Anasayfa » Meğer Neler Yapmışız?

Yazı Hakkında

Başlık: Meğer Neler Yapmışız?
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.3)
Tarih: 29 Mayıs 1996, Çarşamba

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

Meğer Neler Yapmışız?

İşte size bir soru:

Mardin ili sınırları içindeki bir akarsuda, bir kaplanı karşıdan karşıya geçirme ücreti ne kadardır?

Şu andaki ücreti bilmiyorum, ama 1979 yılındaki ücret 750 kuruş… Ama sal ile ya da kayıkla karşıya geçirmek istediğiniz eğer “küçük hayvan yavrusu” ise ücret 100 kuruşa kadar düşüyor.

Örneğin kedi yavrusu falan herhalde oraya giriyor olmalı.

“Hangi belediye uğraşıyor bu hayvan taşıma ‘ücret tarifesi’ ile?” diye sakın sormayın!.. Çünkü bu tarifeyi Bakanlar Kurulu saptamış… Ve de Resmi Gazete’de yayımlanmış…

Kararın altında, zamanın Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk‘ün, Başbakanı Bülent Ecevit‘in ve zamanın bakanlarından birisi olarak benim de imzam var.

Yeni öğrendim

Çok güldüm.

★ ★★

Bu tarifenin 1936’dan beri her yıl düzenli yayımlanıyor olması içimi biraz rahatlattı (!) İngiliz Kraliyet Sarayı ile ilgili bir olayı anımsayınca, daha da rahatladım.

Bir gün sarayın muhafız birliğine yeni bir subay atanmış.

Genç subay, ilk nöbetinde başlamış bütün nöbetçileri teker teker denetlemeye. Bir de dikkatini çekmiş ki saray bahçesinin çok ilgisiz bir yerinde bir nöbetçi duruyor. Sormuş:

– Burada neyi bekliyorsunuz?

– Bilmiyorum komutanım.

Büyük bir merakla olayı diğer subaylara aktarmış. Ve görmüş ki onlar da orada ne beklendiğini bilmiyorlar.

Başlamış geriye giderek bütün nöbet defterlerim incelemeye… Sonunda da aradığını bulmuş.

Yıllar önce bahçenin o noktasında çok ender yetişen bir gül varmış. Kraliçe de o güle çok meraklı olduğu için, başına bir nöbetçi diktirmiş. Kimse koparmasın diye…

Ne o güle meraklı olan kraliçe kalmış ne de gülün kendisi Ama nöbet hâlâ o nöbet…

★★★

Doktor Osman Bey, yurtdışında bir tıp kongresine katılır. Arabayla Türkiye’ye dönerken de kobay olarak kullanması için kendisine bir çift beyaz fare armağan ederler.

Kapıkule’de gümrük memuru sorar:

– Bunlar da ne?

– Bu çift deney faresi.

Memur kafasını kaşır, “Başımıza iş açtın” der gibilerden.. Gümrük tarifesini açar bakar Tarifeye göre yolcu beraberi getirilecek hayvanlar üç gruba ayrılmış. Büyük, orta ve küçükbaş diye.

Ama tarifede sayılan hayvanlar arasında fare yok!

Allah’tan tarifeyi düzenleyen bürokrasi onu da düşünmüş: “İş bu cetvelde ismi bulunmayan bir hayvan ithal edilmek istenirse, otomatikman büyükbaş hayvan addolunur ”

Yani ha iki fare, ha iki fil… Fiyat aynı!

Doktor Osman Bey fareleri gümrüğe terk eder.. Araba hareket ederken de gümrük memurunun sesi duyulur:

-Birkaç ay sonra bu fareleri “çekilmeyen mallar” bölümünden satışa çıkarım.. Zaten başka alıcı çıkmayacağı için, çok ucuz bir fiyata üzerinizde kalır .. Merak etmeyin, o zamana kadar farelerinize iyi bakarız…

★ ★ ★

Hani Aziz Nesin‘e verilen uluslararası bir ödülün jüri üyesi Türkiye’ye gelmişti bir gün… Ve birkaç gün sonra yurdumuzu terk ederken de şöyle demişti:

-Ben Sayın Nesinin kitaplarını okurken, düşgücüne hayran kalmıştım… Meğer etrafına bakıp gördüklerim yazıyormuş…

Teoman Yazgan‘ın “Bürokratlar Nereye Koşuyor?” kitabına her göz atışta, nedense o jüri üyesinin sözlerini hatırlıyorum hep!

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz