Anasayfa » Kim haklı?

Yazı Hakkında

Başlık: Kim haklı?
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.3)
Tarih: 10 Ocak 1997, Cuma

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

Kim Haklı?

İlginç ve önemli bir dolaylı tartışma gözlerden
kaçtı.

Sağın saygın isimlerinden Taba Akyol, “Kemalist-lslamcı kavgası”nı soyut olarak nitelendirdi. Bir anlamda iki tarafı da bağnazlıkla suçladı. Solun
saygın isimlerinden Prof. Necla Arat da “Şeriat yavaş yavaş geliyor” savının kanıtlarını sıraladı.

İki değerli isim karşı karşıya gelmedi Ama düşünceleri karşı karşıya geldi.

Ve “Kim haklı”sorusu, bir kez daha önem kazandı.

★ ★★

Akyol’un “Medine’den Lozan’a” kitabı, ciddi bir
incelemenin ürünü. Önemli sonuçlar getiriyor.
RP’nın “çok hukukluluk” önerlerini tek tek çürütüyor.

Şeriat isteyenler, şeriata göre yaşasın… Laiklik isteyenler, laikliğe göre .. Sünnisi Sünni inancına, Alevisı Alevi inancına göre .. Hrristiyanı, Musevısi,
dinsizi, kendi inançlarına göre…

Kitap, çok hukukluluğa örnek olarak gösterilen
ünlü “Medine Vesikası “na ışık tutuyor. Ancak çok geçici bir dönem için yapıldığını anımsatıyor… Ve Hz. Muhammedi’i sağlığında bile- çok kısa ömürlü olduğunu da…

Sayın Akyol şöyle diyor:

“Hukuk demek, devlet demektir. İnsanların hukuklarının inançlarına göre şekillenmesi, zamanla imkânsız hale gelmiştir. Artık tek hukuktan meydana gelen ülke hukuku geçerlidir. Bu, evrensel bir tarih sürecidir. Tıpkı tarım toplumurıdan sanayi toplumluna geçiş gibi.”

Ve ekliyor:

“Çok hukukluluk, yurttaşlığı ve ülke kavramını
reddediyor. Burası bir ülkeyse ve siz yurttaşsanız,
yurttaşı ve ülkeyi tarifeden bir hukuk olması lazım.”
★★★

Kapitülasyonlar da aslında çok hukukluluk idi
Lozan ise bu çok hukukluluğun yadsınmasıydı.
Aynı topraklar üzerinde “tek hukuk“ dediğinizde ise
geriye bir soru kalıyor yanıtlanacak. ‘Hangi hukuk?’

Şeriat ancak inananlar için düşünülebileceğine
göre.. Eğer “zorba devlet” düşlemiyorsanız bu,
ancak “laik hukuk” olabilir

Taha Akyol. bu yargıya karşı değil. Laikleşmenin,
çağdaşlaşmanın kaçınılmaz sonucu olduğunu görüyor. Ama son değerlendirmede, laiklik kavgasının iki tarafını da aynı biçimde suçluyor:

“Laiktik gökten zembille inmiştir konusunda; Kemalistler de İslamcılar da hemfikirdir. Ancak birine
göre bu iyidir, diğerine göre kötüdür… Ben bu iki
bakışaçısını da.ortaçaği: düşünce biçimi olarak görüyorum. İki tarafın da hayali bir kavga yaptıklarını düşünüyorum.’’

★ ★★

Laikliğin gökten zembille inmediği, koşulların ürünü olduğu doğru. Kemalistlerin bunu “mucize”sandıkları ise yanlış!.. Hele hele kavganın “soyut” ve yersiz olduğunu düşünmek tümden yanlış!

O yanlışın kanıtlarını, Prof. Necla Arat tek tek sıralıyor. Bakın Suudilerin ünlü Rabıta Örgütü, şeriatın bir ülkeye gelmesi için hangi hedefleri sıralıyor…
Ve de Türkiye’de bu hedeflere ulaşmak için neler yapılmış:

Birinci hedef: kadınları “İslam sınırlamalara” uymak zorunda bırakmak .. “Turban giyme özgürlüğü” adı altında .Türkiye’de bu hedefe doğru önemli adımlar atıldı.

İkinci hedef: Islamın zorunlu ders olması… Türkiye’de İslam, anayasa ile zorunlu ders yapıldı.

Üçüncü hedef; İslam ülkelerinde, Kuran dili olan
Arapçanın öğretilmesi… Türkiye’de Arapça, seçimli ders olarak okullara kondu.

Dördüncü hedef; temel hukuk düzenlemelerinin
şeriata göre yapılması Bu konuda zaman zaman
çıkışlar yapılıyor. Şimdilik “alıştırma” aşamasındayız.

Beşinci hedef- İslami eğitim kurumlarının, açılması…Türkiye’de imam okulları, Kuran kursları ilahiyat fakülteleri hızla çoğalıyor.

Tüm bunlar “hayali” mi?

Kemalistler “soyut” bir kavga mı veriyorlar?

★★★

Fazla söze ve yoruma gerek yok.. Prof. Arat’ın
şu sözleri ve o sözlerin ardındaki gerçekler, yadsınamayacak kadar açık:

“Cezayir’de yaşananlar, 1976’da cuma gününün resmi tatil olması istemiyle başladı. Daha sonra medeni kanun değişti. Kadının sosyal ve siyasal hakları güme gitti. Şimdilerde başı açık genç kızlar öldürülüyor .”

Uzağa gitmeye ne hacet . İran’a bakın; bugün
Türkiye’deki kavganın soyut mu somut mu olduğunu anlarsınız!

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz