Anasayfa » Hangi Parti? Kafalar Karışık 

Yazı Hakkında

Başlık: Hangi Parti? Kafalar Karışık
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.3)
Tarih: 26 Kasım 1995, Pazar

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

Hangi Parti? Kafalar Karışık

Özellikle geniş bir okumuş kesimde kararsızlık var… Hangi partiye oy vermeli? Hiç milletvekili çıkarma şansı olmasa da “sosyalist” bir partiyi mi seçmeli? Yoksa sandık başına gitmeyerek bir “tepki” mi koymalı? Anadolu’nun çeşitli yerlerinde benzer sorularla karşılaştım. Kafaları karıştıran ilk neden, partilerarası “transfer” trafiğinin arapsaçına dönmesi… İdeolojik çizgileri birbirlerine yakın olan partilerden “geçişler”i anlamak kolay da soldan sağa ‘‘ani” 180 derecelik dönüşlere anlam verebilmek zor geliyor. Adam SHP’den, TBMM Adalet Komisyonu başkanlığı yapmış. Kendi komisyonundaki laiklikle ilgili önemli bir oylamaya katılmayıp; İlahiyat Fakültesi açılışına katılmış… DSP’den yüz bulmayınca DYP’ye gidiyor. Adam, SHP’nin “en sol” kanadından… Beğenmeyip “sosyalist” bir partide görev almış. Şimdi “çağdaş sağ” Boyner’in saflarında. Adam, SHP’nin “en keskin “solcularından… Partisince TBMM’nin başkanvekilliğine getirilmiş… Şimdi “doğru yol”u bulduğunu söylüyor. Kadın, SHP’den bakanlık yapmış. “Hızlı ” bir laiklik yanlısı… Şimdi DYP’de… Tüm bunların anlamı ne? Partilerarası “ideolojik ayrım”ın kalmaması mı?  Yoksa “kişisel zayıflıkları” her türlü  ”siyasal inanç”ın önüne geçiren bir ortamın oluşması mı? Imam-hatip okulu açma şampiyonu Çiller, birden “laikliğin tek umudu” mu oldu? 12 Mart savcılarından “komando” sanlılara. MEB’deki şeriatçıların koruyucularından tüm ünlü polislere, baş köşede yer veren DYP gitti de… onların yerine,Alevi ve Kürt kökenlileri koymaya kararlı bir DYP mi geldi? Yoksa “inancı gerçekleştirme” umudu kalmadı da “çıkarı gerçekleştirme” umudu mu doğdu? Olaylar, SHP’nin ne kadar çelişkili bir yapısı olduğunu kanıtladı… O yapıyı “aynen” devralan parti ise CHP. Öyleyse gidenlerle CHP arınıyor, tutarlı bir yapıya mı kavuşuyor? Parti,geçmişte Feyzioğlu ve Kemal Satır bölünmelerinden sonra olduğu gibi.. “bölündükçe büyüyecek” mi?Keşke öyle olsaydı! O zamanlar partide kalanlar “ortanın solu”na inananlardı. Gidenlerse, partinin “Kemalist devrimcilik” anlayışına göre yeniden yapılanmasına karşı olanlardı… Onları “inanç”, yani ideoloji ayırıyordu. Bu nedenle de o zamanın CHP’si arındıkça tutarlık kazandı… Tutarlık inandırıcılığı, inandırıcılık da büyümeyi getirdi! Şimdi öyle mi? Gizli “numaracı cumhuriyetçi” hükümette, çağdaş Kemalist Mümtaz Soysal DSP’de… Altı-ok’un üçünü atmayı savunan “muteber”, Erdal İnönü ise ‘‘yabancı”… Kemalist Önder Sav ile… “Geçmişe bakılarak gelecek kurulamaz.” diyen Sayın Ercan Karakaş’ı, hangi “siyasal inanç” birleştiriyor?

Aydın, kendini toplumundan sorumlu hisseden insandır. “Ben tavrımı koyarım, tepkimi gösteririm, sonuç ne olursa olsun” diyemez. Kimse kendini aldatmasın: Demokrasiye ve dolayısıyla laikliğin “demokrasinin ön koşulu” olduğuna inananların önünde, sadece iki seçenek vardır. DSP ya da CHP!.. Bıkmadan yineleyeceğim. Türkiye’yi bu duruma “Atatürk’e de Kemalizme de hayır” diyenler getirmedi. Erbakan çizgisi getirmedi… “Atatürk’e evet, ama Kemalizme hayır” diyenler getirdi. Menderes, Demirel, Evren, Özal, Çiller çizgisi getirdi… Bu durumdan kurtulmanın yolu ise açıktır: Atatürk ile Kemalizmin birbirinden soyutlanamayacağını kabul etmek!.. Kemalizmin de “Atatürk’ün sağlığında yaptıklarının bekçiliği” olmadığını anlamak! Ve oyunu o yönde kullanmak!

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz