Anasayfa » Güçlü Lidere Evet, Tek Adama Hayır!
Ahmet Taner Kışlalı Yazıları Cumhuriyet Gazetesi Haftaya Bakış Köşe Yazıları

Güçlü Lidere Evet, Tek Adama Hayır!

Yazı Hakkında

Başlık: Güçlü Lidere Evet, Tek Adama Hayır!
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.4)
Tarih: 1 Eylül 1992 Salı

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

Güçlü Lidere Evet, Tek Adama Hayır!

Ecevit “CHP (Geçici olarak) gelip DSP’ye katılsın” anlamına gelen önerilerini ağır ağır okuduktan sonra gözlüklerini çıkardı. DSP Genel Başkanlık odasında bulunan bir avuç gazeteci-yazar şaşkındı.

Şaşırmakla kalmayıp yüzü allak bullak olan, sapsarı kesilen bir kişi vardı. Ecevit’in sağında oturuyordu. Aylardır siyasal danışmanlığını yapıyor, özel yaşamı dışında, hemen her anını DSP Genel Başkanı ile geçiriyordu.

Ama bu önerilerden Sayın İsmet Solak’ın da haberi yoktu.

Tam bir “şok” geçiren DSP milletvekillerinin de haberi yoktu.

Parti yöneticilerinin çoğunun da haberi yoktu.

Sayın Ecevit, sadece kendisi açısından değil, partisi açısından, CHP açısından, hatta tüm Türk siyasal yaşamı açısından son derece yaşamsal önemdeki kararı, büyük bir olasılıkla evinin dört duvarı arasında almıştı.

★★★

Lider elbette ki çok önemli.

İdeolojik farklılıklar azaldıkça liderin önemi daha da artıyor. Benzerler arasında seçim yapanlar, tercihlerini liderin kişiliğinden etkilenerek kullanıyorlar.

Partinin diğerlerinden farklılığını vurgulayacak mesajları kitleye iletmede en büyük rol liderin.

Liderin inandırıcı, güven verici olması, partiyi inandırıcı ve güven verici kılıyor.

Ama güçlü bir lider de sadece liderlik işlevini yerine getirir. Ne örgütün eksikliğini doldurabilir, ne de kadroların.

Toplumsal tabanı yansıtacak bir örgüt; topluma güven verecek yetenekli-birikimli kadrolar; hiçbir beyin ve insan gücünü devre dışı bırakmayacak parti içi barış ortamı…

Bunlar olmadan, etkili lider de olmaz!

Parti içi barışın olabilmesi de partinin tüm olanaklarından -tüm beyin ve insan gücünden- yararlanabilmesi de ilçe yönetiminden merkez yönetimine kadar, her düzeydeki seçimlerin “orantılı temsil” sistemine göre yapılmasına bağlıdır.

Böylece, birkaç oyla saf dışı kalmayacağını bilen herkes, her grup daha rahat diğerlerine karşı daha saygılı hareket edecektir. Başarı, karşısındakini ezmeye değil, ona göstereceği hoşgörü ve uzlaşmaya bağlı kalacaktır.

Bu, sadece güçlü bir kadronun oluşmasını sağlamaz, aynı zamanda liderin gücünü de pekiştirir. Lider, partideki güç dengesini yansıtan bir tavanda, hiçbir grubun diğerlerini yok sayamayacağı bir ortamda, daha büyük bir hareket serbestisine kavuşur. Çünkü hiçbir grup, parti organlarında, lideri kendi istekleri doğrultusunda davranmaya
zorlayacak ölçüde ağırlık kazanamaz.

Ama lider de “ortak akıl”ın olanaklarını bir kenara itip, her kararı tek başına alamaz!

★★★

Sayın Ecevit neden çekiniyor?

CHP’nin parasız kalmasından, CHP daha toparlanamadan erken seçime gidilmesinden. Ve de, parti içinde bir “hizbin” fazla ağırlık kazanıp, kendisini geçmişteki gibi zorlamasından..

CHP’nin “geçici de olsa” gidip DSP ya da SHP ile birleşmeyeceği belli. Ama DSP “her olasılığa karşı” varlığını bir süre daha korurken Ecevit’in CHP de görev alması için hiçbir engel yok.

“Orantılı temsil”e göre oluşacak bir merkez yönetimi ise “hizip egemenliği” olasılığını gündemden kaldırır.

Günü geldiğinde de DSP varlığına son verip CHP’ye katılır. Bu yapıdaki bir CHP karşısında, SHP’nin de varlığını uzun süre koruması beklenemez…

Sayın Ecevit, beklenmeyen çıkışı ile kendisini sevmeyenleri sevindirdi, sevenleri üzdü.

Siyasal hasımlarına umut verdi. Bir zamanlar “umut” olduğu kitlelere ise umutsuzluk.

Ama o önerileri, köprüleri atmak için değil de gerçekten tartışılması için yaptıysa, kapılar henüz kapanmamış demektir.

Ecevıt’siz bir CHP, elbette ki yoluna bir handikapla başlar. Ama CHP’ye rağmen varolmakta direnen bir DSP de Ecevit’e rağmen tabanını korumakta çok zorlanır!..

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz