Anasayfa » Dışarıdan İçeriye…

Yazı Hakkında

Başlık: Dışarıdan İçeriye…
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.3)
Tarih: 14 Haziran 1998, Pazar

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

Dışarıdan İçeriye…

Uçak bulutların üzerinde Kopenhag’a yaklaşırken, elimde Cemal Kutay’ın “Atatürk Olmasaydı” kitabı vardı. Kapağın arkasındaki bir harita ilişti gözüme.

İsimler Latince yazılmıştı. Çizgilerin ilkelliği, haritanın çok eski olduğunu gösteriyordu.. Adına baktım: ‘Turcicum Imperium”.

Yani “Türk İmparatorluğu”.

Osmanlı İmparatorluğu değil de Türk İmparatorluğu!

Ve rahmetli bir cumhurbaşkanımızın yakınmasını anımsadım:

– Atatürk doğru yapmış yapmasına da. Keşke kurduğu devletin adını Türkiye Cumhuriyeti koyacağına, Anadolu Cumhuriyeti koysaydı. Böylece Kürt kökenliler başta olmak üzere hiçbir yurttaşımızın alınması için bir neden kalmazdı…

Sanki Anadolu da yaşayanlara “Türk” adını koyan Atatürk’müş gibi.

Acaba Mozart niçin ünlü bestesinin adını “Türk Marşı” koydu da “Osmanlı Marşı” demedi dersiniz?

Danimarka’nın da artık bir Atatürkçü Düşünce Derneği var (Bedri Bilginoğlu’nun ve bir avuç inançlı arkadaşının çabalarıyla…)

Beş milyon nüfuslu bir ülke.. Kırk bin Türk.. Ve dincılik-ırkçılık akımlarının gelişmesi karşısında artık bir şeyler yapılması gerektiğim düşünen bazı yurttaşlarımız.

Ülkenin ikinci büyük Kenti Aarhus’daki toplantıda ilginç bir soru geliyor:

– Alevilik bir ulusun adı mıdır?

Bugün Anadolu’da Arap kökenli Alevi de var.. Kürt kökenli de, Türkmen kökenli de..

Aleviliğin bir ulus değil inanç olduğu, “mezhep” olduğu açıkken, böyle bir soru acaba niçin sorulur?.. Belli ki, birileri de “Alevi milliyetçiliği”kışkırtması peşinde.

Çünkü Anadolu Alevisi, Cumhunyetin kuruluşundan bu yana hep Atatürk’ün yanında olmuş.. Etnik kökeni ne olursa olsun!

Kürt kartının giderek etkisini yitirmesi, Türkiye üzerine oyun oynayanlar başka kartlar aramaya itiyor.. Tıpkı “Ermeni kartı” gibi.

Kopenhag’daki Büyükelçimiz Turan Morali zeki bir diplomat. Türkiye’ye yaklaşımın geçen sonbahardan bu yana nasıl değişmiş olduğunu anlatıyor.

PKK propaganda broşürlerinin papağanlığını yapan bir Danimarka yok artık.

Niçin?

Çünkü iyi kötü anlamışlar ki, Kürt ayrımcılığına verilen destekle ulaşılabilecek hiçbir yer yok!.. Ne Türkiye bir adım gerilemek niyetinde, ne de PKK, bir adım daha öteye gidebilecek güçte.

Ama sorun o noktada bitmiyor. Beki de başlıyor.

Kürtçü, Ermenici ve hatta “dinci” kendini Batı kamuoyuna anlatıyor. Türkiye ise yeterince anlatamıyor.

Danimarka’daki Kültür Ataşemiz Cevdet Kocaman bir sanatçı. Bulunduğu ülkenin dilini, kültürünü çok iyi biliyor. çünkü öğrenimini orada yapmış. Ayrıca da geniş bir çevresi var.. Ve de etkili.

Almanya’dan İsveç’e kaçar… Türkiye, o ülkelerde öğrenim görmüş, iyi yetişmiş bir “basın ataşesi” ağı oluşturmak zorunda. Hatta belki de bunu, orada doğmuş “ikinci kuşak” Türklerden yapmalı..

Ülkeyi iyi tanıyan.. Dilini, kültürünü iyi bilen.. O ülkenin insanları karşısında bir “eziklik duygusu” taşımayan.. Türkiye’ye yönelik saldırılan, bire bir ilişkilerle “anında” yanıtlama görevim üstlenmiş.. Ve de Ankara’dan sürekli olarak “sağlam bilgilerle” desteklenen bir “savaşçı ağı “nadir gereksinmemiz.

★★★

Almanya’dan Danimarka’ya. Fransa’dan Avustralya’ya.. Karşı karşıya olduğumuz önemli bir olgu var.

Yurtdışında yerleşmiş olan yurttaşlarımız arasında “tepki kimlikleri”  gelişiyor. özellikle de dinci ve ırkçı kimlikler.

Kendini dışlayan ve hatta aşağılayan bir baskın kimlik karşısında “savunma kimlikleri”nin oluşumu kaçınılmazdır. Tıpkı bir kalkan gibi. Futbolda şansının olmadığını anlayanın güreşe önem vermesi gibi bir şey.

Öyleyse, yurtdışında yaşayan Türkler için, dinsel, ulusal ya da etnik kimliğe “abartılı bir biçimde” sarılmanın dışında bir seçenek yok mudur? Avrupalıya ters düşmeden, ikinci sınıf konumuna kendi kendim hapsetmeden.
“Ben sana eşitim” anlamını taşıyabilecek başka bir kimlik yok mudur?

Vardır!

Atatürk’ün Anadolu insanına kazandırdığı “çağdaş insan” kimliği.. Batı’ya karşın Batı’nın düzeyine ulaşma istencine sahip bir kimlik.

Dinine saygılı, ama laik.. Ulusal değerlerine bağlı, ama insancıl. Kökeninden kopmamış, ama evrensel.. Geçmişiyle onur duyan, ama ulusların eşitliğini savunan.

Yurtdışındaki sayısız dinci ve ırkçı derneklerin karşısına ADD’leri,. ÇYDD’lerin çıkmasının anlamı ve önemi işte buradadır. Onların da katkısı ile, eğer böyle bir “ikinci kuşak” kazanabilirsek. Kazanan sadece onlar olmaz, aynı zamanda Türkiye olur!

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz