Anasayfa » Kemalizm ve Kadın

Yazı Hakkında

Başlık: Kemalizm ve Kadın
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.3,6)
Tarih: 12 Mart 1995, Pazar

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

Kemalizm ve Kadın

Atatürk, Tevfik Fikret’in bir dizesini çok seviyordu:

“Elbet sefil olursa kadın, alçalır beşer.”

Bir “Dünya Kadınlar Günü ”nde konuşma yapmam istenmişti. Konuşmamı bitirip kürsüden indiğimde, yanıma IBM’in Türkiye’deki yetkilerinden birisi yaklaştı. Şöyle dedi:

– Biliyor musunuz ki tüm dünyada iBM’de çalışanlar arasında kadın oranı yüzde 20’dir Ama Türkiye’de yüzde 41’dir!

Şaşırdım. Ve bu ilginç kıyaslamayı yeri geldikçe kullanmaya başladım. Birkaç ay önce Prof, Türkan Saylan buna bir başka ekleme yaptı.

Sayın Saylan, Almanya’da katıldığı bir toplantıda öğrenmişki ; Alman üniversitelerindeki her yüz öğretim üyesinden sadece birsi kadın. Oysa bu oran, Türkiye de Almanya’dakinin tam otuz katı!

★★★

Geçenlerde Cumhuriyetin “Olayların Ardındaki Gerçek” köşesinde, bir gerçeğin altı çiziliyordu.

1789 Fransız Devrimi, “İnsan Hakları Bildirisi” de bütün
dünyayı etkilemişti. Ama o devrimin içinde kadın hakları ve
özgürlüğü yoktu. Batı, kadın-erkek ayrımının kaldırılması
konusunda 20’inci yüzyılın ortalarına kadar “tutuk” kaldı.
■ Arkası 6. sayfada

■ Baştarafı 3. Sayfada

Ama Atatürk tutuk kalmadı!

Kafasındaki dünya, bir ortaçağ Türkiyesi’nde yaşadığı
halde. 20’ncı yüzyıl AvrupalIsından daha genişti. Dayandı-
ğı kültürel birikim de diğer İslam ülkelennden çok farklıydı.

Türklerin Islamı kabul etmelerinden yaklaşık 500 yıl son-
ra bile, Orta Asya’da kadtn-erkek aynmı yok denecek dü-
zeydeydi. Timurtenk’in Semerkand’da yabancı elçiler için
verdiği ziyafete, kadınlar da erkekler de birlikte katılmışlar-
dı. Orta Asya’da Hz. Muhammed den sonra en kutsal kişi
sayılan Ahmed Yesevi, “cemiyette ve dergâhta” kadınla
erkeğin bir arada olmasını savunuyordu.

Hem de bundan yaklaşık 8 yüzyıl önce.

★★★

Atatürk şöyle diyor:

“Daha esenlikle, daha dürüst olarak yürüyeceğimiz yol
vardır. Büyük Türk kadınını çalışmamıza ortak etmek, ya-
şamımızda onunla birlikte yürümek. Türk kadınını bilimsel,
ahlaki, sosyal, ekonomik yaşamda erkeğin ortağı, arkada-
şı, yardımcısı ve desteği yapmak yoludur esenlikli yok
Eğer kadınlanmız (…) erdeminin gerektirdiği davranış ve
hareketlerle aramızda bulunur, ulusun bilim, sanat ve sos-
yal hareketlenne katılırsa, bu durumu inanın ulusun en tu-
tucusu bite beğenmekten kendini alamaz.”

Kurtuluş Savaşı’nın en korkulu günlerinde. Meclis’in –
daha güvenli olduğu gerekçesiyle- Kayseri’ye taşınması
önerilerinin yapıldığı bir Ankara’da. Mustafa Kemal, bir
eğitim kurultayı toplamıştı. Kurultayın amacı ise “Türk ka-
dın ve erkeğine verilecek eğitim “in ilkelerini saptamaktı.

Geçen gün sınıfta öğrencilerime sordum.

– Atatürk kadının eğitimi ve toplumsal yaşama katılması
konusuna, sizce, niçin bu kadar önem verdi?

Bir kız öğrenci, “İyi eğitilmiş bir anne çocuğunu da iyi
yetiştirir” diye yanıtladı.

Yanıt yanlış değildi, ama asıl önemli noktayı içermiyor-
du.

Atatürk demokrasiye niçin inanıyorsa, kadın konusuna
da onun için önem veriyordu. Demokrasi halkın gücünü
harekete geçirebilmenin, halkı etken kılmanın en iyi yoluy-
du. Kadın ise, o halkın yansıydı.

Toplumsal gücün, neredeyse tamamen devre dışı bıra-
kılmış “yan “sı!

★★★

Kadının gücü toplumsal atılıma katılırsa “ahlak” gider
mi?

Atatürk şöyle diyor: –

“Bizim örtünme konusunda dikkate alacağımız şey. bir
yandan ulusun ruhunu, öte yandan yaşamın gereklerini
düşünmektir, örtünmede her iki yöndeki aşınlıklardan ka-
çınmakla bu iki gereksinimi de karşılamış olacağız. Kendi
zevkimize, kendi terbiye ve düzeyimize göre istediğimiz
kıyafetten seçebiliriz. (…) Bazı uluslann zevk alemlerini ül-
kemizde uygulamaya kalkmak elbette hata olur. Bu yol
sosyal yaşamımızı ilenye ve erdeme götürmez.”

Sonra ekliyor:

“Kadın konusunda biçim ve kıyafet ikinci derecede ka-
lır. Kadınlanmız için asıl savaşım alanı, başarılı olunması
gereken alan, kültürle, aydınlıkla, gerçek erdemle donan-
maktır. ”

★★★

Bugün bazı İskandinav ülkelerinde, milletvekıllennin ya-
rıya yakını kadın. Bakanlann da…

Bırakın yarısını. Türkiye’de bu oranı yüzde ona, yirmiye
çıkarın; bakın neler olur!

Boş sıralann utancı azalır… Küfür ve kavgaların utancı
azalır… Verimlilik ve ciddiyet artar…

Ve Türkiye, yeniden “Atatürk’ün Türkiyesi” olma yoluna
girer!

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz