Anasayfa » Güneydoğu’dan İki Farklı Yaklaşım…
Ahmet Taner Kışlalı Yazıları Cumhuriyet Gazetesi Haftaya Bakış Köşe Yazıları

Güneydoğu’dan İki Farklı Yaklaşım…

Yazı Hakkında

Başlık: Güneydoğu’dan İki Farklı Yaklaşım…
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.4)
Tarih: 23 Ağustos 1992, Pazar

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

Güneydoğu’dan İki Farklı Yaklaşım…

Bir grup Kürt kökenli aydın adına Sayın Tarık Ziya Ekinci’nin yaptığı açıklama, ne yazık ki yeterince dikkati çekmedi:

“Şiddete dayalı çözüm yöntemleri hem Kürtlere hem Türklere büyük zarar vermiştir. Şiddet hiçbir sorunu çözmeyecektir.. Kürt dili ve kültürü üzerindeki baskıların kaldırılması için mücadele edeceğiz. Kürtler kendi kimlikleriyle siyasal partiler dahil, istedikleri gibi örgütlenebilmelidir.”

Açıklama, “Demokratikleşme İçin Kürt Aydın İnisiyatifi” adına yapılıyordu.

Hareketin içinde yer alanlar, PKK’nın gölgesinde kalmanın, hangi kökenden olursa olsun, bu topraklarda yaşayan tüm insanlara ve öncelikle de Güneydoğu halkına karşı “tarihsel” sorumluluklarını arttırdığının bilincinde olmalıydılar.

TİP’in genel sekreterliğini yaptığı dönemden beri kendisine uzaktan saygı duyduğum Tarık Ziya Ekinci’nin dile getirdiği düşüncede iki temel öğe bulunuyor:

Çözümü şiddette aramanın yanılgısı.

Ve sorunun çözümü açısından, kültürel hak ve özgürlüklerin taşıdığı önem.

Şiddetin şiddeti doğurduğu ve bunun bir kısırdöngü yarattığı açık. Ama -çıkış nedeni ne olursa olsun- PKK saldırıları sürdükçe, devletin kullandığı şiddetin toplumda büyük ölçüde meşruluk kazandığı da açık.

Kürt kökenli aydınlarımızın amacı demokratik çözüm arayışı olduğuna göre, öncelikle kamuoyunu etkilemek ve bunun için de inandırıcı olmak zorundalar.

Genel ifadelerle şiddete karşı çıkmak ise inandırıcı olmak için yeterli değil.

Biz, devleti protesto etmek için kapanan kepenklerin, kırılarak açılmasındaki büyük yanlışlığı vurguluyoruz. Ama yıkılan sağlık ocakları, yakılan yol makineleri karşısında bile bölge aydınlarının seslerini yükseltmemeleri karşısında da düş kırıklığına uğruyoruz.

Hadi karakola yapılan saldırıyı kınamaktan çekiniyorsunuz. Hadi okul yakılırken, belki bunu eğitimin içeriği ile açıklamaya çalışıyorsunuz. Belki bebeklerin, kadınların yaşlıların öldürülmesini “gözdağı” ya da bir tür “kan davası” diye düşünüyorsunuz.

Ama yöre insanına götürülmek istenen sağlık hizmetine, ulaşım hizmetine engel olunması karşısında isyan duygularınız hiç mi kabarmıyor?

Kimin yüzünden Güneydoğu’daki fabrikaların kapısı kilitli? Kimin yüzünden, halk yatağını yorganını toplayıp bölgeyi terk ediyor?

Gelelim açıklamadaki ikinci öğeye.

Ben, sorunun oluşumunda temel etkenin kültürel baskılar olduğuna inanmıyorum. Ama kültürel baskıların kalkması gerektiğini de savunuyorum.

Eğer PKK terörünü yaratan kültürel baskılar olsaydı, kültürel kimliğe en çok önem veren ve dolayısıyla da en bilinçli kesimlerden başlaması gerekirdi.

Yani bölgede yaşayan insanlardan değil, büyük kentlerde yaşayan Kürt kökenlilerden.

Eğer durum tersi ise sorunu yaratan temel etkenin kültür değil, nesnel yaşam koşulları olduğunu kabul etmek zorundayız.

Daha önce de yazdığım gibi, kültürel yasaklar kalkmalıdır. Ama devletten, kültürel farklılıkları güçlendirecek kurumları bizzat oluşturması beklenmemelidir!

Güneydoğu sorunu ile ilgili ikinci bir demokratik yaklaşım da yurtdışından geldi.

Merkezi İsviçre’de bulunan Kürt Hukukçular Birliği’nin Başkanı Avukat Sayın İsmet Şeref Vanlı da, olaya bakış açısını ve çözüm önerilerini “Özgür Gündem” gazetesinde yazdı.

Yazısı, son derece dikkatli, insanları incitmemeye özen
gösteren bir biçimde kaleme alınmıştı. Sorunun nedenlerine oldukça gerçekçi bir biçimde yaklaşılmıştı. Ama çözüm modeli gerçekçi değildi.

Türkiye’de iki resmi dil olmasını, iki topluma dayalı bir siyasal sistemin kurumasını öneriyordu…

Kurtuluş Savaşı sırasında İngiliz atına oynayan ve Mustafa Kemal’e destek olmayı aşiretlere bırakan Kürt kökenli aydınlar, bu kez olsun treni kaçırmamalılar!

Geçen defaki tarihsel yanılgıları, Güneydoğu’daki feodal yapının ömrünün uzamasına hizmet etmişti. Eğer bir kez daha yöre halkına doğru önderlikte gecikirlerse, terörle geçen her günün vebaline katılmış olurlar.

Demokratik önderlik, sadece demokratik öneriler yapmakla gelmez. Demokratik öneriler, ancak gerçekçi ve inandırıcı oldukları ölçüde yandaş toplar ve yaşama geçerler!

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz