esinlenmiş bazı öğeler olduğunu nasıl yadsıyabiliriz? Marksist analizlerdeki gerçek payını ve o gerçek payının Batı da giderek gerçek demokrasinin oluşmasına yaptığı katkıyı nasıl görmezden gelebiliriz?

Marksist rejimlerin iflas etmiş olması, Marksizmin getirdiği her öğenin yanlış olduğu anlamını taşımaz ki!

Liberalizm, derebeylik düzenine bir tepki idi. Sosyalizm, liberalizmin “karşı-tez”ini oluşturdu Adına ne derseniz deyin demokratik sosyalizm ise onların ikisini de aşan, ikisinin doğrularını birleştiren ikisinden de ileri bir oluşumdur. Tarihsel evrimin çağımıza getirdiği son aşamadır!

Her türlü toplumsal ayrıcalığa karşı oluşu nedeniyle daha soldadır. Ve toplumun en geniş kesimim siyasete etkin bir biçimde katmak istemesiyle de daha demokrattır.

Demokratik sol ya da sosyal demokrasi, toplumda ayrıcalıkları bulunmayanların ideolojisidir!

★★★

Sayın Ecevit’in, demokratik sol nitelendirmesini sosyal demokrasi etiketine tercih etmesinin iki nedeni var. Sosyal demokrasinin Marksist kökenleri ve demokratik sol deyiminin eski CHP tarafından resmen benimsenmiş oluşu.

Yukarıda da açıklamaya çalıştığım gibi, bana göre birinci nedende çok haklı sayılmaz. Üstelik Italyan Komünist Partisi’nin de Demokratik Sol Parti adını aldığı bir dünyada yaşıyoruz. Solun demokratik kesimlerinin, kendilerini Marksizmden tamamen soyutlama amacıyla özel çaba içinde olmaları için hiçbir ciddi gerekçe yok.

Ama Ecevit’in “Demokratik Sol” deyimini tercih ederken gösterdiği ikinci neden haklı! Madem ki CHP yeniden doğuyor; eşitler arasında seçim yaparken, kendi geçmişine uygun düşeni benimsemesinden daha doğal bir şey olamaz!

İkinci neden haklı olmasına haklı da.. Acaba bu konuyu, temel bir ayrılık öğesiymiş gibi ortaya koymak doğru mu?

Yalın bir biçimde söylemekte yarar var: Solun demokratik kesimleri, kıyısından köşesinden girdikleri hükümetlerde, Vahdettin severlerin desteklendiği Milli Eğitimlerin sorumluluğunu paylaşmak istemiyorlar. Güçlenmek ve ülke siyasetinde doğrudan ağırlık kazanmak istiyorlar.

Güçlenmek için de birleşmek istiyorlar!

Sayın Ecevit’ten bekledikleri; benzeyenleri farklı kılıflar giydirerek ayırması değil!. Benzemeyenleri, CHP’yi kullanmak isteyenleri dışarıda tutması.

Olabildiğince çok kişiyi, olabildiğince geniş bir kesimi, ortak bir çizgide buluşturması!..

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz