Anasayfa » Kumları Geriye Toplamak…

Yazı Hakkında

Başlık: Kumları Geriye Toplamak…
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.3)
Tarih: 04 Nisan 1997, Cuma

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

Kumları Geriye Toplamak…

Bazı romanlar vardır, gerçekçidir. Belgesel gibidir.
Okurken bir dönemi, bir dönemin toplumsal tarihini
de öğrenmiş gibi olursunuz.

Ama bazı gerçekler de vardır ki, roman gibidir.

Gerçek olduklaeını bilmek, o romanımsı akışı daha da çekici kılar.. Romanda atlayabileceğiniz bazı betimlemeleri, orada okumadan geçemezsiniz.

★ ★★

On yıl kadar önce bir eski hocamın SBF’deki veda dersinin sürpriz konukları arasındaydım. O dersin öğrencileriydi bu gizli hazırlığı yapan.. Hocamızın
eski bazı öğrencilerini de çağırmışlardı.

Hocamız bizi görünce duygulandı. Dersin bitiminde bize, bir genç kızın öyküsünü anlattı.

Babası Boşnak kökenli İzmirli işadamı Mustafa
Süleymanovıç… Annesi Avusturya-Macaristan imparatodıığu’nun soylusu bir barones… Viyana’da doğmuş, Macaristan’da büyümüş ve 14 yaşına kadar tek kelime Türkçe öğrenmemiş… Bir “Türk kızı “nın yaşamöyküsüydü bu.

Dilini, ülkesini ve ulusunu kendisi “tek başına” seçen bir genç kız… Atatürk’ün yoksul ama onurlu ve tüm dünyada saygın Türkiyesi’ni benimseyen, onunla bütünleşen “Macar Nermin”

Niçin Türkiye?

Çünkü Atatürk’ün ülkesinde öğretim parasızdı…
Kadın-erkek eşitti… Ve babasının ölümünden sonra
giderek tükenen servet, küçük Nermın’in öğretimini,
anasının vatanında sürdürmesine olanak vermiyordu…

Nefes bile almadan, duygulanarak, gözlerimiz yaşararak dinlediğimiz öykü, hocamızın kendi özyaşamöyküsü idi… Sözlerini şöyle noktaladı:

– Şimdi anlıyor musunuz, ben niçin Kemalistim?

O olayın etkisiyle yazdığım yazıyı, yıllar sonra kitabıma da aldım.

“Atatürk’e Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği”
onuncu baskısını yaptığında. Hıncal Uluç o yazıyı köşesinde yayımladı… Uzun uzun düşündükten sonra, o yazıda karar kılmış.

Anlamından ve okuyanlar üzerindeki etkisinden dolayı…

Prof. Nermin Abadan-Unata her zaman saygı
duymuşumdur. Ama o “veda dersi”nden sonra bu
saygım daha da artmıştı. Üzerine de derin bir sevgi
ve hayranlık eklenmişti… “Kum Saatini İzlerken” (iletişim Yayınlan) okurken, bu duygularımın katlandığını fark ettim.

Hocam sadece yaşamöyküsünü kaleme almamıştı. Kendi yaşamı ile, bir dönemin tarihini bütünleştirmişti.

Zaman zaman duygulanarak, zaman zaman heyecanlanarak. zaman zaman da bilgi dağarcığımı geliştirerek okudum… Bir roman gibi

★★★

“Evet, hayat sayısız beklenmeyen gizlerle doludur. Bana da ülkemi, dilimi, yurttaşlık kimliğimi seçebilme olanağını tanıdı.”

Yazar, kitabının girişinde böyle diyor. Ve ekliyor:

“Hayalimde canlandırdığım Türkiye’nin belirleyici
niteliklerini, yabancı basında ‘Yeni Türkiye’, ‘Dirilen
Türkiye’, ‘Atatürk’ün yarattığı Türkiye’ oluşturmaktaydı… Türkiye o dönemde zorla kabul ettirilen uluslararası anlaşmaları reddederek ulusal bağımsızlığı uğrunda direnip savaşmayı yeğleyen, karanlık bir ortaçağ perdesini aralayarak, köklü toplumsal değişiklikleri başar ile gerçekleştiren tek ülke görünümündeydi… ”

Küçük Nermin’in “gitmesi gereken yolda tek pusulası” vardı:

“Atatürk’ün ülkesinde, kız erkek farkına bakılmaksızın her gencin dilediği okula ücretsiz devam edebildiği gerçeği… ”

Hocamın eski bir öğrencisi, tüm “numaracı cumhuriyetçi” eğilimlerine karşın, kitapta ilgili yazısını şöyle noktalamaktan kendini alamamış:

“Nermin Süleymanovıç ‘in öyküsü bütün kendine
özgülüklerine rağmen, bir bakıma, kadınlarına hiç
değilse hukukta ve fırsatta erkeklerle eşitlik sağlayan
Kemalist Türkiye ‘nin öyküsü…”

Herkesin okuması gereken bir öykü.

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz