Anasayfa » Ekmekçi’den Anılar

Yazı Hakkında

Başlık: Ekmekçi’den Anılar
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.3)
Tarih: 28 Mayıs 1997, Çarşamba

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

Ekmekçi’den Anılar

Bir güzel insandı Mustafa Ekmekçi.

Gazeteciliğimin ilk yıllannda tanıdığım.. yurtdışına
öğrenime giderken -en değer verdiğim gazetecilik
araçlarımı- ilk daktilo makinem ile ilk fotoğraf makinemi sattığım.. eşi Aldoğan Hanım aracılığı ile giderek uzak bir hısımlık bağı bile oluşturduğum… Cumhuriyet’te komşuluk yaptığım; bir güzel insandı.

Ani ölümler, ölenler için iyi, yakınları için kötüdür. Bir
dakika önce vardır, bir dakika sonra yok. O darbe insanı çok sarsar… Oysa hastalık, yaşlılık gibi nedenlere bağlı ölümler bir anlamda, beklenilen ölümlerdir. Bilinçaltınız sizi bir ölçüde de olsa böyle bir sona hazırlamıştır.

Ekmekçi, ağır hastaydı. Durumu umutsuzdu. Ama
gene de o kötü habere hazır değildik… Duyunca, yazmakta olduğum yazının altına birkaç satır eklemenin ötesinde bir şey yapamadım… Biraz zaman geçmesini bekledim.

★★★

Yalın, dürüst, açık sözlüydü… Basında çok saygın
bir yeri olmasına karşın, her zaman ölçülü ve saygılıydı.

Samimi ilişkilerimiz vardı. Çocuklarımız küçükken
bana zaman zaman takılırdı:

“-Biliyor musun, iyi solcuların iki kızı olur… Baksana: benim de iki kızım var, senin de iki kızın var, Mümtaz Soysal’ın da..”

Arkasından gevrek bir kahkaha atardı.

Ama -tüm samimiyetimize karşın- hükümette yer
aldığım dönemde, bana bir kez bile “sen” dememişti.

Bir gün, makam arabası ile giderken yolda yürümekte olan Ekmekçi’yi gördüm. O da beni görmüştü. Saygı ile selamlayıp yoluna devam etti… Durup, buyur ettik.

Arabada şoför ve koruma polisinden başka kimse yoktu. Ama onların önünde de aynı saygılı tavrı sürdürdü…

Milliyet’te çalıştığı dönemle ilgili bir anıyı, M. Ali Kışlalı gülerek anlatırdı.

Pazar günleri kimse nöbet tutmak istemezmiş. Ama
Ekmekçi, gönüllü olarak çalışırmış pazarları… Telefonu açar, zamanın önemli devlet adamlarından Ferit
Melen’le uzun uzun sohbet edermiş. Ve Melen ikide
bir uyarırmış:

“- Ekmekçi bak, bunlar aramızda kalacak… Yazmak
falan yok!”

Ve ertesi günü sözlerinin Milliyet’te haber olduğunu gören Melen, telefona sarılıp Ekmekçi’yi ararmış. Ama Ekmekçi pazartesi günleri izinli… Salı sabahı gelip de olayı öğrenince, gevrek kahkahalarından birini daha atarmış:

“- Ne var yahu bunda, sakıncalı bir şey yok ki!..”

Hafta sonuna kadar olay unutulurmuş. Ve pazar günü gelince Ekmekçi gene çevirirmiş Melen’in telefonunu. Gene hoş sohbet. Gene aynı “yazmamak kaydıyla” uyarısı. Gene pazartesi günü Melen, Milliyet’te haber.

Ekmekçi’den başkası olsa, Melen herhalde telefonuna yanıt bile vermezdi. Ama Ekmekçi’de “şeytan tüyü” vardı. Rahatlığı, iyi niyetliliği ve sevecenliği, karşısındakini de rahatlatıyordu.

Çok farklı siyasal çizgiden kişilerle aynı içtenlikli
ilişkiyi kurabilmişti.

★★★

Ekmekçi Köy Enstitüsü mezunu falan değildi. Ama
öylesine içtenlikle savunurdu ki herkes O’nu öyle sanırdı.

Emin Özdemir’e, Köy Enstitüleri ile ilgili olarak yaptığı bir konuşmadan sonra Akşehir’de birisi şöyle demiş:

– Sizinle aynı kökenden olan ünlü bir köşe yazarı da aynı şeyleri söylüyor… Mustafa Ekmekçi de…

Özdemir gülümsemiş:

– Bazı insanlar kökendeş olmadan da aynı duygu ve düşüncelere sahip olabilirler…

Bunu ilettiği zaman, Ekmekçi yerinden kalkmış ve alnından öpmüş Emin Bey’i.

★★★

Emin Özdemir’in çok değerli yapıtlarından birisi de
“Yazınsal Türler”le ilgili. Gazete köşe yazılarını sınıflandırırken bir an Ekmekçi’nin yazılan gelmiş aklına.

– Onları hangi sınıfa koymalı?

Uzun uzun düşündükten sonra Ekmekçi’nin yazıları için özel bir isim bulmak gereğini duymuş: “Özyaşam Öyküsel köşe yazılan”… Ve Ekmekçi bunu okuyunca, gevrek kahkahalarından birisini daha atmış:

– Yahu bunca yıldır yazıyorum; yaptığımın ne olduğunu bana sen öğrettin..

★★★

Her zaman sakin, her zaman güleryüzlü, her zaman sabırlıydı.

Ta ilk gazetecilik yıllarından beri, odasından konukları hiç eksik olmazdı. Bütün okurları O’nun için bir dosttu. Ankara’ya gelince uğramadan edemezlerdi.

Bazen birbirini tanımayan insanlar O’nun odasında tanışır, tartışırlardı… Ve o yüzündeki tebessümü hiç eksik etmeden telefonlarını eder, yazısını yazar, ara sıra da konuşmalara katılırdı…

Mustafa Ekmekçi özel bir insandı… Güzel bir insandı.

Yaşamımızdan bir güzellik daha eksildi. Bir sevgi daha uçtu..

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz