Anasayfa » ÖDP ve ‘Özgürlükçü Laiklik’

Yazı Hakkında

Başlık: ÖDP ve ‘Özgürlükçü Laiklik’
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.3)
Tarih: 18 Şubat 1998, Çarşamba

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

ÖDP ve ‘Özgürlükçü Laiklik’

ÖDP’nin yayın organı “Yeniden” dergisinde “Ahmet Taner Kışlalı”ya cevap yayımlanmış. Elime geç geçti.

Bir yanıtı da partinin Genel Başkanı Ufuk Uras
“dolaylı” olarak vermiş. ÖDP’nın özgürlükçü laiklik
anlayışını, “bazı yayın organları çarpıtarak yansıttıkları” için., bir kez daha açıklamış.

Düşüncelerinde katıldığım birçok doğru var. Ama
orada yer almayan bazı “önemli” gerçekler de var.

Sayın Uras “özgürlükçü laiklik” ile “devletçi laikliği” birbirinden ayırıyor. Ve şöyle diyor:

“Özgürlükçü laiklik anlayışımız, devletin her türlü
dine, inanca, inançsızlığa ve cemaate karşı aynı
uzaklıkta bulunmasını, bireysel inançlara saygı göstermeyi gözetir. Bir devlet; dini resmileştirme, yurttaşlarına bir dini kimlik tanımlama peşinde olduğu müddetçe, din devleti olmak yönündeki taleplere de davetiye çıkarır.”

Yazısının sonunda bu doğruya bir başkasını daha ekliyor:

“Siyasal Islama karşı mücadelede, inanç düzeyi
ile siyasallaşmış İslâmî birbirlerinden ayırdederek
yürümek gerekir.”

Bunlara katılmamak olanaksız.

Ama sıra, bu genel doğruların içini doldurmaya
gelince, iş değişiyor. Asıl ayrım, genelden özele gidilirken ortaya çıkıyor. Yani ÖDP’yı yönetenlerin düşüncelerinin uygulamaya nasıl yansıyacağı somutlaşırken.

Varan bir:

“Artık, politikadan dışlananların, kendini ifade edemeyen dini cemaatlerin… de bir partisi var.” (Yani ÖDP!)

Bu sözler Sayın Uras’a ait mi, değil mi? Parti Meclisinin İlk toplantısının basına açık bölümünde söylendi mi, söylenmedi mi?

Varan iki:

“Kamuoyunda bütün düşünceler kendini özgürce ifade edebilmelidir. Şeriat partisi kurulabilmeli tabii.”

Bu sözleri, Ufuk Uras, Yeni Yüzyılla yaptığı söyleşide söyledi mi, söylemedi mi?

Varan üç;

Örneğin partinin kurucularından Mihri Belli… Jön
Türklere saldıran ve Abdülhamit’i öven yazılar yazdı mı, yazmadı mı?

Varanlar çok..

Pir Sultan Abdal Kültür Dernekleri Genel Saymanı Av. Hasan Basri Özbey’den uzun bir mektup aldım, şöyle diyor:

“Hiçbir partinin ve de en başta ‘tarikatlara özgürlük’ isteyen, ‘şeriata hoşgörü’ öneren; ‘laikliği yapay gündem’ sayıp, yakın tarihimizin en önemli ve görkemli laik/aydınlanmacı eylemlerinden olan 15 Şubat Şeriata Karşı Kadın Yürüyüşü’ne, ‘Şeriat diye bir sorunumuz yok’ diyerek katılmayan; milyonların akın akın ziyaret ederek ‘Laik Demokratik Cumhuriyet,
Aydınlık Türkiye’ özlemlerini haykırdıkları Anıtkabir’in semtine bile uğramayan; 2 Temmuz ‘un yıl dönümünde Türkiye Bayrağı ve Atatürk posteri’ taşıdıkları için başka bir partiye saldırarak Alevi yurttaşlara saygısızlık eden bir partinin, Mustafa Kemal Atatürk’e ve çevrimlerine, laik demokratik Cumhuriyete gönülden bağlı Alevi yurttaşların örgütü Pir Sultan Abdal Kültür Derneği’ne egemen olabilmesi olanaksızdır.”

Mesajın hangi partiye, hangi partinin “laiklik anlayışı “na yönelik olduğu açık!

Ama çok daha açık bir mesaj daha var. PSAKD’nin
merkez kongre delegesi Erol Aslanoglu’ndan:

“Sincan’da yürüyen tanklara karşı olan kişi Madımak Oteli’nde olsaydı ve tanklar yobazların üzerine yürüseydi, tankları mı desteklerdi, yoksa tanklara karşı mı çıkardı?”

Ve Sayın Aslanoğlu devam ediyor:

“Şeriat tehlikesini kavramayan solcular, bu aymazlıklarının bedelini İran ‘da canlarıyla ödediler!”

Halep orada, ama arşın burada.

Ve bazı gerçekler de her geçen gün biraz daha
ortaya çıkıyor. CHP ve DSP’ye kızıp da çölde vaha
arayanların görmeleri gereken gerçekler bunlar..
“Serap”ın gerisindeki gerçekler..

Ne ÖDP’nin Genel Başkanı ne de bana yolladığı
“tekzip “i kendisi yerine imzalayan yardımcısı., bu somut gerçeklere “yalan” diyebilir mi?

Sayın Uras’ın ve arkadaşlarının bazı düşünceleri
özgürce sergilemelerine saygı duyuyorum. Ama o
düşüncelerin kendisine saygı duymuyorum!

Çünkü aymazlığa hiçbir zaman saygı duymadım!

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz