Anasayfa » Kültür Bakanı’nın Mektubu

Yazı Hakkında

Başlık: Kültür Bakanı’nın Mektubu
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.4)
Tarih: 14 Şubat 1993, Pazar

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

Kültür Bakanı’nın
Mektubu

Kültür Bakanı Sayın Fikri Sağlar’dan. “çok ağır’ suç-
lamalarla dolu bir mektup aldım. Nedeni ise kendi atadı-
ğı “Baş Danışman”ın, gazetesinde ve özel bir TV de
bana yaptığı saldırıya verdiğim yanıt idi.

Sayın Bakan, daha sonra telefonla arayarak mektubu
yayımlamamın “şart olmadığnı” söylemek inceliğini
gösterdi. Ama ben, düşüncelerimi bilen Cumhuriyet
okurlarının, o mektuptaki düşünceleri de öğrenmek hak-
kına sahip olduklarına inanıyorum.

Aşağıda önemli bölümlerini bulacağınız mektuptaki
suçlamalarla ilgili yanıtlarımı ise maddeler halinde ve
olabildiğince açık olarak vermek istiyorum.

1) Sayın Sağlar, genç yaşta büyük bir partinin ikinci
adamı konumuna yükselmiş bir kişi. İyi seçtiği, nitelikli
çalışma arkadaşlarının da katkısıyla, bana göre “başarı-
lı” bakanlar arasında yer alıyor. İyi şeyler yapıyor ve
kamuoyuna da iyi görüntü veriyor.

2) Sayın Bakan mektubunda, farklı görüşlere sahip
danışmanların varlığının doğal olduğunu, “tek ses-tek
görüş”ün ise çağdışı kaldığını söylüyor.

Tamamen haklıdır!.

Bir danışmanının gazete köşesinde “kendi adına”
yazdığı yazıdan, ya da bir başka danışmanının “kendi
adına” yayımladığı bir kitaptaki düşüncelerden dolayı,
elbette ki kimse Sayın Bakanı suçlayamaz.

Ama bir danışman, bakana “özel” olarak sunduğunda
hiçbir sorun olmayacak düşüncelerini, “Baş Danışman”
unvanını ekrana birçok kez yazdırarak TV’de açıklama-
ya kalkarsa, iş değişir!..

Bir başka “danışman”, bakanın konuşmacı olarak ka-
tılacağı ilan edilen bir açık oturuma, O’nun gelememesi
üzerine katılır ve Atatürk’ü faşistlikle suçlamaya kalkar-
sa, durum farklıdır!..

Danışmanlar halkın değil, bakanların “özel” yardım-
cılarıdır. “Bakan Danışmanı” niteliği ile halkın önüne çı-
karlarsa, ağızlarından ya da kalemlerinden çıkan her
söz, bakanları “siyasal” olarak bağlar!..

Söz konusu iki danışmanın da bazı görüşlerini paylaş-
mamakla birlikte, birikimli ve değerli insanlar oldukları-
na inanıyorum. Ama anımsamakta yarar var ki; Başba-
kan Yardımcısı Sayın Erdal İnönü’nün bir danışmanı da,
değerli bir araştırmacı niteliklerine sahip olduğu hal-
de, kısa bir süre önce istifa etmek zorunda bırakılmıştır.
Nedeni ise, “Danışman” sıfatını kullanarak açıkladığı
bazı düşüncelerin, Sayın İnönü’nün görüşlerine ters
düşmüş olmasıdır!..

(Görevinde kalmayı sürdürse, danışmanlığını yaptığı
kişi de, o düşüncelerin “siyasal sorumluluğu”nu kabul-
lenmiş olacaktı!..)

Şimdi yanıtlanması gereken soru şu:

Acaba Genel Başkan’nın yaklaşımı mı yanlış, yoksa
Sayın Sağlar’ınki mi?

★★★

3) Gelelim, “Bakanlığınız döneminde yapılan yanlış-
lıkların ağırlığını, sosyal demokrat camia yıllardır omuz-
larında hissetmektedir” suçlamasına.. Bu ağır suçlama-
nın ardından, Sayın Bakan hemen şunu ekliyor: Döne-
minizde yapılanların hesabını vermek zorunda kalmak
benim tercihim değil, ama sosyal demokrat olduğunuzu
söylediğiniz için bunu yapmak gerekiyor. Bu bir ka-
der…”

Bir kere, bakanlığı adına konuşmak yetkisine sahip ol-
duğu açı kolan Sayın Bakan’ın, nasıl olup da tüm “sosyal
demokrat camia” adına konuşmak yetkisini de kendisin-
de bulduğunu doğrusu anlayamadım. Yaptığımı söyle-
diği yanlışlıkların neler olduğunu belirtmediği için şu
anda kendimi savunmak ya da -haklı bulduğum eleştiri-
ler var ise- kabul etmek olanağına sahip değilim.

Ama, çeşitli vesilelerle benim dönemimi savunduğu-
nu söylediğine göre ortada iki olasılık var:

Ya Sayın Bakan beni inanarak savunmuştur ki; o za-
man bu suçlamalara katılmıyor demektir ve dolayısıyla
da, beni savunmuş olmayı başıma kakmaması gerekir-
di.. Ya da o suçlamaların haklılığını düşündüğü halde
bunu yapmıştır ki (anlatımından da öyle anlaşılıyor); bu
hiçbir şekilde paylaşamayacağım “büyük bir yanlış”-
tır!..

Ne demek, “Sosyal demokrat olduğunuzu söylediği-
niz için bunu yapmak gerekiyor”?! (Üstelik, Sayın Ba-
kan’ın benim sosyal demokrat” olduğuma inanmadığı
da anlaşılıyor!..)

Sosyal demokratlar yolsuzluk yapsa, cinayetler işle-
se, “kol kırılır yen içinde” mi denmelidir? Sosyal demok-
rasiye karşı halkta güven duygusu yaratmanın yolu bu
mudur?

★★★

4) Hiçbir insan, hiçbir devlet adamı, hiçbir zaman hata
yapmadığını öne süremez. Hatasını kabul etmek ise in-
sanları küçültmez, tersine onlara duyulan güven ve say-
gıyı arttırır. Çünkü daha az hata yapmanın yolu, yapılmış
olan eski hataların bilincine varmaktır!

Devlet yönetiminde en büyük yanlış, yapılmış yanlışı
savunmaktır!

Yanlışları “iyi niyetle” sergileyenlere kızıp “tencere
senin dibin benimkinden kara” biçimi suçlamalara gi-
rişmek ise yanlışı savunmanın kanımca en az onur
verici” olan yoludur!..

Sayın Fikri Sağlar’ın mektubu

“Sayın Kışlalı,

Cumhuriyet Gazetesi’nde yayınlanan ve sübjektif yaklaşımlarla,
Kültür Bakanlığı’nı ve şahsımı doğrudan eleştirmeye çalıştığınız köşe
yazılarınızı üzülerek okuyorum. Üzüntümün nedeni beni ya da Kültür
Bakanlığı’nı eleştirmeniz değil, eleştirilerinizin her demokratın karşı
çıkması gerektiğine inandığım ‘tek ses, tek görüş’ gibi, çağdışı ve anti-
demokratik bir yaklaşımı reddetmeme yönelik olmasıdır.

Kuşkusuz, çoğulculuğu savunan insanlar olarak, Bakanlığımızın
politikalarını tornadan çıkmışçasına birbirinin aynı olan insanlarla yü-
rütmek, uygulamaya çalıştığımız yaklaşımlarla da bağdaşamaz . Bu
nedenle Kültür Bakanlığı’nda farklı görüşlere sahip danışman arka-
daşımın bulunmasını, bir düşünsel zenginlik ve şans olarak görüyo-
rum.(…)

Eleştirilerinizin mantığındaki bir yanlışlığı da vurgulamadan geçe-
meyeceğim. Eleştirileriniz, bir danışmanımın savunduğu düşünceler-
den kaynaklanmaktadır, benim düşüncelerim ya da uygulamalarım-
dan değil… Eğer uygulamalarım ya da herhangi bir konudaki görüşle-
rim konusunda eleştirileriniz olursa, bunları seve seve yanıtlayabile-
ceğimi de anımsatmak isterim.(…)

Sayın Kışlalı,

Yarın, başkalarının benim adıma çıkacak faturaları ödemek zorun-
da kalmamaları için büyük özen gösteriyorum. Oysa, Bakanlığınız
döneminde yapılan yanlışlıkların ağırlığını, sosyal demokrat camia
yıllardır omuzunda hissetmektedir. 1983 yılından bu yana olduğu gibi,
Kültür Bakanlığı görevini üstlendiğim günden sonra da TBMM ve çe-
şitli platformlarda, bu yanlışlıkların faturası ile karşı karşıya kalıyo-
rum… Döneminizde yapılanların hesabını vermek zorunda kalmak
benim tercihim değil, ama sosyal demokrat olduğunuzu söylediğiniz
için bunu yapmak gerekiyor. Bu bir kader…(…)

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz