Anasayfa » Nevruz’un Yaktığı Işık

Yazı Hakkında

Başlık: Nevruz’un Yaktığı Işık
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.3)
Tarih: 24 Mart 1999, Çarşamba

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

Nevruz’un Yaktığı Işık

TRT güzel bir şey yaptı. Orta Asya’daki Nevruz
kutlamalarını Özbekistan’dan canlı olarak yayımladı.

Duymak başka, görmek başka…

Yayını izlerken kafamda iki konu netleşti.

Birincisi, Nevruz’un gerçekten de Türklerle Kürtlerin ortak bayramı olduğu.. İkincisi de, ırksal köken ya da soydaşlık ile “ortak kimliğin” aynı şey olmadığı…

Aslında baharın habercisi olarak kutlanan “ortak”
Nevruz neyi gösteriyor? Kürtlerin de Orta Asya kökenli olduklarını mı? Yoksa Türklerin Orta Asya’dan beraberlerinde getirdikleri bu bayramı, zamanla Kürtlerle paylaştıklarını mı?

Ha biri ha öteki… Hiç önemi yok!

Önemli olan, Nevruz’un bir ayrılık değil ortaklık
oluşturduğudur.

* **

Özbek şarkılarını ve oyunlarını izlerken, belleğimde yıllar öncesinin anılan tazelendi.

Semerkant’ı ve Taşkent’i gezerken, Özbek insanının sıcaklığı ve konukseverliği bana Anadolu insanını anımsatmıştı. Ama birkaç yalın tümce dışında çevirmensiz anlaşamıyorduk.

Ve bin yıldır ayrı coğrafyalarda yaşamış olmak sadece konuştuğumuz dilleri farklılaştırmamıştı.. Kaçınılmaz olarâk farklı alışkanlıklar, farklı gelenekler ve
sonuçta “farklı bir kimlik” yaratmıştı.

Türkiye’deki Kürtlerin kendi aralarındaki… ya da
Türkiye’dekilerle Kuzey Irak’takiler arasındaki kıyaslamalar bence çok daha çarpıcı.

Tıpkı bizimle Orta Asya Türkleri gibi… Kültlerin de ortak bir dilleri yok.

MED-TV’nin dili Türkçe, Apo’nun dili Türkçe.. Kürtçe konuşulan bazı açıkoturumlarda ise, Kürtçenin alt dalları arasında çevirmen kullanmaları gerekiyor.

Japon dilbilimci Goişi Kojima, Türkiye’de bazı komşu Kürt köylerinin bile birbirlerinin dilini anlamadıklarını saptamıştı. Paris Kürdoloji Enstitüsü’nün çıkardığı Hevi dergisinin Zazaca sayfalarını Zaza köylerinin anlamadığını görmüştü.

Türkiye Kürtlerinin Türkçe dışında ortak bir dilleri
yok!..

Türkiye Türklerinin de, soydaş Özbeklerden çok
Türkiye Kürtleri ile “ortak bir kimlik”leri var!

İlerici olan ve insanlarımızın yararına olan nedir?

Türkiye’de konuşulan yedi kadar Kürtçeden birisini seçerek tüm diğerlerine zorla öğretmek mi? Sözcük sayısı birkaç biri geçmeyen bir Kürtçe ile yarım
yamalak bile olmayan bir eğitim vermek mi?

Yoksa bin yıllık ortak yaşamın genelleştirdiği ve geliştirdiği 45 bin sözcüktü, Anadolu’daki tek “ortak dil” ile eğitimi, eşit koşullarda yaygınlaştırmak mı?

Kojima, bir Zazaya Kırmançinin bir dalını öğretmek için iki aşamalı bir çaba göstermek gerektiğini söylüyor. Önce Türkçeyi öğretmek, sonra da “yabancı bir dil öğretir gibi”, o Kırmançiyi öğretmek..

Bırakalım isteyen “kurs” açıp, isteyene istediği Kürtçeyi öğretsin.

Ama devlet olarak unutmayalım ki… Kuzey İrlanda’da iç savaşı körükleyen etkenlerden birisi, Katolikterin ve Protestanların okullarının ayrılması olmuştur.

Ve gene unutmayalım ki… Bugün iki kesim genci
düşman olarak karşı karşıya getiren, devletin “imamhatip okulları” aymazlığı olmuştur.

Yıllar önce verdiğim bir örneği her fırsatta yineliyorum. Ve artık başkaları tarafından da yinelendiğini ve oradaki düşüncenin giderek daha geniş bir kesim tarafından savunulduğunu görmekten mutlu oluyorum.

Tito, Yugoslavya’nın birliğini “etnik farklılıklar” üzerine kurmuştu. Sekiz etnik kesimin tam bir “kültürel özerkliği” vardı.

O ortaklık, Tito’nun ölümünden birkaç yıl geçmeden, kan golünde boğuldu…

Atatürk, Türkiye’nin birliğini “ortak kimlik” üzerine kurdu. Ve ölümünün üzerinden 60 yıl geçtiği halde, iç ve dış düşmanları tüm çabası, o birliği yıkmayı başaramadı…

Hangi modelin doğru olduğunu yaşadığımız tarih
gösterdi.

Üç yıl önce, Kürt kökenli bir öğrenci, İzmir’de bana sormuştu: “Söyler misiniz, sözünü ettiğiniz bir ortak kimlikte Kürt kültüründen, Kürt kimliğinden ne
var?”

Yanıtım kısaydı:

– Çok şey var… Ama müziğimizden yemeklerimize kadar Ermeniden Rumdan, Yahudiden ve hatta Hititliden bile birçok şey var…

Tıpkı bugünkü atasözlerimizden yirmi kadarının bize Sümerlerden miras kalmış olması gibi!

Kültürü ve dolayısıyla “ortak kimliği” ırk yaratmaz…
Yaşanan ortak koşullar yaratır!

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz