Anasayfa » Gemi mi Kötü, Kaptan mı?

Yazı Hakkında

Başlık: Gemi mi Kötü, Kaptan mı?
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.3)
Tarih: 26 Haziran 1998, Cuma

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

Gemi mi Kötü, Kaptan mı?

Belirli bir marka araba düşünün.

Ingiltere’de iyi gidiyor. Almanya’da, İtalya’da, İsveç’te
falan iyi gidiyor. Ama sıra Türkiye’ye gelince işler karışıyor.

Sık sık arıza yapıyor.. İçindekileri gece yarısı yolda bırakıyor.. Sağa sola çarpıp duruyor.

“Bu arabada iş yok, değiştirmek gerekir” mi dersiniz?

Yoksa oturup düşünür müsünüz:

– Yahu bu araba oralarda niçin sorun çıkarmıyor da, bizde
çıkarıyor? Acaba kabahat arabada mı, yollarımızda mı, yoksa bakımını yapanlarda ve sürücülerimizde mi?

★★★

Yol mu?

Sürücü mü?

Gemiyi birçok kez kayalara toslatmış olan deneyimli kaptanımıza sorarsanız kabahat yolda.. Ona göre, o araba o ülkelerin yollarına göre yapılmış.
Bizim ülkenin yollarına gereken araba başka.

Nasıl bir araba?

ABD’nin otoyollarında fiyakasından geçilmeyen bir araba!

Peki sormazlar mı:

– Kardeşim sen bizim yollarımızın Avrupa’dakiler kalitesinde olmadığını söylüyordun..
Amerika’daki yolların kalitesi daha da iyi olduğuna göre,
orada iyi giden arabayı bize nasıl tavsiye edebiliyorsun?

Olay aynıyle vaki!

Sayın Demirel kafaya başkanlık sistemini takmış bir kere. . Kendisi için bir şey istiyorsa “namert”.. Haşa!

Ama, sadece ABD’de iyi işleyen. Geri kalmış ya da gelişmekte olan ülkelerde hep diktatörlüğe yol açmış olan.. “Başkanlık sistemi “nin Türkiye’ye (ve de kendi niteliklerine) “cuk” oturacağına inanıyor.

★★★

Sayın Demirel’in rejimle ilgili temel önerileri neler?

Bir.. Cumhurbaşkanını halk seçsin.

İki. Cumhurbaşkanının yetkileri arttırılsın.

Üç.. Bütün seçimlerde “dar bölge”, iki tur ve çoğunluk sistemi uygulansın.

Bütün öneriler gelip, halkı ikiye ayırmaya dayanıyor.

önce “Başkan”ı isteyenler, istemeyenler.. Sonra “sağda
olanlar, solda olanlar”.. Ve azınlıkta kalana hiçbir temsil
hakkı yok..

Üstelik de, seçilenin yetkileri arttırılmış olarak!

Hoşgörü ve uzlaşma geleneği yeni yeni oluşmaya başlayan bir toplumda bu ne anlama gelir? Toplumsal barışın temellerine dinamit koymak!

“Cephelere ayrılacak bir toplum. Ve belki de “ciddi” bir
siyasal temsil olanağından bir süre yoksun kalacak olan bir “sol”..

Amaç bu mu?

Siyasal istikrar böyle mı sağlanacak?

★ ★★

Devletin ve siyasetin yozlaştığı bir bunalımı yaşıyoruz.

Değiştirilmesi, düzeltilmesi gereken çok şey var.

Siyasal partilerin yapısı.. Seçim sistemi.. Toplumsal taban
ile onu temsil edenler arasındaki çarpıklık.. Küçük suçların
cezalandırılıp, büyük suçların ve suçluların cezasız kalması.,
vb.

Liste uzun..

Önemli olan şu: Var olan ve işlemeyen yanları çok iyi görülen sistemi düzeltmek mı daha kolay? Yoksa hiç denemediğiniz, özelliklerinize de uymayan
bir sistemi, sıfırdan başlayarak oturtmaya çalışmak mı?

Özal da “Başkan ” olmak istiyordu. Olsaydı ne olurdu?

Türkiye Körfez Savaşı’na girip, daha da büyük kayıplara
uğrardı.

Yirmi yıl önceki Demirel “Başkan “ olsaydı ne olurdu?

“İrtica” tehlikesi bugünkünün iki katına çıkardı. Türkiye iç savaş ile diktatörlük arasında seçim yapmak zorunda kalırdı..

Menderes., Özal.. Çiller.. “Eski” Demirel..

Uno kullanmasını beceremeyene TIR teslim edenlere, sadece “deli” derler!

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz