Anasayfa » ‘Maskeler Düşsün!’

Yazı Hakkında

Başlık: ‘Maskeler Düşsün!’
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.3)
Tarih: 17 Şubat 1999, Çarşamba

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

‘Maskeler Düşsün!’

Hürriyet gazetesi, Avrupa baskısında, benim “Kral Artık Çıplak!” yazımı yayımlamış. Yanına da “Maskeler Düşsün.'” başlığıyla kendi yorumunu eklemiş.

Yorumun altında imzası bulunan Sayın Ahmet Pertev’in de 0, Pamuk’un hiçbir romanını sonunakadar okuyup bitiremediği anlaşılıyor. Hürriyetin
yorumunun son tümceleri şöyle:

“Bazı çevrelerin nedense ön plana çıkarmak için çaba gösterdikleri Orhan Pamuk, kitaplarının orasına burasına Atatürk’ü ve Kurtuluş Savaşı’nı aşağılayan cümleler sıkıştıran, sinsice Atatürk düşmanlığı yapan bir kişi. Böyle bir zavallının, olağanüstü reklam kampanyalarıyla şişirilerek gerçek yüzünün Türk okurlarından saklanmasını ben de ahlaksızlık olarak nitelendiriyorum. Kışlalı’nın dediği gibi, maskelerin artık düşmesi gerek.”

***

Konu, benim başlangıçta düşündüğümün çok ötesinde bir boyuta ulaştı. Çok anlamlı mektuplar geliyor. Onlara köşemde yer verememekten dolayı, gerçekten de üzgünüm.

Ama içlerinde iki tanesi var ki tıpkı Tahsin Yücel’inki gibi, altlarındaki imzalar onlar okurlarımla paylaşmamı kaçnılmaz kılıyor. Yazın ve eleştiri dünyamızın saygın ismi, dilbilimci Emin Özdemir’in mektubunu bugün köşeme alıyorum. Ünlü yazar Mahmut Makal’ınkini ise cuma günü okurlarıma
sunacağım.

★★★

“Sevgili A. Taner Kışlalı,

O Pamuk üzerine yazdıklarını okudum. Bunların okurlar arasında uyandırdığı ilgiye ve yankıya hiç şaşırmadım. Bu kısa değinilenin iki önemli yararı oldu. Birincisi türlü etkilenmelerle 0, Pamuk’un romanlarını alan, bunları okuyup anlamada zorlandığı için bir yana bırakan birçok kişiyi, kendilerine ya
da okuduk donanımlarına yönelik kuşkularından kurtardın. ’Eh, A. Taner Kışlalı gibi yazar da 0, Pamuk’u okumada zorlandıysa biz haydi haydi..’ diye düşündürüp rahatlattın. İkincisi de, kimi kavramların kabuklarını kırma, bunlar üzerinde düşünme gerekliliğini ortaya koydun.

Çok söylenmiştir ya, bir de ben söyleşeyim: Bizim baş eksiğimiz eleştirel düşünüşten yoksunluktur. Kendi aklımızı, beğenimizi kullanamayız. Bu
yüzden de yanılgılara, yanılsamalara düşeriz sık sık. O, Pamuk konusunda da böyle oldu bu. Birçoğumuz, boyalı ve görsel basının ’yağlama-yıkama’
yöntemleriyle ülkede estirdiği 0, Pamuk fırtınasının etkisine kaptırdık kendimizi. Görkemli tanıtım kampanyalarının hava raporu verircesine her gün
yineledikleri yüksek rakamlı satış raporlarının çağrısına uyduk.

Varsayalım ki, kitapların satışıyla ilgili söylenenlerin tümü doğrudur. İyi de neyi kanıtlar bu? Yazınsal yararının değeri satışla ölçülemez ki.. Yazın tarihi kitapçı sergenlerinde yıllarca okurunu beklemiş soyyapıtların öyküsüyle doludur. Bu bir yana, çok satış kimi durumlarda yazınsallıktan uzaklığın
bir ölçütüdür. Asıl sorun, senin de belirttiğin gibi bu değil elbette. Sorun, O. Pamuk’un romanlarını alanların çoğunun-bunları sonuna değin okuyamayışları, okuma edinimin giderek bir tür işkenceye dönüşüşü.

Peki, neden böyle oluyor bu ? Sorunun bir değil, birçok nedeni var. Başta O. Pamuk’un Türkçesi. Türkçenin sözvarlığını yeterince tanımadığı gibi,
söz değerlerini de el yordamıyla kullanıyor, Sözdizinini kanatan, şiirselliğini kurutan, savruk, kekeme bir söylemi var. Bu söylem, sözde postmodern diye nitelendirilen bir kurguyla birleşince, okuyanı bunaltan bir roman evreni çıkıyor ortaya. Birbirinden kopuk, yarı karanlık alanlarda dönüp duruyor
okur. Bunu da bilerek yaptığın söylüyor bu üstün yetenekli romancımız: konuyu muğlak bırakmaktan, okurlara nerdeyse olağanüstü acı verme,
işkence etme zevki’ aldığını söylüyor. Dahası, kendi sözcükleriyle söyleyeyim, romanlarına ‘itçe, şeytanca bir ayrıntı koyup muzırlıklar yapmaya’ya yöneliyor. Bu yönelim, O. Pamuk’u salt tartışmalı yazar değil, takıntılı yazar konumuna sokuyor. Yazdıklarını da ister istemez bir sürü ‘hurda ayrıntı’yla şişirtiyor.

O, Pamuk uzmanı bir yazınbilimcimiz şöyle demişti: ‘Karizmatik kimliği, medyatik yaklaşımlarıyla Türk romanında fenomendir O. Pamuk. Modernist
ve postmodernist eğilimleri birbirine harmanlayan..’
Değişik yöntemleri harmanlamak, bunları birdenliğe dönüştürmek güç bir iştir. Kişilerin dengeleri iyikurmasını gerektirir. Yoksa harmanlayayım derken
sapla samanı karıştırıverir, bundan da ötesi sap yiyip saman çıkarır…

Sevgiler, esenlikler.”

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz