Anasayfa » İlkelleşmeli mi, İlkelleşmemeli mi?
Ahmet Taner Kışlalı Yazıları Cumhuriyet Gazetesi Haftaya Bakış Köşe Yazıları

İlkelleşmeli mi, İlkelleşmemeli mi?

Yazı Hakkında

Başlık: İlkelleşmeli mi, İlkelleşmemeli mi?
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.3)
Tarih: 22 Haziran 1997, Pazar

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

İlkelleşmeli mi, İlkelleşmemeli mi?

Buyuran buyurana!

Sayın Erbakan buyuruyor:
“- Parti kapatmak ilkelliktir…”

Almanya, 1950’li yıllarda Komünist Partisi’ni kapattı. Hem de İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 17. maddesine dayanarak!
Nazizmin, faşizmin ürünü olarak büyük bir felaketi yaşayan dünya, ateşin elle tutulamayacağını anladı. Demokrasiyi kullanarak demokrasiyi yıkma özgürlüğünün olamayacağını kabul etti.

Avrupa’nın insan hakları konusundaki en üst yargı organı şu kararı alalı daha uzun yıllar olmadı:
“Anlatım ve örgütlenme özgürlüğü, sözleşmenin 17.maddesini etkisiz kılmaz!”
Almanya ilkel mi? İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’ni imzalayan ülkeler ilkel mi?..

Peki parti kapatmak ilkellik değilse, ilkellik nedir?
İlkellik, kamuya açık yerlerde sigara içilmesini yasaklayan bir yasa çıkarıp.. sonra da yasak yazılarının altında fosur fosur sigara içilmesine göz yummaktır.
İlkellik, tek yönlü trafik akışının olduğu sokağa tersten giren açıkgöze trafik polisinin kayıtsız bir biçimde bakmasıdır.
Ve de ilkellik… 21. yüzyıla üç kala, toplumu yüzlerce yıl öncesinin koşullarına göre yönetmeye talip olmaktır.

★★★

Çiller buyuruyor:
“- RP’siz hükümet, toplumsal uzlaşmayı bozar.”
Toplumun yüzde 8’ini, ideolojisine temelden karşı olduğu bir yüzde 20’nin insafına terk etmenin “toplumsal uzlaşma”… Laik cumhuriyetin Kültür Bakanlığı’nı imamlarla doldurmaya göz yummanın adı “toplumsal uzlaşma”… Cumhuriyete karşı bir kuşağın devlet eliyle oluşturulması, sekiz yıllık kesintisiz temel eğitimin hasıraltı edilmesinin adı “toplumsal uzlaşma”…
Ama toplumun büyük çoğunluğunun üzerinde uzlaştığı bir laik-demokratik rejimi yıkmak isteyenleri hükümetten uzaklaştırmak.. “toplumsal uzlaşma”ya aykırı!
İlkellik, “herkesi kör, alemi sersem sanmak”tır.

★★★

Bazı iyi niyetli köşe yazarları buyuruyor:
“RP’yi kapatmazsanız, giderek daha da azar; kapatırsanız, yeraltına iner…”
Endişeliler. Kendilerini de rejimi de bir açmazda hissediyorlar.
Çünkü “yeraltına inmek” lafına kendilerini fena kaptırmışlar. Bunu tartışılmaz bir doğru sanıyorlar.
Yasalara aykırı davranan bazı milletvekillerinden ve yöneticilerinden.. ve de partini onları destekliyor görünmesinden dolayı, bir partiyi kapatırsanız ne olur? O partiye gönül verenler sokakta kalıp da ancak yeraltında mı yer bulabilir?
Eğer demokrasinin bazı kuralları işliyorsa, hayır! Ya o partinin yerine bir yenisi kurulur. Kapatılmasına neden olanlar cezalandırılır. Yeni parti de sivriliklere karşı daha duyarlı olmak ve demokrasinin kuralları bulunduğunu unutmamak zorunda değil. Merkezdeki zıpırlıklardan cesaret alan yerel bıçkınlar da seslerini keserler…
Ya da yeni partiye gerek bile kalmaz… Yontulmuş olan yapı, hazırdaki bir partiye kayar…
Yazıcıoğlu‘nun BBP’si varken, yeni partiye ne hacet?..

Unutmamalı: İlkelliği kurallar yaratmaz, kuralsızlık yaratır!

★★★

Ve satılmışlar.. zayıf yanları olup da şantaja boyun eğenler… burunlarının ucunu göremeyenler… yeniden milletvekili olabilme uğruna, her türlü yalancılığı, ahlaksızlığı, onursuzluğu sineye çekenler buyuruyorlar:
“- İşte üç parti birleşti; başbakanlık Çiller’e verilmelidir…

Ordu… Basın… İşçi-işveren-esnaf… Sivil toplum… Kamuoyu…

REFAFYOL’u sona erdirmek için aylardır sürdürülen bunca çaba sanki Çiller yeniden başbakan olsun diye verildi… Sanki “ahlaksız ortaklık”, başbakan ile yardımcısı yer değiştirince “ahlaklı ortaklık” olacak!..

Eğer RP, DYP, BBP ortaklığı sürecekse; başında kimin olmasını tercih edersiniz? Erbakan’ın mı, Çiller’in mi?
Erbakan bir davanın adamı… İnandığı yolda yürüyor…
Peki Çiller neyin kadını?
İnancın mı, inançsızlığın mı? Erdemliliğin mi, erdemsizliğin mi? Toplumunu, ülkesini mi düşünüyor, yoksa sadece kendisini mi kurtarmaya çalışıyor?
Hem de neye mal olursa olsun!..

Bazılarının ideolojisi ilkeldir, bazılarının ise kendisi… Ve ben birinciyi her zaman ikinciye tercih ederim…

Ama düşünmeden de edemem: Acaba nerede yanlışlık yapıldı da, Türkiye ilkellerden ilkel beğenme noktasına geldi?

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz