Anasayfa » Müslüman Demokrasi!

Yazı Hakkında

Başlık: Müslüman Demokrasi!
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.3)
Tarih: 23 Kasım 1997, Pazar

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

Müslüman Demokrasi!

Üç yıl kadar önceydi. Paris’te Türkiye’nin tartışıldığı bir açıkoturumdaydık.

Konuşmamın bir yerinde, son yapılan bir kamuoyu yoklamasının sonuçlarından söz ettim. Halkın yüzde
84’ünün Atatürk’e karşı saygı ve sevgi beslediği anlaşılıyordu… Solumda oturan -dinci kesimin saygın isimlerinden- Ali Bulaç anında müdahale etti:

– Ama aynı kamuoyu yoklamasına
göre; halkın gene yüzde 84’ü  Islama
da aynı ölçü de bağlı ve saygılı!

Doğruydu ve rastlantısal olarak çakışan oranlar çok düşündürücüydü…

Birkaç gün önce, “Inter Medya”nın çıkardığı Haber Ekstra dergisinin yönelttiği sorular, yukardaki anımı çağrıştırdı:

Müslüman Demokrat Parti olabilir mi? (Hani Batı’daki Hıristiyan Demokrat Partiler gibi..) Türkiye de böyle bir
parti olmalı mı? RP olabildi mi, olabilir mi?

★★★

Laikliği kabul etmemiş olan İslam ülkelerinde “Müslüman demokrat” bir partinin olması çok zor Bir kere laiklik
olmadan demokrasi olmaz. Tartışılmaz
“doğrular’ demokrasiyi değil baskı rejimim yaratır.

Ama Türkiye’de Müslüman demokrat bir parti olabilir.

Hem Türkiye’de laiklik -kör topal da
olsa- kurumlaştığı için… Hem de halkın büyük çoğunluğu Müslümanlığı da demokrasiyi de aynı ölçüde benimsediği için… (Atatürk’e bağlılık bir yerde çağdaşlığa ve demokrasiye bağlılıkla eşdeğer değil midir? Çocukluğumdan
ben çevremde tanıdığım -anam babam dahil- çok kişi, hem dindardı hem de Atatürkçüydü…)

Kalkın açıktan ilan edin:

– Şeriat düzenim getirince -şeriatı
kabul etmeyen- partileri kapatacağız.
İnsan hak ve özgürlüklerini kaldıracağız. Ülkeyi “dini âlimler” yönetecek…

Bakın arkanızdan kaç kişi geliyor?!

Islamla laiklik bağdaşır mı bağdaşmaz mı?

Kuran bir hukuk kitabı olmadığı gibi, Kuran’da bir yönetim biçimi de yoktur. Şeriatla yönetildiğini öne süren ülkelerden hangisinin rejimi birbirine
benziyor?

Hıristiyanlık -din ve devlet ilişkisi açısından- üç yönetim biçimi yaşadı.

Bir dönem kilise devlete egemendi.

Papalar, imparatorları, kralları aforoz ederlerdi. Bakanlar, başbakanlar hep üst düzey din adamlanydı… Roma bunun en iyi örneğiydi.

Bizans’ta tersi yaşandı. Kral kiliseye,
yani devlet dine egemen oldu.

Mezhep savaşları ve yaklaşık bin yıl
süren geri kalmışlık ise üçüncü yönetim biçimini gündeme getirdi. Laiklik kabul edildi. Dinin ve devletin alanları
büyük ölçüde ayrıldı.. Hıristiyan dünyası karanlıktan aydınlığa çıktı.

Bu üç modeli biz aynen Anadolu’da
yaşamadık mı?

Selçuklular dahil, Osmanlı’nın yükselme döneminde devlet dine egemendi Sadrazam devlet işlerine, Şeyhülislam din işlerine bakardı. Padişahlar, kızdıkları Şeyhülislamların kafasını kestirirdi.

Duraklama döneminden başlayarak
durum tersine döndü. Dinci güçler
egemen oldukça Anadolu’daki karanlık yoğunlaştı, genlik pekişti… Ve Atatürk’ün öncülüğündeki Anadolu aydınlanması -kaçınılmaz olarak- laikliği
de beraberinde getirdi.

Laikliğin Müslümanlıkla -ve dolayısıyla Müslümanlığın da demokrasi ile“bal gibi” bağdaşacağını 70 yıllık
Cumhuriyet deneyimi gösterdi… Kanıtladı…

★★★

Peki Türkiye’de Müslüman demokrat bir parti olmalı mı?

RP oldu mu, olabilir mi?

Demokrasimizin -demokrasinin gereklerini içine sindirmek kaydıyla- Refah türü bir partiye elbette ki gereksinmesi var. Tıpkı -demokrasinin gereklerini içine sindirmiş- HADEP benzeri bir partiye de gereksinmesi olduğu gibi.

Demokrasilerde, belirli düzeyde güce sahip olup da temsil edilmeyen her toplum kesimi sıkıntı yaratır. Ama bunun ön koşulu, demokrasinin temel kurum ve kurallarını kabul etmiş olmaktır.

RP Müslüman demokrat bir parti
olamadı. Şeriatçı çizgi öne geçti.

Peki olabilir mi?

Kapatılırsa olabilir!

Sivriler elenir, sivriliklerden ağzı yananlar daha kararlı bir tutum takınırlar.
Ve Aydın Menderes benzeri “Müslüman demokratlar”, yeni partide öne çıkarlar.

Kargalar susmalı ki, bülbüllerin sesleri duyulabilsin!

Şerafettin Elçi ve benzerlerinin duyulmasını önleyen PKK kargası değil midir?

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz