Anasayfa » Karamsarlığa Hayır!

Yazı Hakkında

Başlık: Karamsarlığa Hayır!
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.3)
Tarih: 29 Mart 1998, Pazar

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

Karamsarlığa Hayır!

En sevdiğim ve gerçekçi bulduğum laflardan biridir:

– Hiçbir şey, ne göründüğü kadar iyi ne de göründüğü kadar kötüdür!

Önemli olan, karşıtı ya da karşıtın tohumlarını zamanında yakalayabilmektir. Yani her şey tozpembe görünürken, gelecekteki olası olumsuzlukların belirtilerini.. her şey kapkara görünürken de, geleceği hazırlayabilecek olumluluk öğelerini…

Tozpembenin arasındaki kara lekeleri zamanında görmek, tablonun giderek kararmasını önleyebilir. Kara tablodaki pembe noktacıklar ise, beslendiğinde geleceğin pembe, apaydınlık tablosunu
oluşturur.

Hemen herkeste, her çevrede yaygın bir karamsarlık var.

Sekiz yıllık kesintisiz temel eğitim kabul edilmiş..
ama o eğitimi verecek olan örgüt hiç de iç açmıyor.

Köşe başlarını cumhuriyetin temel değerlerine
karşı olanlar tutmuş. Dinci örgütler, kendi yurtlarında, kendi özel eğitim çevrelerinde beyinlerini yıkadıkları gençlerin önemli bir kısmını öğretmenliğe yönlendirmiş.

Başı örtülü, erkek eli sıkmayan bayan öğretmen adayları… Sınavda kız öğrencilerin eli değdiği için yoklama kâğıdını imzalamayan erkek öğretmen adayları.. Yükseköğretimde.. Devrim Tarihi dersini
bile, yer yer Atatürk’e ve Anadolu aydınlanmasına
karşı olanlar veriyor.

Polis hâlâ, zaman zaman yan tutuyor İçinde, yeşil bayrak taşıyanlara, tekbir getirenlere, “türbanlı”lara farklı yaklaşanlar hâlâ çok.

Yüzü aşkın kaymakam ve 27 kadar vali ile ilgili çok
ciddi suçlamalar yapılıyor.

Yozlaşma yargıyı bile etkilemiş… Devlet güvenlik
mahkemeleri bile bundan nasibini almış.

Bunlara çözüm getirmesi beklenen TBMM’nin
kendisi bir çözümsüzlük çıkmazında… Demokrasinin vazgeçilmez öğeleri olan siyasal partiler, önderlerinin kuklası olmuşlar,.. Tutar yanı kalmamış genel başkanlar hâlâ yerlerinde… Aynı İdeolojiyi
paylaşan insanlar hâlâ aynı partilerde..

Bir erken seçimin bu görüntüyü değiştireceğine -Baykal dışında- hiç kimse inanmıyor.

Madalyonun karanlık yüzü işte bu!

★★★

Ama bir de madalyonun öteki yüzü var.

Bu alt alta sıraladığımız tüm olumsuzluklar ne anlama geliyor? Hastalığın ortaya çıkarıldığı anlamına… Yani hastalığa açık bir “tanı”nın konduğu anlamına!

Cumhuriyet gazetesinin yıllardır bıkmadan, usanmadan söylediklerinin, yazdıklarının kanıtlandığı anlamına geliyor.

O zaman Cumhuriyet neredeyse yalnızdı… Pembe tablodaki kara noktalara gözler kapatılıyordu.

Oysa bugün basın, ezici çoğunluğuyla aynı şeyleri dile getiriyor.

206 sivil toplum örgütü bir araya gelmiş… ÇYDD’ler. ADD’ler tüm yurdu bir ağ gibi sarmış… Rakip işçi örgütleri, işveren örgütleri, esnaf örgütleri kol kola girmişler… Bir buçuk parti dışında, bu gerçekleri yadsıyan kalmamış…

Az şey mi?

Asker 12 Mart’ın, 12 Eylül’ün askeri olmaktan
çıkmış.. yeniden 27 Mayıs’ın askeri olmuş… Cumhuriyetin temel değerlerini benimsemiş olan sivil ve asker aydınlar yeniden “aynı cephe”de buluşmuşlar.

Okyanus ötesinden Türkiye’ye biçilen “ikinci cumhuriyet”çi, “ılımlı İslam”cı, “Doğu‘ya özgü” gömleği bu toprağın insanına layık görmeyenler.. yeniden sahneye çıkmışlar.. ağırlıklarını koymuşlar…

Az şey mi?

★★★

Tanı kondu… Kollar sıvandı… Reçeteler yazıldı…

Hasta ya iyileşecek ya iyileşecek!

Şimdi bilinmeyen tek şey var. O da toplumun büyük çoğunluğunun üzerinde anlaştığı tedaviyi kimin uygulayacağı… Ve de sivillerin, bu tarihsel sınavdan başarı ile çıkıp çıkamayacakları!

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz