Anasayfa » Mesut Yılmaz’ın ‘Çağdaş'(!) Yüzü…
Ahmet Taner Kışlalı Yazıları Cumhuriyet Gazetesi Haftaya Bakış Köşe Yazıları

Mesut Yılmaz’ın ‘Çağdaş'(!) Yüzü…

Yazı Hakkında

Başlık: Mesut Yılmaz’ın ‘Çağdaş'(!) Yüzü…
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.4)
Tarih: 28 Kasım 1993, Pazar

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

Mesut Yılmaz’ın ‘Çağdaş’(!) Yüzü…

Asık bir suratla ağır ağır konuşarak ciddi’ devlet adamı olunmaz! Modaya uygun pahalı şeyler giyip, sol üst cebine mendil koymakla da ‘çağdaş’ olunmaz!

‘Ciddi’ devlet adamı, kısa vadeli ucuz’ çıkarlar uğruna, devletin geleceğini tehlikeye atabilecek adımlar atmaz. Muhalefette de olsa kendisini yarının iktidarı olarak görür ve devletin sorumluluğunu sırtında hisseder…

Çağdaş siyaset adamı ise demokratik yaşam biçimini’ korumayı en öncelikli görev sayar Laikliği kabul etmemiş. Müslüman toplumların, demokrasiye ve çağa niçin uzak kaldıklarının bilincindedir Bütün Arap ülkelerinin, küçücük İsrail’in ancak yüzde 4’ü kadar bilim üretebilmelerinden üzüntü duyar…

Ciddiyet’ ve çağdaşlık insanın görüntüsünde değil,
davranışlarında ve o davranışlara yön veren kafanın
içinde olmalıdır!

★★★

ANAP’ın sayın önderi, ilk büyük yanlışını ‘terör’ konusunda yaptı. Bir süre önce toplumda şok etkisi yaratan terörist kıyımlar sırasındaki tutumu, ‘ciddi’ devlet adamı niteliği ile bağdaşmıyordu.

Verdiği demeçler, devleti yıpratıcı teröre karşı savaşım verenlere olumsuz etki yapıcı, teröristin hedeflediği psikolojik ortamın yaratılmasına katkıda bulunucu nitelikte idi.

Adeta iktidarı yıpratacak bir fırsat yakaladığı için memnun olmuş gibiydi!

Sayın Mesut Yılmaz bu kez de ‘laiklik’ konusunda benzer bir tutum içinde.

Laiklik karşıtı eylemlerin Terör Yasası kapsamından çıkarılmasına etkin destek verdi. Koalisyonun bu nedenle yıkılma noktasına gelmesini ise büyük bir “mesut”lukla karşılayacağını saklamadı.

Böylece bazı davranışlarının bir ‘rastlantı’ olmadığı ortaya çıktı. Örneğin, Milli Eğitim Bakanlığı’nın şeriatçılara tesliminde büyük katkıları olmuş bir eski bakanı, şimdi de ‘hararetle’ koruyup kollaması gibi..

★★★

Devletin, seçerek, parasını ödeyerek Almanya ya gönderdiği çok sayıdaki imamların çoğunluğu kadın eli sıkmıyorlar..

Bu imamlardan -hem de ilahiyat ‘master’ı olan- bir tanesi video ile saptanmış bir konuşmasında şöyle diyor:
Kanuni Sultan Süleyman zamanında Fransa da diskolar açılmıştı. Kanuni hemen Fransa Kralına sert bir mektup yolladı. Eğer onları hemen kapatmazsan, ordumu toplayıp geliyorum’ dedi Acele kapatmak zorunda kaldılar.”

Taraf dergisi, geçen ayki sayısında şunları yazıyor:
“Şanlı Sivas kıyamı yaygınlaşarak devam edecektir. Sivaslı kardeşlerimize destek olmak ve onların yaktığı meşaleyi yurdun her tarafına taşımak boynumuzun borcudur. O gün Sivas’ta olmamanın telafisi, 29 Ekim de
her tarafta olmaktır. Cumhuriyet devriminin hesabı sorulacaktır… ”

Ve ‘Müslüman Gençlik’ Muratlı’da bildiri dağıtıyor:
Atatürkçü kâfirleri Sivas’taki gibi yakalım demiyoruz, ama bu cezayı hepsinin hak ettikleri hakikattir..”

İşte devleti temsil eden ‘ılımlı ve bilgili’ (!) din adamları. İşte Mesut Bey ve benzerlerinin etkin desteği sayesinde Terör Yasası kapsamına girmekten kurtarılmak istenen ‘ılımsız’lar.

DYP’ye girmeden önce ‘laiklik elden gidiyor’ diye kıyameti koparan Sayın Bedrettin Dalan laikliğin kendi partisinin iktidarında ’emin ellerde’ olduğunu gördüğü için mi susuyor?

Atatürkçü Işın Çelebi dostumuz, acaba Mesut Bey’in yanında çok ‘mesut’ olduğu için mi, laiklik karşıtı tırmanış karşısında hiç endişe duymuyor?

Bir din devletinin toplumun iyiliğine olacağına inananlara sözüm yok! Saygım var…

Ama tersine inandıkları halde, suskun kalanları kınıyorum ‘Laiklik’ uğruna gerekirse koalisyonu bozmayı göze alabilen Sayın Karayalçın’ı ise alkışlıyorum..

Unutmayalım ki, bugün susanların, yarın konuşmaya
ne hakları ne de olanaktan kalabilir!..

★★★

Demokrasinin kökeninde farklı olana hoşgörü vardır.

Ve bu hoşgörü, farklı düşünceye hoşgörü ile başlar.
Bir toplumda ne kadar düşünce özgürlüğü varsa, o kadar da demokrasi var demektir.

Ama özgürlüğü yok etme özgürlüğü yoktur!

Bir kişinin tekil olarak düşüncesini açıklaması başkadır.. O düşüncenin ‘örgütlü’ ve ‘sistemli’ olarak topluma kabul ettirilmesi için çaba gösterilmesi başkadır.

Laiklik karşıtları özgürlük istemiyorlar, kendilerinden
farklı düşünenlerin özgürlüklerini ellerinden almak istiyorlar!

Bu gerçeği görmezden gelenlerin ödeyecekleri ‘bedel’ çok ağır olur.

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz