Anasayfa » Mahallenin Sabıkalısı…

Yazı Hakkında

Başlık: Mahallenin Sabıkalısı…
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.3)
Tarih: 27 Kasım 1998, Cuma

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

Mahallenin Sabıkalısı…

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 20 yıllık Türk yargıcı konuşuyor:

“İmajımız çok kötü. İşkence, kötü muamele, tecavüz ile ilgili şikâyet Avusturya veya Fransa ‘dan gelse, ‘Bu devlet bunu yapmaz veya yapanları cezalandırır’ diye düşünülüyor. Ama Türkiye ‘den gelmişse. ‘Mutlaka olmuştur’ diye düşünülüyor. ”

Yani Avrupa Mahkemesi yanlı mı?

Prof. Feyyaz Gölcüklü “hayır” diyor ve ekliyor.
“Adam 30 defa sövmekten, hakaretten mahkûm olmuş. Mahalledeki herkesin bu insan hakkında ister istemez kötü bir izlenimi vardır.. Durumumuz çok ağırıma gidiyor. ”

Düşünüyorum da..

Köylüye silah zoruyla dışkı yediren kamu görevlisi Türkiye’de ne ceza aldı?.. Çetelerin güvenlik örgütü içindeki en ünlü isimlerini hangi devlet “terfi” ettirdi?..

Ağır suç sanığı polisleri yüz metre ötedeki mahkemeye aylarca çıkaramayan bir ülke, hangi “insan hakları”ndan söz edebilir?

★★★

İtalya’nın Öcalan ve PKK konusundaki tutumunun “utanç verici” olduğu doğru. Batı’nın ikiyüzlülüğü ve Türkiye’ye zaman zaman “çirkin yüzünü” gösterdiği de doğru.

Ama onların suçluluğu, bizim suçsuzluğumuzu mu kanıtlıyor?

PKK ve yandaşları yıllardır boş durmamışlar.
Başka ülkelerde yaptıkları gibi; İtalyan kamuoyunu da, adım adım etkilemişler, tek yanlı olarak bilgilendirmişler. Basınla ve siyaset adamlarıyla ilişki kurmuşlar..

Peki karşılığında biz ne yapmışız?

Her PKK katliamından sonra, resimleri, filmleri,
somut kanıtları, önlerine mi koymuşuz? Her yanlış haber ve yorumdan sonra, iyi hazırlanmış bir dosya ile karşılama mı çıkmışız?

Uluslararası haber ajanslarının PKK ile ilgili gerçekleri duyurmaları için, tüm kaynaklarımızı seferber etmişiz de, onlar mı kabul etmemiş?

Avrupa ülkelerine, o ülkelerin dillerini iyi bilen,
konuları iyi bilen temsilciler yollamışız da, onlar mı
görevlerini yapmamışlar?

Geçenlerde, Roma Büyükelçimiz İnal Batu TV’de konuşuyordu:

“Durumumuz bir hafta öncesine göre daha iyi!. Basın ve siyasetçiler gerçeği anlamaya başladı. Artık kamuoyu da olaya başka türlü bakıyor.. İtalya’daki tek yanlı hava değişiyor.. “

Demek ki bir haftalık bir çaba bile etkili olabiliyormuş!

***

Türkiye’nin kartları çok güçlü!

Bir…

PKK silahlı mücadeleyi yitirmiş. Yöredeki halk desteği büyük ölçüde azalmış. Kuzey Irak’ta bile tutunması zorlaşmış.. Arkasındaki dış güçler de bu
gerçeği anlamışlar.

İki…

Türkiye hiçbir zaman  “etnik ayrımcılık” yapmamış.Kamuda görev alma ya da yükselmede,-kamu hizmetlerinden yararlanmada, insanlar hiçbir
zaman kökenlerine göre muamele görmemişler.

Üç…

“Etnik kimlik” üzerine bazı dönemlerde yapılmış olan baskılar geride kalmış. İnsanların çocuklarına Kürt ismi koymaları, Kürtçe konuşmaları,
Kürtçe şarkı söylemeleri “artık” yasak olmaktan çıkmış.

Dört…

Ve GAP, Güneydoğu’nun tüm toplumsal-ekonomik yapısını, yani yazgısını değiştirecek bir biçimde, adım adım devreye girmeye başlamış.

Peki geriye ne kalıyor?

“Tek yurt, tek bayrak, tek resmi dil” temeliyle çelişmemek kaydıyla, tam bir düşünce ve örgütlenme özgürlüğünü yaşama geçirmek.. İsteyenin istediği dili ya da lehçeyi öğretmek amacıyla “özel kurs” açmasına izin vermek..

Dış tanıtımla ilgili görevleri “arpalık” olmaktan çıkarmak; o görevlerde, gerekiyorsa Avrupa’daki “ikinci kuşak’Türkleri de kullanmak,. Batı kamuoyunu oluşturma işini Türkiye’nin düşmanlarına bırakmamak..

Ve de…

Prof. Gölcüklü’ye utanç veren duruma, “artık” bir son vermek…

Başkalarından saygı beklemenin ilk koşulu, kendi kendinize saygı duymanızdır!

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz