Anasayfa » Medrese mi, Değil mi?

Yazı Hakkında

Başlık: Medrese mi, Değil mi?
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.3)
Tarih: 25 Ocak 1995, Çarşamba

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

Medrese mi, Değil mi?

Üniversitelerarası Kurul Başkanı Prof. Asım Gülte-
kin’den bir mektup geldi.

Mektup bir sıkıyönetim bildirisi havasıyla başlıyor. “6
Ocak 1995 tarihli Cumhuriyet Gazetesi ‘nin Haftaya Bakış
sütununda yayımlanan ‘Medreseler Yeniden Kuruluyor’
başlıklı yazınızla ilgili bazı konuların açıklanması gerektiği
sonucuna varılmıştır.”

Mektup uzun. Ama önemli bölümlerini bu köşenin okur-
larının da bilmesinde yarar var.

★★★

Sayın Gültekin şöyle diyor:

‘Yazınızda sözünü ettiğiniz Dr. Tülin Öngen’in başvu-
rusu, ilgili bilim delinin öğretim üyelerinden tamamen usu-
lüne göre kurulmuş bir jüri tarafından değerlendirilmiş ve
oybirliği ile adı geçenin doçent olamıyacağına karar veril-
miştir… Nasıl ki; yukarıda sözü edilen yazınızın ilk bölümün-
de belirttiğiniz gibi, üyesi bulunduğunuz bir doçentlik jü-
risinde adayın kitabında vardığı sonuçları ‘yanlış’ buldu-
ğunuz halde oybirliği ile doçent olması için karar vermiş
olmanıza, sizin uzmanlığınıza ve bilim adamlığınıza gös-
terilen güven ve saygının gereği dışarıdan hiç kimsenin ya
da makamın herhangi bir söz söylemeye hakkı yoksa, Dr.
Tülin Öngen’in doçentliği hakkında jürisince oybirliği ile
alınan kararın da aynı şekilde değerlendirilmesi gerektiği-
ni en iyi bilenlerden olduğunuzu düşünüyorum.”

Burada iki öğe var.

Birincisi, kurulmuş olan jürinin “kitabına uygun ” olması.
İkincisi, benim de bulunduğum jürinin kararına “üstü ör-
tülü” bir eleştiri

Mussolini de faşizmi “yasalara uygun” olarak kurmuş-
tu.

Önce “Özalvari” bir seçim yasası çıkardı; üçte bir oyla,
anayasayı da değiştirebilecek bir meclis çoğunluğu elde
etti. Sonra yeni anayasaya uygun olarak çıkardığı yasalar-
la diğer partileri kapattı. Ve faşizmi kurdu.

Kimsenin tersini söylediği yok: Türkiye’de de, üniversi-
telerin yerini “medrese”ler adım adım alırken genellikle
“kılıfına uygun” davranılıyor.

Benim de bulunduğum jürinin kararına gelince: Adayın
vardığı sonuç, bizim “düşüncelerimize” tersti. Ama ada-
yın bilgi birikimi ve bilimsel yöntemleri kullanma çabası, do-
çent olmasına yeterli düzeydeydi.

Ancak “medrese”lerde, jüriler hep aynı “ideoloji”den in-
sanlardan kurulur ve jüri üyeleri adayın düzeyine değil ide-
olojisine bakarak karar verirler.

Tıpkı, Türkiye’de giderek artan örneklerde olduğu gibi!

★★★

Sayın Üniversitelerarası Kurul Başkanı’nın mektubunda
“can alıcı” bir nokta daha bulunuyor:

“Yeni kurulan üniversitelere atanan rektörlerin çoğunun
bilimsel yayın ve yabancı dil bilme gibi koşulları yerine ge-
tirmeden, yasa ile kolay profesör yapılmış olduktarı iddi-
asının gerçeği yansıtmadığı açıktır. 23 yeni üniversite ve
Yüksek Teknoloji Enstitüsü rektörlerinden hiçbirinin rek-
tör olarak atanmak üzere profesör yapılmış olmaları müm-
kün değildir.”

Bu kez yanıtı ben vermeyeceğim.

Önümde -Cumhurbaşkanı’na da ulaştığını ve etkili ol-
duğunu sandığım- bir rapor duruyor. Konuyla en yakından
ilgili bir kurumca hazırlanmış “özel” bir rapor.

Birlikte okuyalım:

■ Arkası 19. Sayfada

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz