Anasayfa » İşte Gerçekler!

Yazı Hakkında

Başlık: İşte Gerçekler!
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.3)
Tarih: 21 Haziran 1996, Cuma

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

İşte Gerçekler!

Geçen yazımı bazı sorularla noktalamıştım. Amerikalı bir gazetecinin,Atatürk ve Kemalizmle ilgili bir değerlendirmesinin çağrıştırdığı sorulardı bunlar. Ve o sorulardan yola çıkarak, bazı gerçeklerin altını çizmek gerekiyordu. Üstelik de, suların yeniden bulandığı bir ortamda,bu bir zorunluluk oluyordu. Kurdun “dumanlı hava”yı sevdiği unutulmamalıydı! “Türkler tarihleri ile barışmalıdır… Tabuları tartışmaktan korkmamalıdır… Türk demokrasisi İslamla uzlaşmalıdır… Güneydoğu Anadolu için, federasyon çözümü tartışmaya açılmalıdır…”

Bu düşünceleri, kimler “sistemli” bir biçimde savunuyor?

CIA’da önemli görevler üstlenmiş bazı isimler!

“Atatürk, devrim tarihi kitaplarından çıkarılmalıdır!” buyuran Amerikalı albay kimdir? Albay Preston Bughes! Ve albay bu düşünceyi bir “bilimsel” toplantıda savunduğu sırada, Türk Genelkurmayı nezdindeki NATO “irtibat subayı”dır. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne, “telif ücretsiz” yayımlanması için bir kitap öneriliyor. Kitap bir Amerikalı “araştırıcı” tarafından yazılmıştır ve Atatürk üzerinedir. Atatürk’ün “kendinden önceki birikimi” uygulamaya koymaktan öte bir şey yapmadığını öne süren bir “tez”dir bu. Kimdir bu kitabın Türkiye’de basılması için çaba gösteren? Hayırsever (!) bir Amerikan kuruluşu! Türkiye’de bazı önemli kitle örgütlerine “parasal yardım” öneriliyor. Ve de ”parasız” bazı fikirler veriliyor: “Atatürk’ü ve Kemalizmi bırakın! Türkiye’yi esenliğe çıkaracak olan asıl önder Özal’dır…” diye. Bu hayırsever ve Türksever kuruluş da, bir “rastlantı eseri” gene ABD patentlidir! Bu tablonun bir de “yerli” parçaları var. “Türk-islam sentezi” resmi ideoloji yapılıyor. Kültür ve eğitim yaşamının köşe başlarına “sentezci “ler getiriliyor. “Zorunlu” din dersleri -dünyadaki tek örnek olarak- anayasaya konuyor. Suudi Arabistan’ın “Rabıta-ül İslam”ı ,devlet eliyle Türkiye’ye sokuluyor… Ve partisinden TTK ve TDK’ye kadar; Atatürk’ün oluşturduğu ve çok önem verdiği tüm “bağımsız” kurumlar devletleştiriliyor. Hangi dönemde? ABD etkisinin doruğa çıktığı 12 Eylül döneminde! Devletin en üstlerinde bir isim, dur durak bilmeksizin şunları savunuyor: “Atatürk de hata yapmıştır… Kürt sorununda federatif çözüm de tartışılmalıdır… İslamla barışılmalıdır… Başkanlık sistemi ve 2. cumhuriyet kurulmalıdır…” Ve o isim, “devletin temel düzenini din kurallarına dayandırmak amacıyla gösterilecek etkinlikleri” yasaklayan, TCK’nin ünlü 163. maddesini kaldırtıyor. Kimdir bu isim? ABD’nin tarih boyunca “en sevdiği” Türk devlet adamı, Özal! Ama Özal rahmetli olunca ‘’misyon” yarım kalıyor. Önce Özal’ın sarışın ve güzel olanı deneniyor. Çapının elvermediği anlaşılınca; sıra geliyor genç, yakışıklı ve daha akıllılarına. Time dergisi O’nu ”gelecek vaat eden siyaset adamı” seçiyor. Saîd-i Nursi’yi “aydınlanmanın öncüsü” ilan eden, en Amerikancı bilim adamımız da yanında yer alıyor. ABD güdümlü pompalar çalışıyor ve basının köşe başlarına yerleştirilmiş olan numaracı cumhuriyetçiler koroya katılıyorlar: “Her şey özelleştirilmeli ve devlet küçülmelidir… Tam bağımsızlık diye bir kavram artık çagdışıdır… Kemalist devrim abartılmamak ve Atatürk ‘ün aslında bir fikir adamı olmadığı ve bazı hatalar yaptığı unutulmamalıdır… Devletin Kürt politikasına son verilmelidir… ” Kimdi bu koronun başı, “gelecek vaat eden” siyaset adamı? Partisi yüzde 1’in altında oy topladığı için sahneden çekilen Cem Boyner! Bu tabloda hiçbir şey “rastlantı’’ değil! CIA fabrikalarında üretilen senaryoların, “kapalı rejim” sırasında uygulamaya konması da… 12 Eylül’ün ”temiz”lediği meydanda. Özal eliyle yürütülmesi de… Ve demokrasinin kurallarının işlediği bir dönemde, Boyner eliyle fiyaskoya dönüşmesi de… Şimdi gelecek yazımda yanıtlayacağım tek bir soru kaldı: “ABD, Atatürk’e niçin düşman?”

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz