Anasayfa » Doğruları Alt Alta Yazmak!

Yazı Hakkında

Başlık: Doğruları Alt Alta Yazmak!
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.4)
Tarih:  30 Mayıs 1993, Pazar

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

Doğruları Alt Alta Yazmak!

Beklenmedik, sizde “isyan” ettirecek kadar tepki uyandıran bir olayla mı karşılaştınız; yapabileceğiniz en doğru şey, elinizdeki verileri önce -bir mantık süzgecinden geçirerek- alt alta sıralamaktır.

Olabildiğince duygusallıktan uzak. Olabildiğince serinkanlı bir biçimde..

Neyin yapılıp neyin yapılmaması gerektiği, bu tablo dan -kendiliğinden- çıkar

1) ‘Bingöl kıyımı’ndan önce Güneydoğu da durum nasıldı?

Halk rahatlamış ve umutlanmıştı Bölgeden göç durmuştu. Durma noktasına gelmiş olan ekonomide bir canlanma başlamıştı

Halk PKK’ya ‘sırt çevirmiş’ti. Böylece de bu örgüte verilen desteğin -büyük ölçüde- ‘baskı ve korku’dan kaynaklandığı ortaya çıkmaktaydı.

Hükümet, ordu ve kamuoyu, bir barışçı çözüm takviminde birleşmişti: Önce -silahlarını bırakanlar için- af, sonra olağanüstü halin kaldırılması, arkasından bölgedeki yatırımların hızlandırılması ve ‘kültürel haklar’

2) Olayın nedenleri üzerinde ne gibi yorumlar yapıldı?

Abdullah Öcalan: “Önce PKK’nın partiye dönüşmesine izin verilmelidir Ondan sonra Kürt halkına yönelik demokratik haklar ve reformlar gerçekleştirilmelidir.
Yoksa, şu aşamada af bizi bitirir. TC işe tersinden başlıyor ve af yoluyla bizi tasfiye etmeye çalışıyor.”

PKK sözcüleri: “Türk devleti ateşkesi değerlendirmedi. Bölge halkının istekleri doğrultusunda adımlar atmadı. Bu olay bir uyarıdır.”

Bölge Valisi Ünal Erkan: “Örgüt, ateşkes ilan ettiğini söylediği günden bu yana 230 dolayında eylem yaptı 1992 Nevruzu’ndan sonra yürüttüğümüz operasyonları
bu yaz da sürdürürsek, örgütü tamamen bitiririz.”
(PKK’nın “ateşkesi” bir “taktik” olarak benimsediği; kendisine yönelen darbeyi önlemek ve derlenip toparlanmak amacıyla kullandığı kanısında.)

3) Bölgenin temsilcileri ve basın nasıl bir tutum takındı?

Hemen tüm basın ve etkili yazarlar, soğukkanlı ve “sağduyulu” bir tutum takındılar Olayın, barışçı çözüm sürecini durdurmaya yönelik bir kışkırtma olduğunu savundular.

“Oyuna gelinmemesi” gereğinin altını çizdiler.

Buna karşılık, ne HEP’li milletvekilleri ne de bölge halkını temsil etme iddiasında olanlar, insanlık dışı olayı gerçekleştirenleri “açık ve kesin” bir dille suçlamaya yanaşmadılar

HEP Şırnak Milletvekili Selim Sadak, “PKK terörünü kınamıyorum” dedi. Kemal Burkay,  Avrupa Parlamentosu önünde bir “PKK sözcüsü” gibi konuştu.

Tepeden tırnağa silahlı katillerin, tutsak alınmayıp öldürülmeleri üzerine, -her defasında- kıyameti koparan “insan hakları savunucuları”, bir kez daha ölüm sessizliğine büründüler

Ve Emin Çölaşarı giderek artan bir tepkiyi köşesinde şöyle dile getirdi: “Dünyanın hiçbir parlamentosunda o devlete ve millete düşman olan milletvekili yok. Olamaz
da. Ama bizde var.”

‘Bingöl kıyımı’nın olası sonuçları belli.

PKK’ya karşı hazırlandığı halde, ‘ateşkes’ ile ertelenen büyük ‘askeri darbe’ içte ve hatta dışta ‘yasallık’ kazandı PKK’nın ve “Kürt hareketi”nin Avrupa’daki destekçileri çok güç durumda kaldılar

Bölge halkının umutları, “bir başka bahara” ertelendi.

Ordu ve kamuoyundaki sertlik yanlıları güçlendi.

PKK içindeki ve yandaşları arasındaki “görüş ayrılıkları” sivrileşmeye başladı…

Olay, devletin etnik terör” karşısında ne yapması gerektiğini ‘apaçık’ortaya çıkarmıştır.

Hâlâ “silahlı çözüm” peşinde olanların umutlarının kırılması için ne yapılması gerekiyorsa yapılmalıdır.. Ama öte yandan da silahı bırakıp dağdan inecek olanlara.
“umut kapısı” ardına kadar açık tutulmalıdır..

‘Af’ın PKK’yı ne kadar korkuttuğu, dolayısıyla da ne kadar ‘doğru’ olduğu anlaşılmıştır Affı da içeren “barışçı çözüm süreci’ni ertelemek, devlet açısından “oyuna gelmek” olacaktır!

★★★

Gerçek ortada!

Artık PKK, Güneydoğu halkını temsil etmiyor; Apo da PKK’yı.

Bölge halkı, sadece olumsuz koşullar nedeniyle “talihsiz” değil Kendi adına ortaya çıkanlar açısından da talihsiz.

“Kürt aydınları”. Mustafa Kemal’le değil İngilizlerle işbirliğini tercih etmişler: Kurtuluş Savaşı na desteği aşiretlere bırakarak bölgenin Ortaçağ’dan kalma yapısının sürmesine dolaylı katkı yapmışlardı

Şimdi de insanlık dışı eylemlere bile “açık ve kesin” karşı çıkamıyorlar

Halkını karanlıktan aydınlığa çıkarmaya önderlik etmek yürek ister “Işık” görünmüşken bile gerçekleri söylemekten çekinenlerin ise halklarına önderlik etme iddiaları olamaz!

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz